GİRİŞ

369 25 30
                                    

(Hikaye düzenleniyor.)

   Yağmur iyice bastırmıştı. Çisem girdiği yolda kaybolmuştu ve yağmurdan korunmak için bir yer arıyordu. Egemen'de aynı vaziyetteydi. Üstü başı sırılsıklam, düşünceleri içerisinde kaybolarak ilerliyordu bu yağmurlu yolda. Öğrenmesi gereken şeyler olduğunu hissediyordu bazı kişilerin sakladığı sırlar, bazı hatıralar vardı ve bu sırları bilmezse hayatının bir kördüğüme döneceği hissinden bir türlü kurtulamıyordu. Çisem ise her yaşadığı anının içerisinde unuttuğu bazı şeyler olduğunu hissediyordu. Kafası karışmış ve hatıralarını nasılsa öyle hatırlamaya çalışmak onu yormuştu.

   İkisi de adımlarını hızlandırarak ilerliyordu bilinmezlik içinde. Ne aradıklarını bilmeden sadece bir çıkış yolu, sadece bir çıkış kapısı. Tam o sırada sanki aradıklarını bulmuş gibi ikisi de duraksadı. Karşılarında gördükleri o büyük Çınar Ağacı sanki onların çıkış kapısıydı. Bir adım attılar, ikinci adımı attılar, üç ve en sonunda ıslanmaktan bıkmışlar gibi koştular Çınar'ın altına. İkisi de ayrı bir köşesine oturdular birbirlerinden habersiz. Birbirlerini hiç bilmeden. İkisi de öylece oturmuş "Acaba bu ağaç onların çıkış kapısı olabilir miydi?" diye düşünüyorlardı. Çünkü ikisi de kapılmıştı bu Çınar'ın güzelliğine aylardır gülmeyen yüzleri bu Çınar'ı gördüklerinde gülmüştü. Ve belki de bu ağaç onların birbirinin hayatında bir yerleri olduklarının habercisiydi.

   Çisem çantasındaki defteri "Umarım ıslanmamıştır" umuduyla çıkardı. Islanmadığını görünce içindeki huzurla defteri açıp içindekileri döktü. Kafasını kaldırıp yağmura tekrar baktı ve defterine şu kelimeleri yazdı;

"Şu yağmur etraftaki bütün kirleri, bütün kirli düşünceleri temizlese bile benim şu hayata olan kötü düşüncelerimi temizleyemezdi."

   İkisi de başlarını kaldırıp yağmuru izleyerek orada düşüncelerin de kayboldular. İçlerindeki acıyı düşünmeden...

1.BÖLÜM

  - FOTOĞRAF GALERİSİNDE -

1 ay sonra...

   Yine sıkıcı ama yapmak zorunda olduğumu bildiğim ödevlerimi yapıyordum. Tarihçi yine yapmıştı yapacağını. Elimize sıkıcı bir kitap vermiş ve bu kitabın özetini çıkartmamızı istemişti. Ama kitap o kadar uzun ve sıkıcıydı ki nasıl bunun özetini çıkartıcağımı düşünerek kitaba bakıyordum. Bunun böyle olmayacağını düşünerek kitabı elime aldım ve zorla da olsa okumaya başladım. Elime aldığım kalem ise önemli yerleri çizmeme ve özet çıkartırken bunları eklememe yardımcı olacaktı. Ah bıktım şu tarihçiden.

   Şükür ki sömestr tatiline yaklaşmıştık. Yanlış anlamayın mutluluğum tatil olduğu için, tarihçiden ve ödevlerinden mahrum kalacağım için(!) değil. Öyle bir öğretmenimiz var ki tatillerde de kendini unutturmuyor. Benim şükretmem sömestr tatilinden sonra okulumu değiştireceğim ve en iyi arkadaşımın okuduğu okula geçeceğim. Tabi ki de bunu ailemden ben istemedim. En yakın arkadaşım yine kurnazca davranıp bu sorunu onların yanında dile getirdi ve onlarda beni sömestr tatilinden sonra o okula kayıt ettireceklerini söylediler.

   Tabiki anlattıklarım kafanızı karıştırdı. O zaman size biraz kendimden bahsetmemin zamanı geldi. Ben Çisem. Çisem Kayan. On sekiz yaşındayım ve altı yaşımdan on iki yaşıma kadar evim dediğim yurtta kalıyordum. Ailem beni bir malmışım gibi bir yetimhanenin önüne bırakıp gitmişlerdi. Fakat şu anda mutlu olmamın tek sebebi olan Cerrah Kayan'la eşi Seyran Kayan'ın beni evlatlık alması ve beni bu güzel hayatla tanıştırması. Kendileri çok iyi bir aile oldular bana. Onların bana verdiği bu aile sevgisi içimde çok güzel bir yer etmişken onlara bunu göstermekte biraz zorlanıyordum. Ama bu onları sevmediğim anlamına gelmiyor. Onları her şeyden çok sevmekten kendimi asla alıkoyamam ve bana yine çok destek olan ve çok sevdiğim bir başka kişi ise pek sevgili Bade Gemici. Onu diğer züppe zengin kızlar gibi düşünmeyin. Öyle insanlarda girdi hayatıma ama Bade'de benim gibiydi, tamam benden daha rahat bir insan ama onun da bana kattığı şeyler oldu. Ve dertlerimi sorunsuz dinleyen tek kişi. Birisine "sıkıldı mı acaba?" diye düşünmeden dertlerini anlatmak gerçekten çok güzel bir his. Bade Gemici'nin iyi olduğu başka bir yan ise dış görünüşü ile herkesin kanını ona karşı kaynatabiliyor. Yani kızıl ve kıvırcık saçlı, ela gözlü minyon bir kızı kim sevmez ki. Ben onun yanındayken gerçekten çok farklı kalıyorum. Uzun boylu, açık kumral saçları, yeşil gözleri olan buğday tenli bir kızım. Ama ben bu halimi seviyorum sonuç olarak benimde sevilmiyecek bir yanım yok bence. Şeker gibi kızım!

Çınar AğacıWhere stories live. Discover now