Bölüm 31- Beton Kaldırım & İki Kelime

33.6K 1.2K 198
                                    

Yatağın yanınndaki şifoniyerin üstünde duran küçük ve zararsız görünen objeye bakarken ağzımın kuruduğunu hissettim, kalbimin atış sınırlarını zorluyordu.  Saatler gibi görünen bir süredir benimle dalga geçiyordu sanki.

Sonunda nefesimi yakalayabildiğimde ve hislerim geri geldiğinde üstümdeki sıcak örtüyü kaldırdım ve yataktak çıktım. Harry, uykulu gözlerle bana bakıyordu ve bu çok tatlıydı. Ayakkabılarımı ararken kafasının karıştığını anlamıştım.

"Norah." dedi yavaşça. Uykulu olduğu için sesi çatallanmıştı. "Ne yapıyorsun?"

Cevap veremedim ve siyah topuklularımı ayağıma geçirmekle uğraştım. Buradan çıkıp gitmek istiyordum.  Ayakkabının klipsini geçirirken parmaklarım titriyordu, sonunda pes ettim ve çıplak ayakla gitmeye karar verdim.

"Norah sana ne yapyığını sordum."

"Ne bok yapıyorum gibi görünüyor?" diye tersledim onu.

Odadan elimde ayakkabılarımla çıktım, onun cevap vermesini beklemedim. Kapının arkamdan hızla çarpmasına izin verdim. İkişer ikişer merdivenden inerken buradan çıkmak dışında  başka bir şey düşünmüyorum. Ama ben daha lüks oturma odasından çıkmamışken kolları belimi kavradı ve beni durdurdu.

"Nereye gidiyorsun?"  diye homurdandı..

"Gidiyorum." diye ofladım tutuşundan kurtulmaya çalışırken. "Bırak ben!"

"Neden gidiyorsun?"

"Sadece beni bırakır mısın!"

Beni daha çok kendisine bastırdı. "Norah, sakin ol. Eğer hareket etmeyi kesersen gitmene izin veririm."

Göğsünden geriye doğru kaçmaya çalıştım, sesinin yatıştırıcı tonu biraz önce vücudumda dolaşan adrenalini, buradan kaçıp gitme isteğini alıyordu. Kolları belime dolanmışken Harry beni dikkatli bir şekilde kanepeye taşıdı ve beni kucağına oturttu.

"Ne olduğunu söyle bana." diye emretti sessizce.

Elleri yüzüme düşmüş bir tutam saçı kulağımın arkasında itti ve parmaklarını çenemde dolandırmaya  başladı bakışlarımız birbirine kenetlenmişti. Benim bakışlarım kalp kırıklığı ve kafa karışıklığı ile doluydu. Genelde kabarık ve yumuşak olan kıvırcık saçları kontrolden çıkmıştı, yattıpı için hepsi bir tarafa toplanmıştı. Çaresizce uzanıp saçlarını düzeltmek isteği ile dolmuştum.

Uzun bir süre ona baktım sonunda eğildi ve beni öpmeye çalıştı işte tam bu noktada  tehlikeli ve gösteripte vermeyen dudaklarından uzaklaştım. Harry beni yine kendisine çekti bu sefer onunda aklı karışmıştı. Kucağından kanepeye geçerken beni durdurmadı ama dizlerimi göğsüme hapsetti.

"Küpe." dedim fısıldayarak. "Komidinin üstündeki küpe."

Herhangi bir tepki için yüzüne baktım ve bir tepki alamadığımda şaşırmadım. Her zamanki soğuk ifade yüzünü kaplamıştı ve şaşırmamıştı. "Pırlanta olan mı?"

"Siktir, başka bir tane daha mı var?" dedim oflayarak.

"Hayır."

Gözleerimi devirdim ve kanepede biraz daha ilerledim. "Giderdim ama sen her yere şöförünün götürmesi için ısrar ediyorsun, James'i benim için ararsan sevinirim."

Yoğun bir şekilde bana bakmaya başladı bende aynı şekilde onaa baktım, şimdiki durum hakkında ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu, bu işten kurtulmama sosyal becerilerim yetmezdi. Çenesinin yavaşça kasılması ve sonra dikkat dağıtıcı bir şekilde tekrar gevşemesi de buna yardımcı olmuyordu.

Suit and Tie (Harry Styles Çeviri Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin