Sona Doğru

243 24 40
                                    

Yeliz ise hala İsmail ile birlikteydi. Tıpkı bizim gibi oda birlikte olamayacaklarını fark etse de inatla yaşadıkları bu saçma şeyi devam ettirmekte ısrar ediyordu. Her seferinde kızlar uyarıyor oda her seferinde kızlarla kavga ediyordu. Ama en büyük tepkiyi o gün bana vermişti.

Kızlar, sevgilileri, ben ve Erim hep birlikte İnci'nin sevdiği kafeye gitmiştik. Masada güzel bir sohbet geçiyor herkes eğleniyordu. Ben ise ilk defa kızların arasında tek başıma kalmamış olmanın mutluluğunu yaşıyor bir yandan da Erim le geçirdiğim güzel vaktin Burak'a olan aşkıma ihanet olduğunu düşünüyor ve kendi içimde savaş veriyordum. Her şey güzel giderken masanın diğer tarafında bir anda Yeliz ve İsmail'in sesi yükselmeye başlamış biz daha ne olduğunu anlamadan İsmail önünde duran kahve bardağını elinin tersiyle masadan savurarak kalkıp gitmişti. Yeliz önce bizim gibi donmuş ve arkasından sessizce izlemiş sonrasında ise büyük bir ağlama krizine girmişti. Ne olduğunu sormaya cesaret edememiş sadece sakinleştirmeye çalışmıştık. Nihayet ağlamaktan yorulunca gözyaşlarını elinin tersi ile silmiş ve ''Tamam, iyiyim sorun yok'' demişti. Daha fazla dayanamayan İnci ise yumuşacık sesi ile sormuştu. ''Ne oldu yine Yeliz?'' Yere sabitlediği gözlerini üçümüzün gözlerinde gezdirdikten sonra İnci'ye sabitleyen Yeliz öylece sessizce duruyordu. ''Yeliz iyi misin sen?'' diye soran Selin bir bana bir de İnci'ye korku dolu gözler ile bakarken Yeliz nihayet konuşmaya başlamıştı.

''Bir şey yok. Her zaman ki İsmail işte. Saçmalayacak bir şeyler mutlaka buluyor. Ben alıştım''

''Ne demek ben alıştım!'' sesi şimdi az önceki yumuşaklığını kaybetmiş sert çıkmıştı. ''Alışma Yeliz. Yeter artık bu çocuğun bu öküz halleri. Fıstık gibi kızsın. Başkasını bulursun. Elini sallasan ellisi''

Eli havada bir iki kez salladı. ''Hani bak kimse yok. Ayrıca ben onan başkasını istemiyorum.''

Bu kez kızma sırası Selin'e geçmişti. ''Yiğit beni bıraktığında bende sen gibi düşünmüştüm. Onsuz olmaz kimse beni onun gibi sevemez dedikçe sen bana kızmamış mıydın? Şimdi bana verdiğin akılları neden kendin için kullanmıyorsun?''

''Senin durumun farklı benim durumum farklı. Hem ....'' Sustu. Gözlerini tekrar ayaklarına sabitledi. Gözünden düşen bir damla yaşı tüm siniriyle savurdu attı. Sonra Selin'in elini tutarak devam etti. ''Yiğit seni hak etmiyordu. Onun arkasından ağlamana değmezdi.''

''Ne yani bunları sen hak ediyor musun?'' diye şaşkınlıkla sorduğumda olduğu yerden hışımla kalktı Yeliz. Öfkesi tüm yüzüne yayılmıştı. Tükürükler saçarak sesinin son gücü ile bağırmaya başlamıştı. ''Sen ne biliyorsun da konuşuyorsun? Hayatın boyunca sevgilin mi oldu senin? Sen kimsin?'' son sözlerini söylerken üzerime doğru attığı adım yüzünden korkuyla geriye çekildiğimde Erim'in eli sırtımda sıcacık bir his bırakmıştı. ''Sen kendine gelsene biraz Yeliz'' derken çoktan önüme geçmişti. Bu duruma daha da öfkelenen Yeliz, tıpkı İsmail gibi hızla çıkıp gidince bu sefer şaşkınlıkla onun arkasından bakakalmıştık. O günden sonra kimse bu konuyu bir daha açmamış, birkaç gün sonra Yeliz gelip benden özür dilemiş ancak aramızdaki soğukluk artık kendini belli eder bir hal almıştı. Ben de bir daha Yeliz'e, İsmail ile ilgili tek kelime dahi etmemek için kendime söz vermiştim. Aslında Erim'in de söylediği gibi en iyisi arkadaşlığımızı bitirmekti ancak ne olursa olsun onu seviyordum ve bu soğukluğun geçip tekrar düzeleceğimize inanıyordum. Kızlar da benimle aynı şekilde düşünüyorlardı. ''İnsan en çok sevdiğine patlıyor. Bizim deli kız da sana patladı. Daha önce de olmuştu. Düzelir üzülme sen'' diye teselli etmişti beni İnci. Selin de ona hak vermişti. Ben de onlara inanmayı seçmiştim. Ama ne kadar zaman geçerse geçsin aramızdaki o soğukluk bir türlü geçmek bilmemişti. Biz sadece geçmiş gibi yapmıştık.

Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now