EK BÖLÜM

50 9 23
                                    

- Geçmişten Kırıntılar -

Çisem Kayan

   Adımlarım yavaş yavaş hızlandı. Birkaç dakika içerisinde o kapıyı açacak ve bir sürü kişinin gözü benim üzerimde olacaktı. Artık alışık olduğum bir duyguydu. Ne zaman yeni bir yere gitsem ve oraya gitmeden önce bir isim almışsam - yeni kız - gözlerin bana dönmemesinin imkanı yoktu. Kata ulaştığımda heyecanım bir tık daha artmıştı. Kapının önüne geldim, birkaç kez vurdum ve kapı kolunu indirdim. İşte yeni sınıf arkadaşlarım.

   Öğretmen daha gelmemişti ve sınıftaki büyük gürültü ben içeri girmemle son bulmuştu. Gözlerimi sınıfta gezdirdim, nereye oturmam gerektiğini bile bilmiyordum. Gözlerimi yere eğip arka sıralara doğru yürüdüm. Bu sırada bir boğaz temizleme sesi geldi ve,

"İstersen buraya oturabilirsin." denildi. Ona dönüp bakarken,

"Kemal'e bak sen? Ne hızlısın öyle ya." diyen bir erkek sınıfın gürültülü bir konuşma başlatmasına yardımcı oldu.

"Sen onlara aldırma benim yanım boş oturabilirsin." diyen kıza gülümseyip yanına oturdum. Çantamı bıraktım. Bu sırada kız bana dönüp,

"Eski sınıfından neden ayrıldın?" diye bir soru yöneltti.

"Sınıfımla anlaşamıyordum." dedim. Bu sırada adı Kemal olan çocuk öne doğru eğilip,

"Biz seni burada rahat ettiririz merak etme nar çiçeği." son söylediği şeye anlam veremedim.

"Çisem, Kemal. Kızın ismi Çisem." Kemal göz devirip,

"Hayırdır Sera ne bu korumacılık. Sadece bir lakap. Bak Çisem ne kadar sevdi." İlk ve son lakap olmayacağını nereden bilebilirdim ki...

"Merhaba ben Oğuz. Bu sınıfta tanışıp tanıyabileceğin en-"

"Egoist insan." dedi Sera. Bu sırada biraz yüzünü inceledim. Beline uzanan çok güzel kahverengi saçları, kavruk bir teni ve ilk baktığınızda dikkatinizi çeken bal rengi gözleri vardı. Gür kirpikleri gözlerine güzellik katıyordu, yanaklarında hoş bir kırmızılık ve ona uyumlu kiraz gibi dudakları vardı.

"İnsanlar beni egoist diye tanımlıyor ama bir şeyi kaçırıyorlar. Bu kadar yakışıklı, bu kadar çekici, bu kadar mükemmel olan bir insan nasıl kendi ile övünmesin." söyledikleri üzerine onu biraz süzdüm. Kahverengi saçları özenle taranmış fakat birkaç teli hınzır bir şekilde dikilmişti. Kahverengi küçük gözleri, tombul yanakları ve küçük dudakları vardı. Mükemmel bir yakışıklılık değildi belki ama sempatik duruyordu.

   Kemal ise ona nazaran daha yakışıklıydı. Hiçbir teli bozulmayacak şekilde yana yatırılmış saçlar, koyu bir ten, büyük gözler, düzgün bir burun ve ağız, pürüzsüz bir yüz. Kemal şuana kadar gördüğüm en yakışıklı erkeklerden biriydi. Filmlerdekiler hariç. Kim derdiki o listeye sıradan bir insanın girebileceğini...

"Neyse hoca geldi." Sera'nın söylediği söz ile o dakikadan sonra derse döndük. Eski sınıfımda kimsem yoktu, ama en azından burada birileri ile konuşabiliyorum. En azından artık hayatım büsbütün yalnızlıktan oluşmuyordu. Ve bir gün gelip koskocaman bir ailem olacağını hiç düşünmemiştim...

Çınar AğacıWhere stories live. Discover now