Bölüm 53 Hamptons Evi & Karışık Mırıldanmalar

19.6K 923 162
                                    

Finale çok az kaldı. 

Hamptons'a giden yol boyunca uyumayı planlamamıştım. Özellikle Harry neredeyse yıllardır görmediğim Audi R8'i ile gelince hiç uyumam sanmıştım. Ama bir nedenle, motorun kısık sesi ve Harry'nin radyodan açtığı klasik yumuşak müziğe bağlıyorum ona bakmak yerine uymuştum.

Çakıl taşları tekerleklerin altında ezilirken çıkardıkları sesler beni uyandırdı, uykulu bir şekilde gözlerimi açmaya çalıştım ve etrafı agılamaya çalıştım. Yol sağlı sollu ağaçların ortasındaydı, ağaçların arkasından taş binayı ve yükselen bacayı görebiliyordum.

"Artık bir şeyleri açıklama yetkisine sahip değilsin." dedim virajı döndüğümüzde. Taş ev önümüzde yükseliyordu minik bahçenin arkasından uzanan yeşil çimenleri  görebiliyordunu. Diğer tarafta minik bir garaj vardı ve parlak arabalar ile doluydu. "Bir yazlık." diyerek alay ettim onunla "Bu bir şato."

Harry homurdanarak cevap verdi. Auidi'yi eski beyaz Mustang'ın arkasına kolayca park etti. "Tatil evi ben öyle diyorum."

"Saray?"

"Bir kaçış noktası." diyerek cevapladı. Arabanın kapısını açtı. Arabanın önünden geçerken kaşlarımı çattım, yakalarını burnunun ucuna kadar kaldırdı ev arkasında tüm ihtişamı ile yükseliyordu, hiç çaba harcamadan bir calvin klein modeli gibi görünüyordu. Kapıyı açıp bana elini uzattı. "Ya da alternatif bir ikamet noktası, belki."

"Ben." diyerek belirttim boyuna yükselirken. "eğer bu kadar şirin olmasaydın senden kesinlikle nefret ederdim."

Harry sırıttı, yumuşak bukleler yüzünün etrafını sarmıştı. "Sevgilim," dedi kaşlarını çatarken "Bugün çok tatlısın."

Elini uzatması benim ağzımdan tükrükler saçarak söylediğim cevabı kesti. Elini tuttuğumda beni taşlı patikada yönlendirdi. Bir tarafta çimlerle dekore edilmiş büyüleyici bahçeler vardı (dondurucu havaya rağmen çiçekler açmıştı) ve mermer bir çeşme önümüzde fışkırıyordu.

O büyük ihtişamına rağmen ev beni onun çatı katı dairesinden daha çok rahat hissettirmişti. Normalden daha gevşemiş hissediyordum o deliğe anahtarı sokup meşeden yapılmış ağır kapıyı açarken. Duvarlar yumuşak krem rengine boyanmıştı ve koridora güneş ışıkları yansıyordu bu da çiçeklerin ve vazoların parlamasına neden oluyordu.

Harry elimdeki tutuşunu sıkılaştırdı ve beni tüm koridor boyunca yürüttü, açılan kapı  geniş rahat bir yere açılıyordu. Sıcak renklerle düzenlenmişti ve havayı vanilya kokusu ile çiçek kokusu dolduyordu ve ev gibi hissettiriyordu. "İyi mi?"

Ağzım açık  bir şekilde ona baktım. "Harry bu harika, gerçekten."

"İyi bakalım." diyerek yanıtladı ve benim olmadığından %100 emin olduğum mikroskobik boyuttaki kusuru aramak için etrafta dolanmaya başladı O var olmayan kusurun Harry Styles eşyaları incelerken var olduğuna kendimi inandırmaya başlamıştım sanki o yapınca oluyor gibiydi. Tabii verdiği o sözlerin bu durumun dışında olduğunu kabul edersek.

Ama şimdi bu durum bir sorun teşkil etmiyordu çünkü hangi ruju sürdüğümü bile biliyordu.

"Ne sıklıkla buraya geliyorsun?" diye sordum birden.

Omuzlarını silkerek ellerini cebine yerleştirdi "Umduğum kadar sık gelmiyorum. Çok meşgulüm. Annem ve Gemma geldiğinde burada kalıyoruz, burayı şehire tercih ediyorlar."

Ona baktım. "Öyle mi? Onlar ne sıklıkla geliyor?" 

"Yılda bir iki kez," dedi. Duvarı dolanan büyük merdiveni gösterdi. "İstersen etrafı dolanabilirsin. Birkaç telefon görüşmesi yapmam gerekiyor sonra beraber yemek hazırlarz."

Aramızda ufak bir sessizlik oldu ve sonra gözleri kocaman açıldı, söylediklerini geri sardı. "Hayır, hayır demek istediğim ben yemek yapacağım ve sen mutfak masasında oturup hiçbir işe karışmayacaksın. Mütevazi evimi yakmanı istemem."

Ona kaşlarımı çattım. "Sanırım uygun sözcük şato olacaktı!"

* * * *

Üst kat, zemin kattan çok daha rahatlatıcıydı. Birkaç tane küçük yatak odası, derme çatma bir sinema salonu ve köşeyi dönünce özel bir kütüphane vardı. Bir bowling salonu yoktu resmen.

"Evinde bir bowling salonu yok." dedim o iş telefonlarından sıyrılır sıyrılmaz. "Ben seni neden etrafımda tutuyorum ki o zaman?"

"Çekici kişiliğim." dedi duygusuz bir şekilde.

"Sanırım daha çok mutfak becerilerin için."

Harry yanımdan geçerken alnımı öptü sonra beni peşinden sürükledi bir eli elimi tutuyorken diğer eli ile mesajlaşıyordu. Onu mutfağa kadar izledim ve granit tezgaha çıkıp oturdum.

Harry'nin tüm yardım tekliflerimi geri çevirmesi doğal bir şeydi. Onun yerine buzdolabından yemek hazırlamak için yeteri kadar malzemeyi çıkarmaya devam ediyordu. Etrafta etkili bir şekilde hareket ediyor bazı şeyleri doğruyor onları bir tavaya koyuyor ve sonra fırına başka bir şey daha koyuyordu.

Ben genel olarak oturup onu izliyordum, bacaklarımı çalışma alanının yan tarafından sarkıtmış, yanağına bulaşan unu görüp yüzümde beliren gülümsemeyi saklamaya çalışıyordum. Eğer ona zaten sırılsıklam aşık olmasaydım şu görüntüsüne kesinlikle aşık olurdum. Harry yanımdan geçerken bacaklarımı yolundan çektim, dolapları karıştırıyordu. "Ne hazırkıyorsun?"

"İtalyan peynirli ayvalı ve narlı salata, şampanyalı salata sosu ile birlikte, baharatlı tavuk yanında kırmızı şarap-kahve telvesi soslu-, ev yapımı püre, çikolatalı ince kurabiyeler." diyerek cevapladı, gözleri hala karıştırdığı baharatlardaydı.

"Ben bundan şampanya, şarap, kahve ve kurabiye kelimelerini çıkardım." dedim sırıtarak. "Kulağa hoş geliyor."

Biraz durakladı ve sonra bana havlu ile vurdu. "Bir krala uygun yemekler."

"Buna uygun bir eve sahipsin." diyerek karşı çıktım. "Seni İngiltere prensi ile karıştırmışlar bence gerçek kraliyet prensi sensin."

Harry omuzlarını silkti. "O zaman bu durumda sen gerçek Kate Middleton oluyorsun."

"Lütfen," diyerek ofladım. "Onunla karşılaştırılma lütfuna sahip bile olmam."

"Benim de prens ile karşılaştırılacak tavırlarım yok ama sen hala gitmedin." dedi. Tavanın içindekileri biraz karıştırdı sonra kaşlarını çatıp bir kaşık aldı ve bana doğru tuttu. "Tat bakalım." 

Dediğini yaptım, Harry meraklı gözler ve azıcık çatılmış kaşlarla beni izliyordu, yapacağım kritiği bekliyordu. Louis'in geçen hafta denemeye kalktığı balkabaklı keklerden daha kötü olsa bile sadece aptalca gülümseyip bir saniye isterdim.

"İyi mi?" diye sordu. Gözleri geyiklerinki kadar kocamandı dudakları kırmızıydı ve fırının sıcaklığından dolayı yanakları kızarmıştı.

Ve, siktir, Harry Styles bana bu şekilde bakıp sandalet ve çorap giymiş olsa ve "İyi mi?" diye sorsa büyük ihtimalle kolundan tutup onu dergiye sürükler ve bu yazın modası olarak onu kapak çekimlerine alırdım. "10 üzerinden 10" dedim. "Beğendim."

Harry homurdanarak karıştırma işine geri döndü. "Sadece yemekler için benimle çıkıyorsun billiyorum."

"Beni böyle bir şey ile nasıl suçlarsın?" diyerek itiraz ettim "Arabalarını da aynı şekilde seviyorum."

"Lanet olsun," diyerek homurdandı diğer eli ile tezgaha vurdu. Yeşil gözleri benimkine kilitlend, ve dudakları sırıtışını gizlemek için birbirine bastırıldı. "Bende tüm o uçakları alırken senin o havada olmayı seven kadınlardan olduğunu düşünmüştüm."

Başımı hayalkırıklığına uğramış gibi salladım. "Kötü yatırım Mr. Styles, denizin üstünde de işlerinizi yürütebileceğiniz benim için hep merak konusu olmuştur."

Harry yoğun bakışlarını üstümden ezilmiş patateslere yönlendirmeden önce sırıtıp bana dil çıkardı, orman yeşili gözleri eğlenceli bir şekilde parlıyordu. Uzanıp omzunun üstünde hoşlandığım bir dövmesini öperken titremedi bile.

Hamptons kesinlikle büyülü bir yerdi.

 *   *    *   * 

Suit and Tie (Harry Styles Çeviri Fanfiction)Where stories live. Discover now