Şamarcı Nebahat

333 42 42
                                    

          Yiğit ile konuşmamızın üzerinden bir hafta geçmişti ve ben hala Selin ile Yiğit'in birlikte vakit geçirebilmelerini sağlayamamıştım.

          Selin'in babası yaptığı onca şeye rağmen sadece iki gün sonra salıverilmişti. Sürekli okula gelip Selin'in karşısına çıkıyor ya da evlerine gidip kendisini affetmeleri için yalvarıyordu. Hatta bir kaç gün sonra Selin gelip, " Babam çok değişmiş görünüyor. Nasıl desem.. Sanki iki akşam nezarette kalmak ona yaramış gibi. Her akşam kapımıza ihtiyacımız olan şeyleri getirip bırakıyor. Dakikalarca açmadığımız kapının arkasında bıkmadan usanmadan anneme yalvarıyor." demişti. Bunu söylerken gözlerine yerleşen ümidi görmemenin imkanı yoktu. Babasına inanmak istiyordu. Her şey güzel olsun, tekrar birlikte ve mutlu olsunlar istiyordu. Ona söyleyemesem de ben onun gibi hissetmiyordum. Sanki içimde her şeyi bilen biri vardı ve bana; hiçbir şey iyi olmayacak!! diye haykırıyordu. Her seferinde onu bastırmaya çalışsam da ses bir sonrakinde daha da güçlenerek geri geliyordu. Selin ne zaman babasıyla ilgili güzel şeyler söylese ben içimdeki o ses ile savaşır hale gelmiştim. Ta ki, Selin annesinin, babasını affettiğini ve eskisi gibi birlikte yaşadıklarını söylediği o ana kadar. O zaman içimdeki o ses kesilmişti. Mutluydum onun için. Eski neşesine tamamen kavuşmuştu. Artık Yiğit ile ilgili planlarıma geri dönebilirdim.

          O akşam hiç vakit kaybetmeden Yiğit'e mesaj attım.
          "Yarın için hazır ol. Büyük ihtimal bir sorun çıkmayacak ve bu sefer vakit geçirebileceksiniz." Gururla ekrana bakarken cevap hemen gelmişti.
          "Kesin yine bir şey çıkar ben eminim"
          "Bu sefer çıkmayacak merak etme"
          "Nasıl bu kadar eminsin?"
          "Üzümünü ye bağını sorma. Yarın görüşürüz. Gün içinde haberleşiriz. İyi geceler."
          "Peki bakalım öyle olsun. İyi geceler"

          Bu sefer neden bir şey olsun ki? Annesi ile babası barıştı. Gayet mutlular. Hatta öncesinden daha mutlu olduklarını Selin'in kendisi söylemişti. Şimdi sırada kızlar vardı. Her ne kadar başlarda İnci,  Burak'ın fenomen abisinin rüzgarına kapılsa da artık o rüzgarın varlığını unutmuştu. Kendisi fenomen olmuştu. Üstelik artık kendisinin daha fazla takipçisi vardı ve ona ihtiyacı yoktu. "Zaten tipim değil. Biraz ilgisini kullanmış olabilirim. Artık ona ihtiyacım yok." diye kendisi bunu bize rahatlıkla söylemişti. Yeliz ise üniversiteli sevgilisi ile bıraktığımız yerden ne bir ileri ne bir geri gitmeden sessiz ve sakin devam ediyordu. Şimdi bana düşen telefonu elime alıp kızlara yarın okul çıkışı bir şeyler yapalım demekti. Hemen whatsaptan "kız kuruları" grubumuzu açmış ve ;
          Ben: Kızlar, yarın okul çıkışı bir şeyler yapalım mi?
          Yeliz: Oooo olaya bak. Eylül okul çıkışı dışarı çıkalım dedi. Hem de ertesi gün fizik sınavı varken.

          Eyvahlar olsun!!! Ben bunu nasıl unuttum. Benim bırakın kafeye gitmeye vakit bulmama uyumaya bile vaktim yoktu. Pala Tahsin'den sonra en korktuğum öğretmen fizik öğretmeni Şamarcı Nebahat'ti. Hem anlayıp dinlemeden öğrencilere attığı tokatlar hem de önüne gelene sözlüden sıfır vermesi ile almıştı bu lakabını. Üstelik beni de pek sevmezdi. Hatta hiç sevmezdi. Nedense her gün sıradan beni alır yine makyaj yapmışsın sen sil şu gözlerini diye beni lavaboya götürürdü. Sonra da yüzümde bir şey olmadığına kanaat getirince ya saçıma ya kıyafetime söyleyecek bir laf bulur ve azarlardı. Henüz kendisinden ne tokat yemiş ne de sözlüsünden sıfır almıştım. Ama seninle sınavda görüşeceğiz Eylül hanım sözlerine fazlası ile maruz kalmıştım. Yarın okul çıkışı hemen eve gelip ders çalışmalıydım. Ama Yiğit'e öyle emin konuşmuştum ki. Hay parmaklarım kırılsaydı da yazmasaydım Yiğit'e öyle her şeyden emin halde. Allahım ne olur Selin gelemem desin de iptal edelim. Lütfen lütfen !!

Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now