SON

763 36 139
                                    


''Sizi duydum'' 

''Özür dilerim Eylül. Ben yapmak istemedim.''

''Ama yine de yaptın? Bitmesin istediğin, bunu defalarca dillendirdiğin bu arkadaşlığı umursamadan yaptın hemde'' Sesim gittikçe yükseliyordu. Kendimi tutamıyordum. Cevap vermesine hiçbir fırsat bırakmadan devam ettim.

''Benim suçum ne Burak? Ben sadece sana aşık oldum. Bıkmadan, usanmadan her an senin de bana aşık olacağın o anı bekledim. Ben öyle aptalım ki bu planınızı duyduğumda size kızmak yerine minnet ettim. Belki bu sırada kendime aşık edebilirim diye hayaller kurdum. Ne kadar aptalım değil mi?''

''Hayır''

''Ne hayır Burak?'' 

''Eylül, yapma lütfen söyleyemeyeceğim şeyler var?'' gözleri dolu dolu bakıyordu. Biran yüzünü ellerimin arasına alıp tamam geçti demek istesem de beni kontrol eden öfkemdi.

''Ne ya bu söyleyemediğin şey? İnci'ye mi aşıksın yada Selin'e yada Yeliz'e ya da bir başkasına. Söyle artık yeter. Bıktım usandım seni böyle çaresizce beklemekten. Bana bunu yapma artık!!''

''Ben gayim'' 

''Ne?'' duyduğum şey karşısında ne tepki vereceğimi bilemedim. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Yer ayağımın altından çekilip alınmıştı. Öfkem beni terk etmiş vücudumu isimlendiremediğim bir duygu kaplamıştı. 

''Doğru duydun Eylül.'' Ne diyeceğimi bilemiyordum. Sessizce durmuş birbirimize bakıyorduk. Onun kirpiklerinden düşen bir kaç damla göz yaşını sildim. Sadece ellerim değil içimde titriyordu bu sefer.  

''Ben kötü biriyim'' Daha fazla bir şeyler söylemek istiyor gibiydi ama söyleyemedi. Kendini hıçkırıklara teslim etti. Sımsıkı sarıldım ona. 

''Beni dinle. Nefes al ve beni dinle'' kollarımın arasındaki vücudu sarsılarak titriyordu.

''Lütfen ağlama. Bu ağlamanı gerektiren bir durum değil. Sen mükemmel bir insansın. Hissettiklerin, içinde bulunduğun bu durum seni kötü biri yapmaz. Ben seni çok seviyorum. İnsan olarak. Asıl ben özür dilerim sana bunları yaşattığım için. Kendini kötü hissetmene sebep olduğum için'' 

Hıçkırıklarının arasında zor duyulan bir sesle sürekli tekrarlıyordu. ''Özür dilerim'' Orada öyle ne kadar kaldık bilmiyorum. Sakinleşmeye başladığında kendisini geriye çekti. Gözlerini gözlerime dikti. Gözyaşlarını ellerinin tersiyle sildi.

''Ben bunu sana daha önce söylemeliydim.'' 

''Hayır..'' işaret parmağını dudağımın üzerine koyarak '' İzin ver '' dedi.

''Eğer sana bunu söyleyecek cesaretim olsaydı bu kadar uzun bir süre bana aşık olarak benden seninle aynı şekilde hissetmemi beklemeyecektin. Bu yüzden sana haksızlık ettim. Ve beni affetmezsen eğer bunun için sana asla kızamam. Sadece şunu bil. Ben seni, o güzel kalbini çok seviyorum Eylül''

Küçücük bir yanım kalk git buradan Eylül. Her şeyi geride bırak. Hiç olmamış gibi yaşa dese de yapamadım. Büyük yanım o küçük yanımı hemen bastırdı. 

''Sorun yok Burak. Ben her zaman yanındayım'' Ağzımın söylediği şey kalbime ihanet ediyor gibiydi. Aşıktım ona. Aşk böyle bir şeyi duyar duymaz buhar olup gidecek bir şey değildi. Kalbim de beynim de bunu yapacak durumda değildi. Koşullanmışlardı. Oda bizi sevecekti. Beni, kalbimi....

''Lavaboya gitmem gerek'' dedi cılız sesiyle aynı anda ayağa kalktığında. Onu öylece izledim arkasından. Biliyordum böyle arkasından bakacaktım onunda. Oda diğerleri gibi gidecekti benden. Oysa ki benim mutlu bir masalım olacaktı. Ben o mutlu masalın mutlu prensesi olacaktım. Burak'ta ömür boyu beni sevecek olan yakışıklı prens. Kızlar ise ömrümün sonuna kadar yanımda olacak dostlarım. Meğer ne ben prensesmişim. Ne de benim bir masalım varmış.



                                                                                                                                       10 yıl sonra........



Biraz önce İnstagram da gezinirken İnci'in fotoğrafına denk geldim. Hemen üstüne tıkladım. hala aynıydı. Çok güzeldi. Yıllar onu daha da güzelleştirmişti. Yanın da bir adam vardı. Üstelik o zamanlar suratına bakmayacağı tipte biriydi. Şişman, kısa boylu, yakışıklı olmayan biriydi. İsmine tıklayıp sayfasına bakmaya devam ettim. Evliydi. Şaşırdım. Onun genç bir yaşta evleneceğini hiç düşünmemiştim. Üstelik daha bugün paylaştığı bu fotoğrafın altında üçüncü yılımız yazıyordu.  Üç yıl önce bugün evlenmişti. Fotoğraflarına merakla bakmaya devam ettim. Bir zamanlar en yakınım olan bu insan ne kadar da uzaktı şimdi bana. On koca yıl geçmişti bana inanmayıp gittiği o günün üzerinden. Bir daha da asla konuşmamıştı benimle. Selin ve Yeliz ile arkadaşlığına devam etmiş, üçü de sözel bölüme geçmişlerdi.

 Kocası varlıklıydı. Fotoğraflara sıkıştırılan saatler, çantalar hatta araba amblemleri ile bunu sağır sultana ilan ediyordu.  Her bir fotoğrafa uzun uzun baktım. Kaçırdığım o on yılda ne olmuştu merak ediyordum. Bir fotoğrafı görünce duraksadım. O kare de Yeliz ve Selin vardı. Aynı karede kocaman gülümsemişlerdi üçü de. Ortada her zaman ki lider tavrı ile İnci ve kocası. İki yanında ise Selin ve Yeliz vardı. Selinin yanındaysa, Yiğit kucağında bir bebek ile gülümsüyordu. Yeliz ise yalnızdı. Fotoğrafta etiketlenmişler mi diye kontrol ettim. Hepsi etiketliydi. 

İlk önce Selin'in ismini üzerine tıkladım. Profili kitliydi. Ama görünen kısım da yazdığına göre bir buçuk yıl önce evlenmişlerdi. Bebekleri de dört ay önce doğmuştu. İsmi Efe idi. İçim cız etti. Aklıma Efe geldi. O zamanlar benim yüzümden yaşadığı şeyleri düşündüm. Ne büyük haksızlık etmiştim ona. Benim yüzümden liseyi değiştirmişti. Onun sayfasına bakmayı da aklıma not edip Yiğit'in sayfasına tıkladım. O da kapalıydı. Aynı şekilde Yeliz'in sayfası da kapalıydı. Takipleşiyorlar mı diye merak ettiğim için İnci'nin takip ettikleri kısma tıklayarak Efe yazdım. Evet oradaydı. İnci'nin takip ettiği yüz elli altı kişiden biriydi. Profili kapalıydı ancak profil fotoğrafında yanak yanağa olduğu bir kız vardı. Görünen kısımda herhangi bir tarih ya da bir açıklama yoktu. Tamamen kapalıydı. Onun adına mutlu, kendi adıma onu kaybettiğim için mutsuzca geri çıktım profilinden. Geri, geri.... 

Ana sayfaya tam da o an Burak'ın kocaman gülümseyen yüzü düştü. Yanında da herkesin yakın arkadaşı sandığı ama gerçekte sevgilisi olan o çocuk vardı. Henüz tanışma fırsatım olmamıştı. Birlikte dünya turuna çıkmışlardı. Çok mutlu olduğundan telefonda konuştuğumuz bir hafta önce uzun uzun bahsetmişti. Hiç kopmamıştık Burak ile. Beraber sayısal bölümü seçmiş, aynı sınıfa düşmüş ve tüm lise boyunca sevgili rolü yapmaya devam etmiştik. Üniversite zamanı farklı şehirlere düşmüştük. O Eskişehir'e gitmişti. Tıp kazanmıştı. Ben de İstanbul'u kazanmıştım. Hayalim olan mimarlık fakültesini tutturamadığım için üzülmüştüm ama şimdi mesleğimi çok seviyorum. Burak'ın da yönlendirmesi ile eşit ağırlık bölümünden seçim yaparak psikolog oldum. Ve hala masalımın kahramanını bulamadım.

                                                                                                                                     

                                                                                                                                             SON

Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now