Deneyemez miydim?

270 25 13
                                    


Mesajı okuduktan sonra boğazım düğümlenmişti. Abim yerine koyduğum, bir başkasına olan aşkımı anlattığım adamın bana olan aşk itirafını okumak zihnimdeki bir çok düşünceyi yerle bir etmişti. Sanki bir el ağzımı ve burnumu kapatmış başka bir el de kalbimi sımsıkı tutmuş sıkıyordu. Ne kadar nefes almaya çalışsam o kadar zorlanıyordum.  Bir yanım en yakınımı kaybetmiş gibi mutsuz bir yanım ise yapılan çok büyük bir yanlış varmış gibi öfkelendikçe öfkeleniyordu. İçimden taşan duygular kurumayan gözlerimden birbiri ardına tekrar akmaya başlamıştı. Gözyaşlarım yüzünden telefon ekranına göremez olduğum esnada telefonumun mesaj sesini bir kez daha duydum.  İrkilerek gözlerimi kırpıştırdım. Korkuyordum. Telefonu elimden bıraktım ve deli gibi odamda bir o yana bir bu yana dolaşmaya başladım. Sanki,  o odanın içinde ne kadar hızlı dolaşırsam olan biten her şey o kadar hızlı unutulup gidecekti. Olmadı. Ne kadar hızlı dolaşırsam dolaşayım hiç bir şeyi unutamadım. Daha fazla kaçamayacağımı kabul edip usulca telefonuma uzandım. Mesaj Efe'den gelmişti.

''Eylül, lütfen bir şeyler söyle'' ekran ışığı sönene kadar hareketsiz defalarca tekrar tekrar okudum mesajı. Ne cevap verebilirdim. Ne yazabilirdim. Ne doğru olurdu bilmiyordum. 

''Ne yazacağımı bilemiyorum Efe'' Bu doğruydu. Gerçekten de ne yazacağımı bilemiyordum. Ama bildiğim bir şey varsa oda onu bilmeden de olsa çok üzdüğümdü. Daha bir kaç gün önce uzun uzun sohbet etmiştik. Ve o sohbet boyunca ben Burak'a olan aşkımdan bahsedip durmuştum. Böyle bir şey benim başıma gelse ve Burak bana bir başkasına olan aşkını anlatsa buna asla dayanamadım. Oysa sadece bu sohbette değil baştan beri akıl verip durmuştu bana. 

''Özür dilerim Efe'' yazıp hızlıca yolladım. 

''Neden özür diliyorsun?''

''Senin benim hakkımda hissettiklerini hiç anlamadım. Sana sürekli ondan bahsettim. Bu çok büyük bir haksızlık. Lütfen beni affet''

''Ne affetmesi ne özürü Eylül? Sen benim hislerimi bilmiyordun ki.''

''Öyle ama yine de daha dikkatli olabilirdim. Ben de farkına varabilirdim Yeliz gibi.''

''Sana hep söylüyorum Eylül! Sen o kızlar gibi değilsin. Anlamamış olman çok normal. Hem asıl ben özür dilerim senden. Biz diye bir şey olabileceğini düşünmem benim hatamdı. Senin Burak'a olan aşkını bile bile ....'' kalbimi sıkan yumruk şimdi daha da sertti. yazdıklarım ile kalbini kırmak istemiyordum. Oysaki çoktan kırdığım gerçeği de benliğimi sarsıp duruyordu.

''İnan ne diyeceğimi bilemiyorum sana. Bir cevap beklediğinin farkındayım ancak bunu yapamam'' 

''Neden?'' Nedenini benim kadar iyi bildiğin halde neden bu soruyu yazıyorsun Efe neden? Benim Burak'a olan aşkımı sağır sultan duydu. Bir anda onu bırakıp nasıl senin istediğin gibi seni seveyim. Sana nasıl Burak'a aşığım Efe. Biz diye bir şey asla olmaz, olamaz yazayım nasıl?

''Efe, biliyorsun! Bunu benim için zorlaştırma lütfen. ''

''Biliyorum ama içimdeki umut ateşini söndürebilmem için bunu senden duymam gerek Eylül. Yoksa ben içimde bir yerlerde hep o ateşin kıvılcımları ile yaşayacağım. Asla sönmeyecek.''

Ekranı tekrar görememeye başlayana kadar öylece hareketsiz kaldım. Elimin tersiyle sildiğim gözlerim artık yanmaya başlamıştı. Kendimi kötü hissediyordum. Hem de çok kötü. İsmail konusunda ne kadar suçsuzsam Efe konusunda o kadar suçlu hissediyordum kendimi. Geriye dönüp baktığımda ona söylediğim her kelime için binlerce kez pişman oluyordum. Onun beni böyle sevdiğini fark edemeden ona içimde sürekli büyüyen, bir başkasına ait olan sevgiyi anlatıp durdum. Ondan akıl aldım. Onun acısını hiç fark etmedim. Onu görmedim. Gözlerim ne zaman bu kadar kör olmuştu. Beni, benim onu sevdiğim gibi sevmeyen birini ne zaman bu kadar çok sevmiştim de kendimi her şeye kapamıştım.

''Seni çok seviyorum Efe! Ama bu sevgi senin bana olan sevgin gibi değil. Çok isterdim bunu. Senin gibi birini üzdüğümü düşündükçe kahroluyorum. Nasıl fark etmedim diye kendime kızıyorum ama şunu da biliyorum ki bu lanet olası kalp bir başkasına ait. Ve onun beni asla senin sevdiğin gibi sevmeyeceğini bile bile. Çok üzgünüm. Ne olur arkadaş kalabilelim. Seni kaybetmek istemiyorum.''

''Teşekkür ederim Eylül. Ne zaman istersen yanındayım.''

''Ben teşekkür ederim. İyi ki varsın.''

''Sende''

Bu mesajdan sonra boğazımdaki düğüm daha da büyümüş ve acı tüm benliğimi kaplamıştı. Bedenim değildi acıyan. Ruhum yaralanmıştı. Kendime daha da kızgındım. Arkadaş kalalım seni kaybetmek istemiyorum yazmak da neyin nesiydi. Burak bunu benden istediğinde ne kadar canım yanmıştı. Ne kadar zorlanıyordum bu resmin içinde. Şimdi aynı şeyi ben nasıl olmuştu da yapmıştım. Madem bu kadar yanımda kalmasını istiyorum en azından deneyemez miydim ben de onun gibi sevmeyi? 



Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now