GİRİŞ

34 10 24
                                    

   Kız yavaşça uykusundan uyandı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

   Kız yavaşça uykusundan uyandı. Her zamanki güzel yatağında uyanmak yerine onu rahatsız eden yerde iki büklüm bir şekilde uyandı. Bu perişan hali kaç gündür devam ediyordu fakat buna bir çaresi yoktu. En çok o buradan kaçıp kurtulmak istiyordu, onu da beraberinde alıp götürerek. Ama öyle bir kapana kısılmıştı ki kimse onu kurtaramıyordu.

   Gözlerini aralayıp uyuşmuş bedenini hareket ettirmeye çalıştı. Fakat nafileydi, kaç gündür bu durumda olan bedeni artık kendine gelmeyi kabuk etmiyordu. Ama yine de kendini toparladı. Çünkü ayakta durması gerekiyordu, eğer böyle durmaya devam ederse onu kimsenin kurtaramayacığını düşünüyordu. Ve bunu düşünmek çaresizlik demekti, ama Çisem çaresizliği sevmezdi...

   Aniden deponun kapısı büyük bir gürültü ile açıldı. Çisem yerinde irkildi. Gelen adım seslerini duyuyordu fakat kim olduğunu göremiyordu. Adım sesleri son bulduğunda gelen kişi Çisem'in önünde duruyordu. Çisem kafasını kaldırıp kimin geldiğine baktığında kendisinin bir yansıması olan yeşil gözler ile karşılaştı. Çisem daha fazla bakmak istemeyerek başını tekrar eğdi.

"Tavır alması gereken sen misin sence?" Çisem, Ceyhun'un bu sorusuna cevap vermedi. Gözleri dalmış bir şekilde yeri izliyordu. Onun sesini, hatta onun suçlayıcı sesini duymak istemiyordu. Kendi isteği ile bırakıp gitmemişti...

"Cevap yok mu? Peki, o zaman sadece beni dinlersin. Bu hoşuna gitmesede." Çisem sıkıntı ile ofladı fakat yine sesini çıkarmadı. Onun bir an önce söyleyeceklerini söyleyip gitmesini istiyordu. Artık bir açıklama yapmak, ona kendini anlatmak istemiyordu. Kimse onu bilmesin istiyordu.

"Dediklerini düşündüm, sanma ki düşüncesiz bir insanım. Evet, seni bırakmış olabilirler, bu senden vazgeçmiş olmaları demek. Peki onların sana yaptığı şeyi sen bana yapmak zorunda mıydın? Onlar seni belki de hayatını geçirmek zorunda kalacağın bir yetimhanenin önüne bırakırlarken düşüncesizlerdi, peki sen niye bu kadar düşüncesiz oldun? Beni unuttun mu? Ben seni hiç görmedim, abla ne demek hiç bilmedim. Hiç hissetmedim bir yerlerde ailemden biri olabileceğini. Aile sevgisi görmedim, aynı senin gibi. Peki neden bu sevgiyi birbirimize verme şansımız varken bunu değerlendirmedik." Ceyhun sözlerini bitirdiğinde, Çisem gözlerini kapatıp bir süre kendine izin verdi. Oda isterdi tek ailesini bulup onunla bir hayat kurmayı ama kendisi bile onu hatırlamasına izin vermemişti. Belki geçmişinden korkmuştu, belki kendisinden korkmuştu. Neden bu kadar korkmuştu ki? Zaten en kötüleri ile yüzleşmemiş miydi?

"Geçmişi... Geleceği, şimdiyi... Zamanı... Her zaman düşündüm. Gelecek yaşadıkça öğreneceğim bir sır, şimdi her zaman yaşamayı tercih edeceğim zaman, peki geçmiş? Geçmiş bazen özlem, bazen pişmanlık, çoğu zaman şimdinin keşkesi. Şimdi ve geçmiş her zaman birliktedirler. Geçmişi özlersin veya özlemezsin, Şimdiyi yaşamak istersin veya istemezsin. Peki gelecek. O hakkında hiçbir şey bilmediğin gelecek. Onu yaşamak için korkmaz mısın? Yani geçmişi yaşarsın şimdi keşke dersin, ama gelecekten her zaman korkarsın. Geçmiş ve şimdi hep korkar gelecekten. Hep ayrıdır gelecek. Biz bile istemeyiz geleceği. Şimdide kalalım isteriz, hatta öyleki keşke dediğimiz geçmişi bile daha çok isteriz." Çisem sözlerinde dalıp gitmişti. Tekrar kendine geldi ve gözlerini o yeşil gözlere çevirdi. "Geleceği görmezden gelme, sadece geçmişi görme. Kayıp gidene bu kadar bağlı kalma, gelecekte yaşanacaklara bağlan." Çisem bir daha konuşmayacağını belli eden bir sessizliğe gömüldü. Ceyhun bunu fark ettiğinde son sözlerini söylemeye başladı.

Çınar AğacıWhere stories live. Discover now