24.BÖLÜM

2 1 0
                                    

- Yeşilden Kahverengiye -

Gözyaşlarınızı silmekten yorulmayın. Çünkü onlar aktıkça akacaktır ve durmak istemeyeceklerdir. Aktıkça daha çok silin, silin ki istenmediklerini anlasınlar. İstenmediğini belli edin ki sizi rahat bıraksınlar. Acılar ve keder insanı yalnız bırakmaz. Hayatın bir parçası olarak size tutunur ve her evrede canınınızı yakarlar. Canınız acıdığında ağlamanız doğal bir tepkidir fakat bunun çok sık olduğunu düşünüyor ve gözyaşlarınızı silmek istemiyorsanız bir daha düşünün. Çünkü bu savaşı kaybetmek demek. Gözyaşlarınızın mimiklerinizi doldurması ve yüzünüzde hüznün hakim olması demek. Her bir askeriniz geri çekildiğinde yüzünüzdeki surları yıkar gözyaşları ve size kalan mimiklerinizdeki yıkımdan başkası olmaz.

Birkaç saat önce o evden çıkmış ve arabaya binip oradan uzaklaşmıştık. Şimdi yurt girişi çoktan kapandığı için Egemen'in evine doğru gidiyorduk. Bana ulaşamadığında kızları aradığını ve en son Ceyhun ile konuştuğumu öğrenmişti. Ardından onun evinde olabileceğimi tahmin ederek yanıma gelmişti. Onun bunları bana söylemesine rağmen ben sessizce akan gözyaşlarımı silmek dışında hiçbir tepki veremedim. Onunla yüzleşeceğimi biliyordum fakat bunun daha hazır hissettiğim bir anda olacağına o kadar emindim ki böyle bir oyun oynayacağını akıl edememiştim. Gözlerinde bir iblisin, bir delinin emareleri vardı. Yıllarca yaşadığı hayat onu delirmenin eşiğine getirmişti belki de ama içindeki iblisin buna direndiğini görebiliyordum. Kahverengi gözlerinde yanmakta olan iblisin içinde bulunduğu bedenin aklını kaybetmemesi için verdiği savaşı görebiliyordum.

Bir damla gözyaşı daha yanağımdan süzüldüğü sırada burnumu çektim. Egemen'in gözlerinin sık sık bana değdiğini fakat bir şey söyleyemediğini görüyordum. Fakat benim dudaklarımda mühürlenmiş gibiydi. İblisin ateşi dudaklarımı da yakmış gibi hissediyordum.

Sahiden, çocukluğumda sevgisizliğiyle ve vizdansızlıyla beni yakıp kavurmuştu. Şimdi ise içindeki deliliği dışa vurarak beni yakmak istiyordu. Gözlerinde gördüğüm iblis kafayı yemenin eşiğindeydi ve iblise karşı gelebilmem içi belki de onun kadar delirmem gerekiyordu. Peki onun yaşadıklarının yanında benim yaşadıklarım beni bu noktaya getirmemiş miydi? Bazen acılarımın kafayı yedirteceğini hissetmiyor muydum? Hemde en derinlerimde hissediyordum. Fakat benim içimde de beni tutan bir şeyler vardı. Delirmemi engelleyen bir şeyler fakat onun iblisinden güçlü de değildi.

"Susmak istiyorum fakat yanımda böyle durmana dayanamıyorum. Lütfen yapma böyle Çisem." Egemen'in bana karşı ses tonunda bir yakarış vardı. Bu halimden hiç memnun değildi ve ne kadar üzüldüğünü sözcüklerinden bile çok rahat anlıyordum. Bu yüzden burnumu son kez çekerek gözyaşlarımı durdurmayı denedim. Egemen'in rahatlıkla görebileceği yüzümü yanımdaki cama doğru çevirdim. Yüzümün halini görmemesi duygularını daha az incitebilirdi belki.

<><><>

Saat 1'e geliyordu ve ben Egemen'in salonunda koltuklardan birine oturmuş akmak için direnen göz yaşlarımı tutmaya çalışıyordum. Saatlerdir ağlamak dışında bir şey yapmamıştım ve gözyaşlarım artık rahatsız edici bir boyuta ulaşmıştı. Bu yüzden kendimi ağlamamak için zorluyordum fakat daha ne kadar başarılı olabilirdim bilmiyordum.

Egemen'in odaya girdiğini ayak seslerinin odayı doldurmasından anladım. Yüzüm berbat haldeydi ve bu halimi görmenin ona acı verdiğini öğrendiğimden beri yüzüne bakmamak için büyük bir çaba gösteriyordum.

Oturduğum koltukta bir çökme hissettiğimde yanıma oturduğunu anladım. Yüzüm ona dönmemekte ısrarcıydı ve bunu çoktan anladığını biliyordum. Yanımda tekrar hareketlenme hissettiğimde ne yapacağını merakla bekledim. O ise yüzünü yüz hizama getirmiş ve parmakları çeneme tutunmuştu. Yüzümü kendisine çevirmek istediğinde buna direndim fakat baskısı arttığında  el mahkum ona dönmek zorunda kaldım. Gözlerimiz birbirini yakaladığında neredeyse tekrar ağlayacaktım. Fakat son anda kendimi tutarak bunu engelledim.

Çınar AğacıWhere stories live. Discover now