Bölüm 51 - Dizlerin Çarpışması& Yorgun Konuşma

14.6K 859 64
                                    

İlk sınavlardan kurtulduğum için b unu paylaşıyorum devamı yarın.  Beklettiğim için gerçekten çok özür dilerim

Harry'nin dairesine çıkan asansördeyken sessizdik, birbirimize bakmıyorduk. O araba yolculuğundan sonra aramızda daha fazla gerginliğin imkansız olacağını düşünmüştüm ama bu küçük boşlukta sıkışmış olmak bana yanıldığımı gösterdi.

Ve tabii o Harry'di. Çatılmış kaşları, asansör gıcırdayarak durana kadar düşmeyen soğuk bakışları ile Harry. Dudakları ince bir çizgi şeklini almıştı. Harry'nin yüzü tüm duygularını geri iterken belimdeki sıkı tutuşu onu ele veriyordu asansörden çıktık.

Louboutin'lerimin çıkardığı sesten başka ses yoktu (Tabii ki onları ofisten ödünç almıştım.) Harry'nin deri Chelsea botları benimle birlikte hareket ediyordu mermer zeminli koridorda, modern resimlerle dekor edilmiş koridorda ayak seslerimiz yankılanıyordu.

Burada geçirdiğim günlerde hep fark ederdim burada gerçekten birilerinin yaşadığını, bu gösterişli, modern dairede birilerinin yaşadığını mesela dağılmış kağıtlar ve kalemler, pahalı ceketinin koltukta durması... Ama şimdi boş görünüyordu.

Sorgulamadım çünkü Harry her an tersleyecekmiş gibi görünüyordu, parmakları telefonunu çok sıkıca tutuyordu omuzları keskin siyah ceketinin altında belirgindi. Bu yüzden onu takip ettim çünkü bu sessiz gerginliğin ortasında ne yapacağımdan emin değildim.

"Otur," dedi Harry sessizce birden bire, sessizlik boşluğunda hiç beklenmeyen bir şeydi ve beni durdurmuştu. Bana sert bir bakış gönderdi ve deri koltuğu işaret etti. "Burada bekle."

Ve, evet, dizlerimin gerginlikten birbirine çarpmasını düşünürsek, ona itiraz etmem biraz gereksizdi(ve belki Harry sorgulayacağımı düşünmemişti.) Neyse yavaşça koltuğa oturdum, bacaklarımı çaprazladım ellerimi dizlerime yerleştirdim o ortaan kaybolurken.

Mutfaktan küçük klik sesleri geldi bir dakika kadar sonra geniş elinde içi bordo şarapla dolu olan iki kadehle geldi. Kuru, parmakları bana şarabı veririken belli belirsiz benimine sürtündü küçük bir gülümseme ile.

"En sevdiğin." diyerek mırıldandı zarifçe yanıma otururken. Soğuk ve güzeldi, sanki alnında 'dokunmayın' uyarısı bulunan modern bir sanat eseri gibiydi. "Gergin olduğunu söyleyebilirim."

Ona zayıf bir şekilde baktım ve şarabı kaldırdım. "sıvı cesaret, değil mi?"

"Evet, Ve Niall her durumda insanı rahatlattığını ısrarla söylüyor o yüzden her çıktığımızda içiyor." diyerek açıkladı Harry. "Yardımcı olur diye düşündüm."

Eğer aklıma takılan iki şey olmasaydı bu durum fayet normal bir şekilde kabul edilebilirdi. Birincisi, Harry'nin sesinde gizlenmiş o tiksinti tınısı olmadan başka bir insana dönüşmüştü. Ve ikincisi Harry dışarı çıktığını söyledi. İçmeye. Kendi isteği ile. Gönüllü olarak.

"Niall?" diye sordum yavaşça, sessizce, dudaklarım kadehimi etrafına değiyordu.

"Mr. Horan. İş birliği yapıyoruz. Ve bazen yemeğe çıkıyoruz." Bir sessizlik oldu o kollarını düzeltirken. "Ya da öğle yemeğine. İkisinede aslnda." Bir sessizlik daha ve Harry sinir olmuş bir şekiilde inledi ceketini omuzlarından çıkarırken. "İşe bir asistan aldım."

Belli ki bir haftada, -ya da ayrılığımız ne kadar uzun sürdüyse çünkü ben kendim zavallı bir haldeydim ve robat gibi hareket ediyordum ya da ikisini harmanlamış halde dolanıyordum-- Harry yepyeni bir insan olup çıkmıştı. Dışarı içmeye çıkan ve bir asistana sahip olan birisine.

Suit and Tie (Harry Styles Çeviri Fanfiction)Where stories live. Discover now