Efe

325 39 88
                                    

"Ata!! Bir rahat bırak şu kızları artık." diye gürleyen Salih hepimizi çokça şaşırtmıştı. Sahi okul başladığımdan beri ben bu çocuğun sesini duymamış, varlığını da unutmuştum. Üstelik arkamda oturuyordu. Diğerleri de benimle aynı düşünüyor olacak ki bana sarılmaya çalışan Ata dahil olduğumuz yerde taş kesilmiş şaşkınlıkla Salih'e bakıyorduk. Kendini bir kaç saniye sonra toparlayan Ata;
"Rahatsız etmiyorum ki ben onları." derken bana dönmüş ve eklemişti "Şakalaşıyoruz sadece. Rahatsız olmuyorsun değil mi Eylül? demişti.
"Kusura bakma Ata'da ediyorsun. Sarılıp durma bana! Sevmiyorum ben. Hem senin sevgilin İnci değil mi? Bak kızacak sonra ikimize de"
Bıkkınlık ile oflayan İnci "Eylül, sen hiç arkadaş sopası yedin mi acaba?" diye sormuştu elini havaya kaldırıp gösterirken.
"Bak kızmış işte. Çekil şuradan" derken ben de İnci'ye gülücüklerimi gönderiyordum. Salih'te Ata'yı kolundan çekip sıraya oturtuyordu. Acaba Burak olsaydı Salih gibi Ata'ya kızar mıydı diye düşünmekten kendimi alamamış, nerede olduğunu kimse bilmediği için daha fazla dayanamayarak instagramdan ona mesaj atmaya karar vermiştim. Oysa İnci defalarca tembihlemişti. "Sakın sapık gibi çocuğa mesaj atıp durma. Hatta hiç atma. Bırak ilk mesaj ondan gelsin" diye. Ama bu ilk mesaj sayılmazdı bence. Yani okula gelmemişti. Neden gelmediğinden kimsenin haberi yoktu. Sadece merak etmiştim iyi mi diye.

"Burak selam, bugün okula gelmediğim için merak ettim. İyi misin?" yazmış elimdeki telefona kitlenmiştim. İçimden de her zaman ki gibi totem yapıyordum. İlk 5 dakika içinde cevap verirse benden hoşlanıyor vermezse hoşlanmıyor. Mesajdan sonra üstüne üç teneffüs iki ders geçmiş, kızlar defalarca bırak şu telefonu elinden neye bakıyorsun öyle diye defalarca söylenmiş ama cevap bir türlü gelmemişti. Ben de her seferinde süreyi uzatmış, en sonunda pes ederek telefonumu çantama bırakmıştım. Eğer benden hoşlanıyorsa o mesaj bugün gelecekti.

Selin ve Yiğit sevgili olduklarından beri çıkışta bizden ayrı takılmayı seviyorlardı. İnci ise fenomenliğinin tadını çıkarıyor neredeyse her gün farklı bir mağazaya ya da kafeye giderek tanıtımlar yapıyordu. Yeliz ve İsmail de bu aralar biraz limoni olduklarından daha az buluşuyorlardı.

"Kesin üniversiteden biriyle takılmaya başladı bu çocuk. Hali tavrı değişti. Soğuk bana karşı" diye gözyaşları içinde sitem etmişti Yeliz. Ben de Yeliz gibi düşünüyordum. Bir süredir gittiğimiz yerlerde bir şekilde Yeliz'in yanından kalkıyor ve masadaki diğer kişilerle sohbet ediyordu. Hatta bir keresinde işim çıktı diyerek hızlıca kafeden çıkıp gitmiş, Yeliz'e bir açıklama dahi yapmamıştı. Sonrasında da kapalı telefonu yüzünden Yeliz çılgına dönmüştü. Bugün buluşmayı ise İsmail teklif etmişti. Çok mutlu olan Yeliz dakikalardır ayna karşısında süsleniyor, seviyor beni ya ben eminim diyordu her seferinde benden değil mi diye onay alarak.

Okulun çıkışında, kapı önünde İsmail'in beklediği yere kol kola gitmiştik. Destek istemişti Yeliz benden. "Sanki ilk defa buluşuyoruz gibi heyecanlıyım lütfen Eylül" demişti. Kıramadım. Aslında aklımda olan sadece Burak'ın gelmeyen mesajı idi. İnci'ye defalarca abisi Orhan'a sorması için rica etmiştim ama her seferinde "Onu şimdi başıma bela edemem Eylül, kusura bakma" demişti. Son kez rica ettiğimde ise "Vallahi seninle bir küserim bir daha hayatta barışmam. Yeter darlandım" diye sitem etmişti.

"Selam Eylül" diyen İsmail elini uzatmış bekliyordu.
"Seee-llaam" diye kekelemiş önce Yeliz'e bakmış sonra da elini sıkmıştım. Yeliz'e selam vermek yerine tercihini ilk benden tana kullanması şaşırtmıştı beni. Üstelik bana ne kadar sıcak bir ifade ile selam verdiyse Yeliz'e o kadar soğuk bir ifade takınmış, kuru bir öpücüğü yanağına kondurmuştu. "Hadi size iyi eğlenceler" dediğimde bir anda arkasını dönmüş "Nasıl yani? Sen gelmiyor musun? diye yüzünde oluşan belli belirsiz bir sinirle sormuştu İsmail. Önce anlam verememiş sonra da bu aralar genel hali olduğunu düşünerek "Siz yalnız kalın kumrular, zaten kızlar da yok benimde canım sıkkın. Eve gitmek istiyorum" demiş ama asla vazgeçmeyen İsmail öyle çok ısrar etmişti ki Yeliz daha fazla dayanamayıp "Eylül, bin hadi şu arabaya" demişti. Öyle yalvaran bakışları vardı ki.

Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now