5.BÖLÜM

29 10 20
                                    

- Geri Dönüşler ve Hesaplaşmalar -

- Geri Dönüşler ve Hesaplaşmalar -

Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.

   Kimsesizlik... Çok yakın ve çok uzak olduğum bir kavram. Size sorabilir miyim? Ben kimsesiz miyim? Biliyorum. Hayır dediniz, doğru. Erafımda bu kadar güzel insanlar varken kimsesiz olamam. Peki bir şey daha sorabilir miyim? Benim çocukluğum kimsesiz mi? Biliyorum. Kimsesiz... Bazı çocukluklar kimsesizdir bunu biliriz ve bu geçmişimizdeki en büyük yaralardan biri olur. Çocukluğum... Çocuklar o yaşlarında bu kadar hayatın içinde olmalı mıdır? Yani küçük bir kız bu kadar büyük bir hastalık ile uğraşmak zorunda mıdır? Bu denge mi? Eğer denge ise neden diğerleri için işlemiyor, bir gün işleyecek mi? Eğer işlemezse kimsesizler hep mi bu dengenin altında ezilen olacaklar... Çocuklar bu kadar küçük olupta, onlara yüklenen acılar neden bu kadar büyük peki? Çocuklar bu kadar masumken onların masumluklarından ne istiyoruz biz yetişkinler? Neden bizim çocuk olarak kalmamıza kimse izin vermiyor? Acılar bizi artık masum yapmaz mı? Küçük, kimsesiz bir kız çocuğu bu acılar arasında masum kalabilir mi?

   Yanaklarım yine ıslaktı, hep ıslaktı. Bana bugün çocukluğumu hatırlatan sözcükler az önce koridorun sonunu dolduran doktorun ağzından çıkmıştı. Hiç üzülmüş müydü söylerken? Hayır Çisem... Senin kadar değil...

   Evet benim kadar değil. Benim kadar iyi anlamayan o kadar üzülemezdi ve bu gözyaşları şuanda yanaklarından akmazdı.

   Egemen benimle konuşmadı. Tekerlekli sandalye yavaş yavaş benim odama doğru yöneldi. Odaya girdik ve yatağın başına geldik. Egemen bana doğru eğildi, yüzümü incelediğinde gözlerim güzel kızıllarına dönmedi, dönmek istemedi. Burnumu bir kez daha çektim. Egemen beni kucağına aldı ve yavaşça yatağıma yatırdı. Ondan ayrılırken sanki kaburgalarımı aldılar. O kadar güçsüz oldum ki bir anda... Ben kırılmış bir fide gibiydim. Eğer yanıma bir destek vermezlerse bükülürdüm, yaşayamazdım. Ben kimsesiz kalırdım.

   Egemen yatağıma oturup dikkatle beni izlemeye devam etti. Ben ise hiçbir şey diyemedim. Konuşamadım. Benim dudaklarımı en kor ateşle mühürlemişlerdi ve ben bu gece dilsizdim...

   Yastığımı düzeltip başımı yastığa koydum. Bu Egemen'e arkamı dönmemi sağlamıştı. Artık onun varlığının arkamda olup olmadığına bile emin değildim. Bedenim yatağın içinde küçücük kalmıştı sanki ya da ben öyle olmasını istiyordum. Sahi bütün evrende bir nokta kadar büyük değilken ben neden bir yatakta küçücük kalmayayım...

   Egemen'in elini elimde hissettiğimde gözlerimi sıkıca yumdum. Teselli istemiyordum. Çünkü hiçbir teselli insanı rahatlatmazdı bunu en iyi kendimiz bilmiyor muyduk?

"Masal'ın ne hissettiğini hiçbirimiz bilemeyiz. Ama biliyorum ki doktorun sözlerinde seni çok etkileyen bir şey vardı." Biliyordu, yine anlamıştı...

"Masal ve sen bu yönden birbirinize benziyorsunuz. Çisem... Onu bu konudan anlarken yalnız kalmasına izin verme. Siz belkide birbirinize yardım edebilirsiniz." Başımı salladım görüp görmediğini bilmeden.

Çınar AğacıOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz