Ve sonra

292 36 58
                                    




          Burak'ın yüzü aklıma geldikçe gözyaşlarım yüzümden aşağıya doğru hızla akıyor, nefes almakta zorluk çekiyordum. O çocuklar ona her vurduğunda daha da küçülen vücudu, onlara asla cevap vermeyişi, o dayakları hak ediyor gibi kabul edişi ve yanına gittiğimde ellerimin arasında alıp kaldırdığım yüzünden süzülen kanlar tekrar tekrar canlanıyordu zihnimin her köşesinde. O hatıralardan kaçmak, onları unutmak için gözlerimi her yumduğumda tam tersine  görüntüler daha da detaylı ve güçlü bir şekilde hücum edip canlanıyorlardı.

          Yüzü ellerimdeyken, canım yanıyor, yardım et değildi ağzından dökülenler. ''Ağlama Eylül'' demişti zorlukla. Sonrasında Efe beni bir hışımla Burak'ın yanından çekmiş ne kadar bağırsam da umursamamıştı. ''Sen burada kal Eylül. Ben halledeceğim.'' diyerek beni kızlara emanet etmiş, salmamaları için bin tembih etmiş ve aynı hızla gözden kaybolmuştu. Olayların korkutucu etkisi, soğuk hava ve iliklerime kadar işleyen yağmurun soğukluğu ile adeta bir boşluğa düşmüştüm.

          ''Eylül!! Eylül!! Eylül!!...''

          Duyuyor ama tepki veremiyordum. Donmuştum hem gerçekten hem de mecazi anlamda.

          Revirdeki dolaptan okulun eşofman takımını çıkarıp atarken ''Selin, tut şu kıyafetleri de üzerini değiştirelim. Hasta olacak!'' demişti İnci. Selin kendine atılan kıyafetleri havada yakalamış aynı hızla dönüp yatağın üzerinde bırakmıştı. İnci ile birlikte senkronize olmuş hızlıca üzerimi değiştirmişlerdi. En son İnci'nin eşofmanlardan sonra dolaptan çıkardığı battaniye ile beni sarmışlar iki yanıma oturarak bana sarılmışlardı.

          ''Ah be Eylül'üm! Bu kadar mı seviyorsun sen bu çocuğu?'' derken omuzumda ki kafasını kaldıran İnci, gözlerinde biriken yaşlar ile bana bakıyordu. Sadece gözlerimi yumdum cevap olarak. Konuşacak takatim ve söyleyebileceğim herhangi bir kelimem yoktu. O günden sonra inanmıştı Burak ile ilgili hislerime ve o gün söz vermişti bana. ''Ne olursa olsun bu çocuğun, senin sevgilin olması için elimden geleni yapacağım.!''

          Aradan geçen koskoca iki hafta da ne yaptıysam Burak'a ulaşamamıştım. O gün Efe, Burak'ı hastaneye götürmüş işlemler bitince de eve bırakmıştı. Bırakır bırakmaz da beni aramış merak etmemem gerektiğini söylemişti.  İnci ise ara ara abisi Orhan'dan öğrenmişti iyi olduğunu. Benim yazdığım bir tek mesajı bile görmemişti. Her attığım mesajdan sonra daha da içime kapanmıştım bende. Neden böylesine dayak yedi soruları aklımı kemirip duruyordu. Hiçkimse bilmiyordu.

          Beep!! İnstagramdan gelen bildirimler yüzünden tatilin başından beri sürekli boş heyecanlara kapılıp hayal kırıklığına uğradığım için bir süredir bu sesi umursamıyordum. Yatağımın üzerinde bıraktığım telefona usulca bakmış sonrasında başımı yine pencereme çevirmiştim. Dışarısı gri renkti. Ara sıra cama vuran yağmur damlaları gelişigüzel izler bırakıyordu penceremde. Rüzgar ise sokağın diğer tarafındaki meşe ağacının sarı yapraklarını dallarından koparmak için tüm şiddeti ile esiyor koparamayacağını anlayınca sakinleyip güç topluyor o sırada görevi yağmura bırakıyor sonra tekrar tekrar deniyordu. Direniyordu her bir yaprak dalından kopmamak için.

          Beep!! Beep!! Beep!! Israrla gelen bildirim sesine daha fazla kayıtsız kalamamış telefonumu elime aldığımda Burak'dan gelen mesajları görünce hızlıca gözlerimdeki yaşları silmiş ve yüzüme yerleştirdiğim gülümseme ile okumaya başlamıştım.

          ''Özür dilerim Eylül''

          ''Sana cevap vermediğim için''

          ''Sadece zamana ihtiyacım vardı.''

          ''Sen nasılsın?''

          Nasıl mıydım? Berbat haldeydim. Ne karnemi kutlayabilmiş ne de yarıyılda annem ve babamla çıktığım tatilden bir şey anlamıştım. Aile büyükleri ziyaretinde bile kendimi toplayamamış aklımda sürekli sen ile gezmiştim. Bir kaç saniye öncesine kadar da nefes almamı zorlayacak kadar kötü bir şekilde ağlıyordum. Saçlarım karmakarışık, gözlerim şiş. Yüzümde gözyaşlarımın izlerinden oluşmuş çukurlar var. Ve şu an ekrana bakarak gülümsediğim için kendime daha da çok kızıyorum. Çünkü sen günlerdir beni yok saydın. Beni merakta bıraktın. Ve şimdi utanmadan bunu sormuyorsun? yazmak istemiş ancak sadece ''İyiyim.'' yazabilmiştim.

          ''Anlıyorum bana çok kızgınsın ama inan ki zaman ihtiyacım vardı Eylül. Lütfen beni anla.''

          ''Kızgın mı ? Değilim. Ben sadece kırgınım. Seni çok merak ettim. Bu kadar beklemek yerine bir mesajla iyiyim yazabilir zamana ihtiyacın olduğunu söyleyebilirdin. Seni darlayacak değildim.''

          ''Biliyorum.''

          ''Neyi biliyorsun?'' yazarken titreyen ellerim yüzünden telefonu yatağa bırakmış gözlerime hücum eden gözyaşlarını engelleyebilmek için başımı yukarı kaldırmışım.

          ''Beni ne kadar merak ettiğini.''

          Tüm vücudumu saran bu duygu öfkeden başkası değildi. ''Ve buna rağmen umursamadın!!''

          ''Üzgünüm.''

          Başımı iki yana salladım. Telefonumun sesini kıstım önce. Sonra interneti kapadım ve telefonumu yatağımın kenarında ki komidinin çekmecesinin içine bırakarak penceremin önüne gidip oturdum.

Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now