35│Monte Cristo Kontu'nun Uyanışı (Ⅰ. Kitap Finali)

5.8K 233 728
                                    

İçimde ve çevremde o kadar çok şey paramparça oldu ki kendimi mezarımın kenarında hissediyorum. Beni en çok mutlu olduğum yere getirerek çok iyi yaptınız Sayın Kont, insan mutlu olduğu yerde ölmelidir.
Le Comte De Monte-Cristo/A. Dumas

Kalbini severek eksilttiğin bir adamı,Adını anarak eskitmek o duvarın ardında

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kalbini severek eksilttiğin bir adamı,
Adını anarak eskitmek o duvarın ardında.
Hep gitmek, susmak sonra,
Yek gitmek, son kez bakmak ardına.
Kalmaksa sancılı,
Onu ilk sevdiğin gecenin nafile uğultusunda.

Şakaklarına çekiliyormuş her şafakta ellerin,
Bildiğin adlar ve aşklar, bir bakmışsın yabancılar.
Önce gözleri kalbini umarsızca karartır,
Saçlarına düşürür kar beyazı aklar.
Onu ilk öptüğün durağın yolcusu kalmamış artık,
Tutunduğun halatın düğümünü çözmüş bulutlar.
Ah yıldızlar ağlar nasıl,
Gökyüzünü bir duyabilsen.
Ondan geriye sayarsan elinde sıfır kalır,
O'ndan geriye sayarsan geride bir sen.

İnsan bir başkasının kalbini tanımaya başladığında, kendi kalbine yabancılaşarak yok olmaya başlardı ve hiçliğin kaynağı başından bu yana hep orada olurdu.

Hiçlik, daima kalbimin en gizli ve yalnız köşelerini ziyaret eden bir kelime olmuştu. Bir zamanlar var oluşun anlamını tanımlayacak hiçbir hissim yoktu. Kör karanlık hiçliğin hayat bulduğu yerde başlardı ve karanlığın içinde can bulmaya çalışan bir ruhun yansıttığı anlam, yalnızca parmak uçlarıyla alfabesi bilinmeyen bir dilin harflerine dokunmaktan ibaret kalırdı.

Kör karanlığı aydınlatmaya yetecek bir ışığın kaynağı, yine karanlığın kalbinden gelirdi. En görkemli mutlulukların bir adım öncesinde en derin acılar, en vazgeçilmez aşkların bir satır gerisinde ise nefretle biten bir cümle son bulurdu. Karanlığın kalbinden sızmaya başlayan o ışıkta gözlerini açan var oluşu kabullendiğim ilk anda ise, yalnızlık bir şafak niyetine gökyüzümde doğmuştu.

Gerçek var oluş neydi? Yaşadığımı, bir anlama sahip olduğumu ve o anlamın beni ayakta tuttuğunu keşfetmek, en az hiçlikten kurtulmak kadar zordu. Bir gün en küçük parçasına kadar yok olacak evrenin içinde yaşıyor oluşumuza rağmen aradığımız o anlam ve var oluş neydi, bunu sık sık düşündüğüm oluyordu.

Aynaya düşen bir yansıma mı?

Yüzüme çarpan rüzgârın bana yaşadığımı hissettirmesi mi?

YILDIZLARIN ISTIRABIWhere stories live. Discover now