Kırk beş numara

317 40 56
                                    

          Henüz eve geleli bir saat bile olmamışken Yeliz'i odamın kapısında görünce şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilememiştim. Bugün yaşananlardan sonra beklediğim bir şey değildi. Utangaç hali her halinden belli olan Yeliz hiçbir şey söylemeden kapının yanında beklemeye devam ederken bende yatağımın üstünde durmuş ona bakıyordum.

          ''Habersiz geldiğim için özür dilerim'' dedi. ''Ama seni görmek istedim. Telefonda ve ya okulda konuşmak istemedim.''

          ''Tabi, gel buyur'' diye elimle odamın köşesinde yer alan yeşil koltuğumu işaret ederken yavaşça yatağımdan kalmıştım. '' Özür dilemene gerek yok. İstediğin zaman buraya gelebilirsin.''

          Odanın içinde yavaşça ilerlemiş ve gösterdiğim koltuğa hemen kalkmak üzere biri gibi usulca yerleşmişti. Yine sözleri canımı yakacak mı acaba diye düşünürken gerilmiş ve sesimin titremesine engel olamamıştım. '' Benimle konuşmak istediğin nedir?''

          ''Şey.. aslında ben seninle İsmail hakkında konuşmak için geldim.'' Şimdiyse sesi titreyen Yeliz'di. Koltukta hafifçe kıpırdandı. Sonra ellerini dizlerinin üzerinde birbirine kenetledi. ''Nasıl ve nereden başlayacağımı bilmiyorum.'' demiş başını önüne eğmişti.

          ''Bir yerden başla Yeliz. Neresi olduğu önemli değil. Elbet Doğru yerinden tutarız.''

          ''Haklısın.''

          ''O halde başla.'' demiş ve Yeliz'in yanına giderek yeşil koltukta hemen yanına oturmuştum.

          ''Ben bugün, Efe'nin yanında çok ayıp ettim. Biliyorum asla yapmaman gereken bir şeydi ama biliyorsun ki canım çok sıkkın. Yani evet bu bahane olamaz. İsmail'in o gün sana karşı ilgisi bana karşı olan ilgisizliğinin yanında öyle büyük gözüktü ki gözüme kendime hakim olamadım.''

          Gerginliğim daha da artmış göğüs kafesimi sıkıştırmaya başlamıştı. Bir yanım bu sözlere sinirlenirken diğer yanımın da Yeliz'e üzülmesi içimdeki fırtınanın daha da çalkalanmasına sebep oluyordu. Ne diyeceğimi bilemiyor içimdeki savaşı durdurmaya çalışıyordum. 

          ''Eylül, susma lütfen. İnan ki çok üzülüyorum. Düşüncelerimin ne kadar yanlış olduğunu anladığım için buradayım. Bunları sana söylemek zaten çok zordu ama dürüst olmam gerektiğini yoksa beni anlayamayacağını düşündüm. Bu yüzden böyle bir anda söyledim.'' son sözleri ile sesi çatlamış ve mırıltıya dönüşmüştü. ''Beni affet lütfen''

          Gözlerimi yumdum. Aklımda doğru kelimeleri yan yana getirmeye çalışıyordum. Sonra derin bir nefes aldım. Yeliz'in ellerini tutarak ''Evet yaptığın hareket çok saçmaydı. Ama bu sebeplerini duyana kadardı. Şimdi seni daha iyi anlıyorum.'' diye devam etmiştim. '' İsmail'in sana karşı olan tutumu zaten yeteri kadar canını sıkıyordu. Üstüne seninle değil de benimle ilgilendiğini düşündüğün de çileden çıkman çok normal ama ben herhangi bir kişi değilim ve İsmail de bana her zaman davrandığından farklı davranmadı. Sana olan değişiminden kaynaklı sana farklı göründü.''

          Bir anda yüzü aydınlanan Yeliz, ellerimi sıkarak heyecanla konuşmaya başladı. '' Yani beni affettin ve beni anladın değil mi?''

          ''Her ikisi içinde cevabım evet. Ama lütfen bir daha böyle yanlış düşüncelere kapılma. Ve lütfen beni de kimse yokken yanınıza çağırma .'' demiş işaret parmağımı yüzünün hizasına getirip sallamıştım. Yeliz, sımsıkı sarılmıştı. '' Söz veriyorum.'' demişti. Bende ellerimi sıkıca sırtına bastırmış ve sarılışına karşılık vermiştim.

Eylül (BİTTİ)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora