Yataktan sadece yemek yemek ve duş almak için çıktığımız ve arada jakuziye girdiğimiz iki sağlam günden sonra gerçek dünyaya dönmek kalp kırıcıydı. Dairemi özlememiş değildim gıcırtılı koridoru ve oda arkadaş(lar)mı özlemiştim (İkisinden birinin Louis'in orada yaşadığını resmi olarak kabul etmesi gerekiyordu)
Ama daha çok hayatımın geri kalanını orada, Harry'nin ağır konuşmasını, yavaşça ve yumuşakça çıkan "sevgilim." ya da "seni seviyorum" ya da "sakın giyinmeyi aklından bile geçirme Norah." cümlelerini dinleyerek geçirebilirdim. O yüzden Hamptons'tan dönüp apartmanımın merdivenlerini tepinerek çıkarken biraz acı çekiyor olabilirdim. Harry tam arkamdaydı.
Eve bağırarak daldım. "Tatlıım, ben geldim!"
Kısa bir süre sessizlik oluştuktan sonra, "Umarım doğum günü hediyelerini almışsındır!"
"Tanrı aşkına," diyerek mırıldanıp topuklarım üzerinde Harry'e döndüm. İşaret parmağım ile göğsünü işaret ettim "Sana söylemiştim. Sana söylemiştim. Louis Tomlinson doğum günü ayında tam bir sürtük oluyor. Çabuk, buradan çıkmamız gerekiyor. Hala şansımız varken kaçmalıyız."
Harry gözlerini devirdi ve beni geçti. Louis ve onun sürekli hatırlattığı doğum günü hakkında yaptığım uyarıları dikkate almamıştı. Öfkeyle oflayarak kollarımı kavuşturdum ve yine tepinerek salona ilerledim.
Jace ve Louis kanepenin karşısında yayılmışlardı. Çeşitli çay ve kahve fincanları, içki bardakları sehpanın üzerine dağılmıştı. Sehpanın yan tarafında oynanacak oyunların senaryoları ve bakılması gereken geçen aydan kalma çekimlerin kitapları yığın halde duruyordu.
Parlak gözlü en iyi arkadaşım hemen kalkarak kendisini kollarıma attı. "Norah! Hafta sonun nasıldı?"
"İyi," diyerek mırıldandım boynuna. "Çok, çok iyi."
"Detayları istiyorum. Hemen, şimdi."
Omzunun üstünden Harry'i işaret ettim. "Yarın işte konuşuruz."
"İş yeri çalışmak için var." dedi Jace omzumu sıvazlarken.
"Biz ne zaman gerçekten çalıştık iş yerindeyken?"
"Arada toplantılara gidiyoruz," diyerek ısrar etti ellini sallarken. "Neyse ne, bu iş konuşması beni sıkıyor. Uzun süredir dışarı çıkmıyoruz. Rekor kırmış bile olabiliriz. Yani yarın çıkıyoruz. Çoktan yer ayırttım bile."
"Yarın pazartesi Jace. Biz çalışan yetişkinleriz ya da öyle bir şeyiz. İşte aşırı akşamdan kalma olmak istemiyorum."
Jace kaşlarını çattı. "Tanrım, ne zaman bu kadar yaşlandın sen? Harry ile tam bir ev bağımlısı oluyorsun. Kes şunu."
Odaya bakarken gözlerimin yuvalarından fırladığına emindim. Elimi abartılı bir tavırla Louis'e ve Louis'in evimize getirdiği eşyalara salladım. Duvarımızda Tomlinson ailesinin bir resmi asılıydı hemde Louis'in üniiversite diplomasının altında!
"Louis burada yaşıyor yani." dedim inanamayarak. "Sakın beni o lanet hayat tarzlarımızdan bahsetmeye zorlama. Ayrıca Louis artık kiraya ortak olmak zorunda."
Jace'in kafası karışmış görünüyordu. Eğer en iyi arkadaşım ve ayrıca geçen bir kaç senede gerçek dünyada yaşamaya geçmeme sebep olan insan olmasaydı onu çoktan başkonumuzdan aşağı atmıştım. "Bu pek mantıklı gelmedi ama. Yinede yarın çıkıyoruz değil mi?"
Kaşlarının ortasında vurdum. "Tamam, çıkarız. Harry'de kalıyorum bugün."
"Nasıl bağımlısı ama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suit and Tie (Harry Styles Çeviri Fanfiction)
Fanfiction© xcalliex all rights reserved. Tüm hakları @xcalliex 'e aittir. Bu hesap dışında başka hiçbir yerde yayınlanmaz. Harry Styles, 24 yaşında, CEO, milyoner. Kendisi New York'un en tanınmış bekarı. 100 metre öteden bile adını duyan her kadın ve erkek o...