9│Bir Günâhkarın Son Akşam Yemeği

5.2K 298 518
                                    

Güzeldir kentlerin yıkıntılarını seyretmek, mezarcı; ama insanların yıkıntılarını seyretmek çok daha güzel.
Les Chants de Maldoror/Lautréamont

Anahtar deliği olmayan demirden bir kapı,Eriyecek gecenin hırsızı bakışlarda

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Anahtar deliği olmayan demirden bir kapı,
Eriyecek gecenin hırsızı bakışlarda.
Çığlıkların yankısına hapsolmuş ruhlar,
Çatlatacak bir zindanın eskimiş duvarlarını.
Aldığında koynuna halelerini ışığın,
Açılacak zeminde toprağı güneşten mezarlar.
Sırtına geçmişi gömülen bir adamla,
Göğsünde şehirler devrilen bir kızın,
Gömülecek o mezara yaralanmış kalpleri,
Sahipsizliği kucaklamış yitik ıstıraplarla.

Eğer bir şehir olsaydım kaderim terk edilmek olurdu.

Etrafı dikenli tellerle çevrili olduğu için kimsenin girmek istemediği yalnız bir şehir.

Topraklarımı sulamak ve içimde çiçekler yeşertmek isterdim ama çürümüş topraktan beklediğim umudun beni kurumuş çalılarla yüzleştirmesi kaçınılmazdı. Bu şehirde asla çiçekler açmazdı. Zaten topraklarımı sulayacak tek şey gözyaşlarımken bir çiçeğin yeşermesine olan umudum oldukça gülünç kalıyordu. İnsanın gözyaşlarıyla sulayıp büyütebileceği tek şey acılar denizinde yetişen ve kalbini sarıp sarmalayan zehirli yosunlar olurdu.

Bazen o şehrin karanlık sokaklarında elime bir mum olarak gezintiye çıkardım. Kendimi tanımaya çalışır, sokaklarımla konuşur ve boş olmasına rağmen her zaman pencereleri açık olan evleri izlerdim. İnsanlarla konuşmazdım ama içimdeki evlerle konuşurken beni dinleyen bir çift kulak varmış gibi yüreğimde ne var ne yoksa ortaya dökerdim. Her gece başka bir evde uyur, her gece başka bir sokakta dolanır ve dikenli telleri aşıp bu şehri merak eden cesur birine rastlayabilme umuduyla kendi sokaklarımı talan ederdim.

Ama insanın merak duygusu ne kadar baskın olsa da canının yanacağını hissettiğinde o meraka sırtını dönerdi.

Benim şehrimin sınırları bana sırtını dönen insanlarla doluydu.

Keşke bu şehrin yıllardır izini sürdüğüm giriş kapısını bulmayı başarabilseydim. O vakit karşılaştığım ilk insanı kendime davet eder, onu içeri alır ve sokaklarımda gezdirirdim. Nasıl iyi ev sahibi olunur bilmezdim ama bana gelen bir ziyaretçiyi sokaklarda uyutmaya gönlüm el vermeyeceğinden evlerimden birinde uyuturdum. Birinin benimle birlikte beni tanımasını isterdim. Fakat ben giriş kapısını bulamadıkça kimse dikenli telleri aşmaya cesaret edecek kadar risk almadı. Kimse bu terk edilmiş şehre adım atmak istemedi.

Şimdi ne zaman çığlık atacak olsam viraneleşmiş sokaklarımda yankılarım bir sis gibi süzülüyor. Şehrim ne kadar büyük olsa da bir çığlığın yankısı diğer uçtan dahi duyuluyor. Kaldırım taşlarının ayaklarımda bıraktığı sızılar arttıkça sokaklar daralıyor ve bir insan nasıl kendine hapsolur bunu en güzel şekilde öğreniyorum.

YILDIZLARIN ISTIRABIWhere stories live. Discover now