Ya Değişmezse?

294 35 45
                                    

Evet değişiyordu duygularım ancak Burak'ın istediği gibi azalıp arkadaşlığa evrilme şeklinde değildi. Gittikçe daha da hoşlanıyordum ondan. Arkadaş olduğumuzdan beri yaptığımız sohbetler, aslında ne kadar zeki, duyarlı, duygusal ve mantıklı birisi olduğu gerçeği ile de tanıştırmıştı beni. Ve bu özelliklerin her biri beni daha da yakınlaştırmıştı ona. O ketum görüntüsünün aslında kendisi için dışarıya ördüğü bir duvar olduğunu anladığım gün o duvarın iç tarafına geçmeyi başarabilmiş ve onu tüm gerçekliği ile tanıyabilmiştim. Karşıdan geçmeye çalışan yaşlılara, şiddet gören herhangi bir canlıya, daha doğrusu yardım ihtiyacı olduğunu hissettiği herkese yardım etmeden duramıyordu. Okul dışında gerçekleşen her olaya karşı fazlası duyarlıydı. Mesela bir yere giderken ne zaman ellerindekileri taşımakta zorlanan birini görse genç yaşlı demez tüm işini bırakıp ona yardım ederdi. Hatta onun bu huyu yüzünden bir gün yolda gördüğümüz bir kadının peşinden dakikalarca ellerimiz kollarımız dolu bir şekilde sürüklenmiş sonra da bir teşekkür bile duyamadan gerisin geriye gelmiştik. Ben her ne kadar kadının saygısızlığından dem vurup söylensem de o sıcacık gülümsemesi ile ''Boş ver lütfen. Biz iyilik ettik mi ettik. Bu bize iyi hissettirdi mi hissettirdi. Teşekkür bekliyor muyduk hayır. O zaman mutlu olmaya devam et'' demişti. Bizde öylece mutlu oluvermiştik o gün yaptığımız iyilik ile.

Böyle bir insanı sevmemek mümkün değildi benim için. Her geçen gün gözümde, kalbimde büyürken arkadaş gibi davranmak daha da zorlaşmıştı. Ve en zoru da hala hislerimin farkında olup değişeceğini ümit ettiğini bilmekti.

''Ya hiç değişmezse Burak?'' demişti aklımdan geçenleri okumuş gibi İnci. Bir an duraksamış ve yutkunmuştu Burak. Cevap verip vermemek arasında gidip geldiği çok belli oluyordu. Biraz düşündü ve sonunda cevap vermeye karar verince sözcükler güzel dudaklarından dökülüverdi. ''Duyguları ona zarar vermeye başladığı an beni bir daha görmeyeceğine söz veriyorum.'' Tüm vücudumun yandığını hissettim o anda. Ne diyeceğimi bilememiş her bir sözcüğü sindirmeye çalışmıştım. Burak tüm kapıları böyle sertçe yüzüme kapatırken belki bir gün diye kenarda beklettiğim ümitlerimin de üzerine toprak attığının farkında mıydı acaba?

''O zaman biran önce gitsen iyi olacak Burak'' derken oldukça sert bakıyordu İnci. Gözlerinde Burak'a karşı olan öfke açıkça belli oluyordu.

''Gitme'' kelimesi öyle cılız çıkmıştı ki ağzımdan ben bile zorlukla duymuştum.

''Ne dedin Eylül?''

''Gitme dedim.... Ben ... Arkadaş olmayı seviyorum.'' Şimdi İnci'nin öfkeli gözleri bana dönmüştü. ''Sen akıllanmazsın Eylül!'' demiş ve gözlerini kapayıp başını hafifçe iki yana sallamıştı. Burak ise güzel siyah gözlerini gözlerime dikmiş verdiğim cevaptan hoşnut bir şekilde sıcacık bir gülümseme göndermişti bana. Sonrada yanımızdan uzaklaşmıştı. Herkes kendi halinde bir şeyler ile ilgilenmeye başladığında baştan beri sessizce bizi dinleyen Selin, ''Bana bak Eylül'' demiş ve yüzümü iki elinin arasına alarak bana iyice yaklaşmıştı. ''Lütfen, kimseye gereğinden fazla değer verme. Bak bana neler yaşadım. Seni seven birilerine fırsat ver. İnan ki her şey daha kolay oluyor.''

''Yapamıyorum''

''Yapabilirsin. Ben de yapamayacağımı düşünüyordum ama bak yaptım.''

''Deneyeceğim''

''Bana söz ver''

''Söz veriyorum''

''Sana güveniyorum'' demiş ve yüzümü bırakarak geri çekilmişti. Oysa ben kendime asla güvenemiyordum. Daha biraz önce bir başkası benden hoşlanıyor diye hıçkırıklara boğulan ben değil miydim? Sen de bana güvenme Selin. Benden olmaz diye bağırmak istesem de sadece yarım yamalak gülümseyerek karşılık verebilmiştim.


Hikayeyi beğeniyorsanız lütfen desteğinizi esirgemeyin.  

Daha fazla kişiye ulaşmam için bana yardım eder misiniz? 

Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now