Peki ya şimdi?

243 26 38
                                    

Yüzünde hoşlanmadığım bir ifade vardı. Gözlerini kapattı. Uzan bir nefes çekti içine. Sanki o an orada olan tüm havayı ciğerlerine doldurmak istiyordu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Bekliyorduk. Elini yavaşça yukarıya kaldırdı. Bana doğru uzatırken derinden çıkan boğuk sesi ile konuşmaya başladı. ''Seninle konuşmam gerekiyor Eylül'' Boşta durmuş bana uzanan eline baktım. Titriyordu. Ne yapmam ya da ne demem gerektiğini bilemiyordum. Tekrar  ''Konuşabilir miyiz Eylül?'' dediğinde sesi artık daha güçlü, daha düzenli çıkıyordu. Kendimi sakinleştirmek için derin bir nefes aldım. ''Neden?'' diye sorarken kendi sesimi duymamıştım bile. O sırada yanımıza gelen Yeliz, İsmail'in sağ tarafında durmuş gözyaşlarının arasında gülüyordu. ''Söylesene hadi İsmail, ne bekliyorsun?'' diyen sesi nefret dolu çıkmıştı. ''Hadi söyle!!''
''Eylül dışarı gelir misin?''
''Hayır gelmeyecek. Burada söyleyeceksin!!'' gittikçe artan öfkesi yüzünün her bir kıvrımında dalgalanırken sesi korkutucu derecede sakin çıkıyordu. İsmail ile yalnız kalmak istemiyordum. Hatta İsmail ile konuşmak, bu ikili arasında kalmak bile istemiyordum. Bu yüzden ''Ne söyleyeceksen burada söyleyebilirsin'' dedim sesimin kendimden emin bir şekilde çıkmış olmasını dileyerek.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra derin bir iç çekerek devam etti. ''Eylül ben sizi bu kafe de gördüğüm ilk günden beri senden hoşlanıyorum. Hatta sana aşığım''
''Sen ne diyorsun İsmail?'' diyen İnci'nin sorusuna cevabı bir adım öne atan Yeliz vermişti.
''Duydunuz. Adam senenin başından beri Eylül hanıma aşıkmış. Beni sadece kullanmış.''
Bir anda bana doğru olan vücudunu Yeliz'e döndürmüş öfkeyle konuşmaya başlamıştı. ''Ben seni kullanmadım Yeliz. Sana ilk konuştuğumuz anda Eylül'ü sordum. Başkasına aşık dedin. Seninle o konu hakkında konuşmak dahi istemiyor dedin. Sonra da bana aşık olduğunu ve bu durumun Eylül için sorun olmayacağından bahsettin. Sana inandım. Beni seviyorsun sandım ve seni sevmeye çalıştım ama olmadı. Bunu sana söylediğimde beni intihar etmekle tehdit ettin.''
''Ne intiharı?'' diye soran Selin, oturduğu yerden kalkmış, hızla Yeliz'in yanına gidip kolundan tuttuğu gibi kendine çevirmişti. ''Sana soruyorum! Ne intiharı?'' 
''Yalan söylüyor'' sesi korku doluydu.
''Ben mi yalan söylüyorum. Bütün fotoğrafları arkadaşlarınla paylaşmamı ister misin'' derken elini cebine atan İsmail'in üzerine tokatlarla saldıran Yeliz'i şimdi Efe tutuyordu. 
''Al Eylül senin olsun. Zaten onun da sende gözü vardı biliyorum. Anca ben Burak'a aşığım desin sağda solda Erim'le kırıştırsın, İsmail'e yüz versin!''
''Hayır, ben İsmail'e yüz vermedim.'' Diyebilmiştim  gözlerime hücum eden gözyaşları ile boğuşurken. Efe ise kollarından tuttuğu Yeliz'i hızlıca sarsmış ve sert bir sesle uyarmıştı. ''Kapat çeneni Yeliz. Seni uyarıyorum.!!''
''Ne yapacaksın salak herif. Senden korkmuyorum. Sen önce Eylül'e olan aşkını itiraf et.!!''
''Ne diyorsun sen Yeliz o benim abim gibi'' dediğimde hırsla bana dönmüş ve devam etmişti.
''Ne abisi be gerizekalı. Adam sana köpek gibi aşık. Hepimiz biliyoruz bunu. Ama sen Burak'a aşıksın diye bir şey diyemiyor. Maşallah sen de hepsini elden geçirmişsin!!
''Yeliz yeter artık!!'' diye bağıran Efe şimdi bir öncekinden daha da hırslı sarsıyordu. Canını yakmaktan korkmuyor adeta canını yakmak istiyordu. ''İstediğin kadar canımı yakmaya çalış koca oğlan. Eşek gibi aşıksın bu kıza yalan mı he yalan mı?'' demeye devam ediyordu.
Ben şaşkınlık ile olan biten benim başıma mı geliyor diye anlamaya çalışırken, kendime gelmek için büyük çaba harcıyordum. İsmail ise kimseye aldırış etmeden bana dönmüş ve bir şeyler anlatmaya devam ediyordu. Kulaklarımın uğuldamasından ne onu ne de diğerlerini artık duymuyordum. ''Efe bana aşık olabilir miydi?  Hayır olamazdı. Biz abi kardeş gibiydik onunla. Ama Yeliz'in söylediklerine hiç itiraz da etmedi. Ya da etti ama ben mi duymadım. Of allahım neler oluyor böyle''
Yüzümü ellerimin arasına almış nefes almaya çalışırken olan biteni tekrar duymaya çalışıyordum. Silkelendim. Sesler yavaş yavaş gelmeye başladı. Bunca bağrışmanın ortasında ise duyabildiğim tek şey, yanıma iyice yaklaşmış olan İsmail'in sesiydi.
''Eylül, bana bir cevap ver lütfen! Bizim bir şansımız olabilir mi?'' Daha cümlesi bittiği anda olayın başından beri sessizce yanımda oturan Burak, hızlı ve sert bir yumruk ile İsmail'i yere düşürmüş elimden tuttuğu gibi beni oradan çıkarmıştı. Artık gözyaşlarımı tutamıyordum. Boğazıma düğümlenen hıçkırığı ise küçük bir çığlık ile dışarıya atmıştım. Sesimin çıktığı kadar ağlıyordum. Söyleyecek çok şeyim vardı ancak her bir sözcüğüm birbirinden daha da güçlü hıçkırıklara dönüşmüştü. Burak ise sessizce yanımda durmuş elimi tutuyordu. Sakinleşmemi bekliyordu. Farkındaydım. Ama henüz sakinleşecek gücü kendimde bulamıyordum. Ne kadar süre geçti, orada öyle ne kadar ağladım bilmiyorum ama artık gözlerim ağlamaktan yanmaya başlayınca yavaş yavaş sakinleşmeye başladım. Son hıçkırığımla birlikte yanımda sessizce bekleyen Burak konuştu.
''İyi misin Eylül?'' Henüz konuşacak gücü kendimde bulamadığım için başımı yavaşça öne arkaya evet anlamında salladım. Ancak iyi olduğuma ikna olmayan Burak sorusunu bir kez daha yineledi. ''İyi misin Eylül?'' Üzerime sonsuz bir bitkinlik çökmüştü. ''Beni eve götürür müsün?'' diyebildim kalan son gücümle ''Tabi ama önce elini, yüzünü temizleyelim. Beni burada bekle hemen köşeden su ve mendil alıp geliyorum'' demiş, hızlıca gidip gelmişti. Getirdiği sudan, önce birkaç yudum içmiştim. Kalan su ile yüzümü yıkayarak biraz olsun kendimi toparladıktan sonra hiç konuşmadan eve doğru yürümeye başlamıştık. Evimin olduğu sokağa girdiğimizde Burak tekrar sormuştu aynı soruyu. ''İyi misin Eylül?'' Düşündüm. İyi miydim bilmiyordum. Bir yanda Yeliz ve  İsmail bir yanda Efe. Başka bir yanda Erim vardı. ''Bilmiyorum.'' Diyebildim.
''İsmail konusunda suçlu olmadığını biliyorsun değil mi?''
''Biliyorum. Ama Erim ve Efe konusunda  suçlu değilim diyemiyorum.''
''Efe konusunda suçlu değilsin. İnsanlar birilerinden hoşlanıyor. Karşı tarafın aynı şekilde karşılık verme zorunluluğu yok. Bunun için kendini kötü hissetmemelisin.''
''Tıpkı sen ve ben gibi'' demiş, ağzımdan kaçan kelimelerle birlikte pişmanlık bütün vücudumu sarsmıştı.
''Evet, sen ve ben gibi'' diyen Burak bir şey söylememe fırsat vermeden devam etmişti. ''Yalnız Yeliz bir konuda haklı''
''Nasıl yani?''
''Dur, hemen korkma. Erim konusunda haklı. O çocuğu iki arada bıraktın Eylül. Eğer beni bekliyorsan yapma. Biz diye bir şey olmayacak ve o iyi bir çocuk. Üstelik sen de birini yedekte bekletecek bir kız değilsin. Bu konu hakkında bir adım atmalısın artık.'' Haklıydı. Bana yakışmıyordu bu şekilde davranmak. Evet ilgisini seviyordum ama ona karşı bir şey hissetmiyordum. ''Bu akşam bu konuyu halledeceğim''
''İyi edersin''
Kendime engel olamamış ve o soruyu cevabını bile bile sormuştum. ''Neden biz diye bir şey olma ihtimali hiç yok ?''
''Sen ve Efe için bir ihtimal var mı?'' soruma soru ile karşılık vermişti.
''Yapma'' gözlerimi devirdim. ''Sende mi Efe'nin bana aşık olduğunu düşünüyorsun?''
''Bunu görmemek için kör olmak gerekir Eylül''
''Sen ciddisin?''
''Evet ciddiyim. Başlarda ben de sen gibi konduramamıştım ama biraz daha dikkatli izleyince gözlerinde gördüm.''
Sinirlendim. ''Bence yanılıyorsunuz. Efe bana aşık değil. Beni kız kardeşi gibi seviyor.''
''Kendini kandırma Eylül! Yeliz'e bir kere bile itiraz etmedi fark etmedin mi? Aksine rahatlamış gözüküyordu. Bir de senin tepkini ölçmeye çalışıyordu.'' Bu nasıl bir gündü böyle. Öylesine keyifle giderken ne olmuştu da böylesine allak bullak olmuştu.
''Ben.. şey.. ne diyeceğimi bilmiyorum. Eğer haklıysan ben ve Efe diye bir durum söz konusu olamaz.''
''Neden?''
''Sebebini biliyorsun'' dedim biraz mahcup biraz cesaretle.
''O zaman sende biz diye bir şey neden olmayacağını artık biliyorsun Eylül. Yoksa arkadaşlığımız devam edemeyecek.''
''Nasıl yani sen başkasına mı aşıksın?'' hiç aklıma gelmeyen bu ihtimal karşısında ayaklarımın altındaki yer sallanıyordu. Başım döndü ve dengemi kaybettim. Düşecekken beni yakaladı. Tam ağzını açmış cevap verecekken arabasından inen babam ''Eylül!'' diye seslenince bir şey söyleyemedi.

Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now