Dayak

379 45 22
                                    

Kararsız kalınca hiç tepki vermemeyi seçerek Instagram'ı kapatmış ve WhatsApp'a bakmaya başlamıştım. Kız kuruları grubunu açtığımda kızlar sohbet ediyordu. Online olduğumu ilk fark eden Yeliz olmuştu.

"Kızlar bakın Eylül geldi. Tüm yazışmalar mavi tik oldu."
Selin: "Ay kızlar annesi olmasın sakın?
inci: "Eylül sen isen selfie at hemen ya da arama yap!"
Ses kaydı atarak: "Kızlar, sesimden tanırsınız herhalde merak etmeyin benim. Zaten annem okumaz" dedim.

Cezanın bitmesine kısa bir süre sevinip tekrar İnci ve Burak'ın fenomen abisinin muhabbetine geri dönüş yaptılar. Ben de olayları anlamaya çalışmak için biraz geriye gitmiş sonrasında çok fazla yazı olduğu için vazgeçmiştim. Kızlardan bana kısa bir özet geçmelerini rica ettim.

Anlattıklarından farklı olarak, çocuğun adının Orhan olduğunu öğrenmiştim. Çok ilgileniyormuş İnci ile. Ama İnci kendisi ile sevgili olmayı şimdilik düşünmüyormuş. Zira Eren'den sonra yanına yakışacak birisi değilmiş. Şuan için fenomenliğini ve ilgisini kullanmayı planlıyormuş. Ama bu mutlaka aramızda kalmalı Burak asla öğrenmemeliymiş.

Eren ile neden ayrıldığına gelirsek de, İnci'nin hoşlanmadığı bir kızın fotoğraflarına seri beğeni bırakmış ve kavga etmişler. İnci'de uğraşmak istemeyip ayrılıvermiş. Ne de olsa kendisi ile sevgili olmak isteyen bir sürü çocuk varmış. Elbet, istediği zaman birileriyle sevgili olabilirmiş, ama şimdilik biz ona yetermişiz. Kız kıza takılmayı daha çok seviyormuş.

Burak ile ise bir türlü konuşamamış. Çünkü ne zaman konuyu açacak olsa Burak ustalıkla konuyu değiştiriyor, İnci de ne konuşacağını unutuyormuş. Hatta ben Burak'tan vaz mı geçseymişim acaba? Bir tuhaflık varmış onda. Çözemiyormuş ama bir şeyler kesinlikle varmış.

Vazgeçmek öyle kolay olur muydu bilmiyordum. İnsanlar birbirlerinden vazgeçtiklerinde ben hep şaşırıyorum. Çünkü vazgeçmek değil de ne olursa olsun vazgeçmemeyi seçen taraftım ben. Bu yüzden canım yansa da insanları üzemiyordum işte. Ayrica Burak'da tuhaf sayılmazdı bence. Ve ben ilk defa birinden çok etkilenmiştim. Tabi ilkokulda etkilendiğim ve çocuksu beğenim sayılmazsa. Bu kadar beğendiğim birinden vazgecmek benim icin çok zordu. Hem bence yüksek bir ihtimalle Burak, benim ona olan ilgimi fark etmiş ve beni beğenmediği için benden uzak duruyordu. Bunun için onu asla suçlayamazdım. Çünkü ben de kendini beğenmiyorken bir başkasının beni beğenmesini beklemek mucize gibiydi. Keşke geçen gece rüyamda gördüğüm kadar güzel olabilseydim. Belki o zaman Burak'ın dikkatini çekebilirdim. Belki de asla Burak'ın dikkatini çekecek kadar güzel olamazdım bilmiyorum.

Acaba sevgilisi mi var ya da benim ona olan karşılıksız hayranlarım gibi onun da başkasına mı hayranlığı vardı diye düşüncelerimin arasında bir o yana bir bu yana savrulurken radyodan son şarkıyı kendim için seçmiş ve dinlerken uykuya dalmıştım.

"Belki güneş bir gün ikimiz için doğar."
"Belki korkuları hayallerimiz boğar."
"O masal günü gelinceye kadar,"
"Susuyorum, susuyorum."
"Susadıkça yüzün düşer aklıma."
"Korkar oldum düşlemekten."
"Adını anarım çoğalır sesim."
"Konuşmaktan, düşünmekten, özlemekten..."
"Gel bak bir elimde gökyüzü var."
" Ötekinde kayıp giden yıldızlar."
"Korkular da benim umutlar da."
"Beni bırakma!!"

Uyandığımda dün akşamın aksine etrafımı saran bir sessizlik ve bedenimi yatağa kitleyen yorgunluktan eser yoktu. Sebebini anlamadığım bir keyif benimle alay edercesine tüm vücudumda oradan oraya zıplıyordu. Hatta, bugün aynada kendimi güzel gördüğüm o günlerden biriydi ve alarmın çalmasından çok daha önce kendiliğimden kalkacak kadar da enerji doluydum.

Eylül (BİTTİ)Where stories live. Discover now