Al beni! ister sev, ister sevme!

301 27 53
                                    


Elimi kaldırdım. En şirin halimi takındım. Babama el salladım. Yüzü gergin duruyordu. Tereddütlü bir şekilde kaldırdığı elini şimdi sallıyordu.

''Sonra görüşürüz Burak'' cevap vermesine müsaade etmeden hızlıca yanından ayrılarak babamın yanına gittim.

''Ne yapıyordunuz siz orada?'' sesi sert çıkıyordu.

''Ayağım takılmıştı, tam düşerken tuttu beni.'' Söylediğim tamamen doğruydu. Ama yine de gergin halim yüzünden yalan söylediğimi düşünmesinden çok korkuyordum. Söylediklerimi birkaç saniye sessizce düşündü. Gözlerini benden ayırarak Burak'ın olduğu tarafa bakınca ben de o tarafa döndüm. Güzel yüzünde kocaman bir gülümseme ile bizden tarafa bakıyordu.

''Teşekkürler delikanlı!'' diye seslenen babama ''Rica ederim. İyi akşamlar'' dedi. El salladı, yavaşça arkasını döndü. Sokağın köşesinden dönüp kayboldu. Babamın ''Eylül!'' diye seslenişi ile kendime geldim. Hızlıca geçmem için açık tuttuğu kapıdan içeri girdim. Koşar adım merdivenlerden çıktım. Annem kapıyı çoktan açmıştı. Babam yetişmeden ayakkabılarımı çıkarıp hızlıca odama geçtim. Tam odama girdiğim anda telefonum çalmaya başladı. Arayan İnci idi.

''Canım nasılsın?'' yumuşacık sesi telefonun diğer ucundan kulağıma dolmuştu.

''Bilmem ki İnci ne diyeyim. Yaşadıklarım çok garipti.''

''Gerçekten öyleydi. Yeliz'i zor sakinleştirdim.''

''Hala beni mi suçluyor?'' Duymak istediğim cevabın gelmeyeceğini oluşan sessizlikten anlamıştım.

''Evet''

''Neden peki? Ben ne yaptım ki?''

''Eylül inan ki sen gittiğinden beri anlatmaya çalışıyorum bir suçun olmadığını ama anlamıyor. Kızgınım ona bu konuda. Sana çok haksızlık etti.''

''Biri suçluysa bu aslında Yeliz'in ta kendisi değil mi? ''

''Evet, haklısın ama çok seviyor o pisliği. Onu suçlamak yerine seni suçlamayı tercih ediyor.''

''Beni suçlamak ona ne kazandıracak ki?'' sinirlendim. Olduğum yerde volta atmaya başladım. Annem ve babam sesimi duymasın diye kontrol etmeye çalıştığım sesimin kontrolünü kaybetmeye başlamıştım. ''Ben mi dedim beni sev diye? Adam en başta söylemiş niyetini bile bile ne diye böyle bir işe girişmiş. Baştan söyleseydi bana uzak dursaydım bende.''

''Ben de sordum bunu ama bir cevap alamadım Eylül. Üzgünüm. İkinizi de çok seviyorum. Çok üzülüyorum. Kime ne diyeceğimi şaşırdım.''

''Ne demek kime ne diyeceğim? Şaşırdın mı sen İnci? Bana ne diyebilirsin ki?'' Artık sesimin kontrolünü tamamen kaybetmiştim. Telefonun ucunda bağırıyordum.

''Eylül sen bir sakin olup bağırmayı bıraksana''

''Bağırmıyorum ben!''

'' Bunu söylerken bile bağırıyorsun'' tam cevap vermek için ağzımı açmıştım ki annem kapıyı hızlıca açmıştı. ''Eylül, ne oluyor kızım? Neden bağırıyorsun sen?''

''Yok bir şey anne. Müsaade eder misin?''

''Tamam ama sesini kontrol et'' demiş, kapıyı arkasından çekip çıkmıştı.

''Alooo! Orda mısın İnci?'' şimdi daha alçak, daha sakin çıkmıştı sesim.

''Buradayım''

''Kusura bakma annem sesimi duyunca geldi''

''O kadar çok bağırdın ki çok normal. Kapatmam gerek. Sonra konuşuruz'' demiş ve cevap beklemeden suratıma kapatmıştı. Neler oluyordu böyle? Yeliz'in onca yaptığına rağmen onun yanında oluyor ben öfkelenince benim yanımda olmayı seçmiyordu bile. Gözlerim kaşınmaya başlamıştı. Kalp kırıklıklarıma her geçen saat bir yenisi daha ekleniyordu. Selin'i aramayı denedim ancak sürekli meşgul çalıyordu. Tam telefonu masama bırakırken ekran da Efe yazısını gördüm. Bir yanım bildirimi açmak istiyor bir yanım ya Burak haklıysa diye köşe bucak kaçıyordu. Bir süre telefon ekranına öylece bakakaldım. Korkum ağır basınca sesini kıstım. Olduğu yerde bırakıp annemin yanına mutfağa gittim. Sessizce yardım ettim. Yine sessizce eşlik ettim sofrada annem ve babama. Onlarda sormadılar neyim var diye.

Odama geçtiğimde artık telefonuma bakma vaktimin geldiğini biliyordum. Belki de Efe, diğerlerinin düşündüğü gibi bana aşık değildi. Ben ise böyle davranarak onun kalbini kırmaktan başka hiçbir şey yapmıyordum. Düşünceler aklıma hızla düşerken telefonu elime aldım. Ona haksızlık etmemeliydim. O beni abimdi.

Efe'den üst üste bir sürü mesaj vardı.

''Eylül?''

''Eylül, iyi misin?''

''Lütfen cevap ver''

''Eylül''

''Lütfen yapma bunu'' şeklinde birbirine benzeyen arka arkaya yazılmışlardı. Hızlı hızlı ekranı kaydırdığımda en sonda upuzun koskocaman bir mesaj vardı. İçimdeki ses çığlık atıyordu.'' Okuma Eylül!''

''Özür dilerim senden Eylül. Hiçbir şeyi inkar edemem. Sadece bunu benden duymadığın için çok üzgünüm. Ben ne yaparsam yapayım senden gidemedim Eylül. Çünkü benim buz kalbim senin için çözüldü. İsmimi her söylediğinde içim titredi. Gözlerine her baktığımda içim alev alev yandı. Bana her dokunduğunda her bir hücreme sen kazındın. Senin her gülüşünde ben hayatın anlamını öğrendim. Senden beni sevmeni beklemiyorum. Çünkü biliyorum ki sen de tıpkı benim seni sevdiğim gibi seviyorsun Burak'ı. Ve en az benim kadar iyi biliyorsun karşılıksız sevmeyi. Şimdi sana diyorum ki al beni, istediğini yap. İster sev, ister sevme. Ama lütfen bana sırtını dönme. Ben arkadaşça kalmayı öğrendim Eylül. Senden bir beklentim yok. Lütfen gitme!''

Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now