Peki

294 38 44
                                    

          Dün çığlıklar içerisinde okula gelip beni alan annem, aceleyle beni hastaneye götürmüştü. Her ne kadar korkulacak bir şeyin olmadığını, tüm testlerin normal çıktığını söylese de yeşil gözlü genç doktor annemi ikna edememişti. Adamın şaşkın bakışları içerisinde annem başka bir doktorun daha beni görmesi için küçük çaplı bir kriz yaratmış ve ne derlerse desinler ikna olmamıştı. Sonunda karşısındaki doktor ve hemşireler pes etmiş başka bir doktorla daha görüşmüştü. Annem gibi hasta yakınlarına alışkın olduğu her halinden belli olan yüzü ince çizgiler ile sarılmış gri saçlı kadın doktor, aynı şeyleri farklı şekillerde anlatarak annemi ikna etmişti.

          Eve geldiğimizde babam, amcam, yengem ve kuzenlerim; "Bu gece uyumasın" diyen doktor yüzünden annemle birlik olmuş ve tüm gece nöbetleşe benimle ilgilenmişlerdi. En sonunda dayanamayacak hale geldiklerinde artık iyi olduğuma kanaat getirip beni rahat bıraktıklarında annem ve babam benim odamda kalmış, iki saatlik uykumda defalarca uyandırıp kontrol etmişlerdi.

          Kendiliğimden uyandığımda gözlerim acıyordu ama nihayet yalnızdım. Alnımda bir zonklama vardı.  Ne sağıma ne de soluma yatabilmiştim. Uyumaya çalıştığım iki saatte sırtüstü yatmak zorunda olduğumdan kendimi zorlamış bu yüzden de tüm vücudumu kasmıştım. Her yanım ufak ufak sızlıyordu. Bir süre gerinip yatakta rahatlamaya çalıştım. Dün akşamdan sonra bu sessizlik öyle huzur veriyordu ki tadını çıkarabilmek için sessizce yatmayı tercih etmiştim.

          "Uyandın mı benim güzel kızım?" diye sakin ve alçak sesle konuşuyordu annem açık kapının kolunu tutarken. "İstersen bugün okula gitme. Hem çok yorgunsun hem de hala çok şiş görünüyor."
          "Bir şeyim yok anne merak etme. Okula gidebilirim."
          "Sen bilirsin. İyiysen sorun yok. Ama okula gitmek istiyorsan acele etmelisin. Çok vakit yok." demişti kolundaki saate baktıktan sonra.
          "Tamam anne. Hemen hazırlanıyorum."
          "Bu arada telefonuna baksan iyi olacak" demişti cebinden çıkardığı telefonumu bana uzatırken. "Dünden beri hiç susmadı."
          "Kızlar merak etmiştir. Bakarım birazdan."
          "Sadece kızlar değil." demiş ve belli belirsiz gülerek göz kırpmıştı. Odamdan çıkarken yüzümün alev aldığını hissediyordum. Acaba Burak mı yazmıştı? Ama onda numaram yok. O sadece instagramdan yazıyor ve bildirim ekrana isim olarak düşmüyor. Acaba kızlardan numaramı mı istedi? Hemen kontrol ettiğim bildirimlerim çoğu kızlardandı. Salih, Ata ve Yiğit'ten de mesajlar vardı. Burak kimseden numaramı almamıştı. Oysa ben onunkini çoktan alıp kaydetmiş sadece bunu bilmesin diye oradan hiç yazmamıştım. Sanırım annem diğer arkadaşlarımdan bahsediyordu.

          Burak, instagramdan mesaj atmıştı.
          "İyi misin?" Sadece onun mesajına "İyiyim. Teşekkürler." diye cevap vermiş hızlıca hazırlanabilmek için telefonumu yatağımın üzerine bırakarak banyoya girmiştim.

          "Aman allahım! Alnımın ortasındaki bu şey ne kadar kötü gözüküyor! Tüm gün okulda bu halde gezmek istemiyorum. Hele ki Burak'ın karşısına böyle çıkmayı hayal bile edemiyorum. Üstelik dün beni bu halde gördü."

          "Kimle konuşuyorsun sen Eylül?" Umarım Burak ismini duymamıştır diye içinden dualar ederken "Alnımdaki ile konuşuyorum. Baksana anne orada bildiğin ayrı bir cumhuriyet ilan etmiş. Ben bu halde okula falan gidemem." demiştim.
          "Tamam kızım gitme o zaman. Zaten bugün cuma. Hafta sonu  iki gün daha var geçer."
          "Hiç geçecek gibi durmuyor."
          "Merak etme bir kaç güne geçer." demiş ve tutamadığı gülümsemesi yüzüne yayılınca eliyle yüzünü saklamaya çalışmışsa da başarılı olamayan anneme katılmış, dakikalarca halime gülmüştük.

Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now