KADİM CADI 83

1.9K 273 46
                                    

Bazen yorumlar Chat odasına dönüyor.  Okurken bir paket çekirdek alıyorum yanıma. " Bak iyi tahmin " dediğim kıskıs gülüp " sen öyle san öyle yapmıcam ki" diyerek sessizce size sataşıyorum. yada bazen okurlar o kadar ilginç fikirler sunuyor ki "Bunu da hikayeye dahil etsem mi hiç düşünmemiştim" derken buluyorum kendimi 😂 sizleri seviyorum. Ailem her ne kadar yorumları okurken ki tepkilerimi uzaylı görmüş gibi karşılıyor olsa da sonuçta her insan biraz kafadan çatlak değil midir?

İblis lordun'un bu dünyaya gelmesi büyük bir felaket olarak adlandırılmak için yeterliydi. Hemde en büyük doğal felaketlerden biri olarak görmek mantıklı.

Önce ki eski dünyada neredeyse sahte tanrı düzeyine ulaşacak kadar güçlü olan adam bu basit dünya için kaldıramayacağı bir şey. Eğer ele geçirdiği Prens Reizel'in bedenine uyum sağlarsa... Bunu düşünmek bile istemedi. Eilese uzandığı yataktan inleyerek kalktı.

"Bana su getir"

Sonya prenses için su almaya koştuğun da Eilese tuhaf bir dejavu hissetti.
Az önce ki yaşadığı olayı daha önce de mi yaşamıştı?
Beden ne kadar genç olursa olsun gerçekten ruhu yorgunluktan tükenmişti.
Sonya'nın getirdiği suyu içti.

"Bugün odama kimseyi alma. Ben kısa bir gezi yapacağım"

Sonya sakin bir şekilde onaylarken biraz terettüt ile konuştu.

"Majeste'nin bir şeye ihtiyacı varsa belki yardımcı olabilirim"

Eilese tek kaşını kaldırarak küçük hizmetçiye baktı.
Her ne kadar onu geri almayacağına karar vermiş olsa sonuç onu geri almakla aynı oldu. Geçmişte ki gibi Sonya'nın eşlik etmesinin tadını çıkarıyordu. Geçen bir kaç hafta İblis lordu ile yaptığı dövüş nedeniyle bedeninin sınırlarını zorladığı için yataktan çıkmamıştı.
Yemek tercihleri ve içecekleri kitap okumak istediği ana kadar her şey bu sessiz zeki kız tarafından karşılanmıştı.

"Eğer kralın verdiği konak için hizmetçi ve çalışan arıyorsanız önereceğim bir takım çalışan var. Güvenilir olacaklarını temin edebilirim."

Eilese şüphe ile süzdü. Onun kim olduğunu anlamış olabilir mi?

"Oh olabilir onları Yaldızlı mercan konağın getir."

Sesinde daha önce yer vermediği bir samimiyet vardı.

"Emredersiniz majeste!"

Sonya enerjik bir sesle bağırdı.

Eilese gizlice pencereden dışarı atladığında ters yer çekimi büyüsü sayesinde yere süzülerek indi.
Yavaş yavaş yaklaşan sonbaharın döktüğü kuru yapraklar üzerine her bastığında adımlarına eşlik eden çıtırtı sesleri çıkıyordu.

Kuru ağaçdan düşen kalın dal parçasına uzandı.

"Preda!"

Tuttuğu dal parçasını bırakmasına rağmen havada süzülerek kaldı.
Odunun üzerine oturup gök yüzüne yavaşça süzüldü.

"Ah! Bu hiç rahat değil."
Kaşlarını sıkıntıyla çattı. Masal kitaplarında okuduğu cadılar süpürgeleriyle uçuyordu. Her zaman bir kez olsun denemek istemişti ancak statüsü buna izin vermedi. Daha sonra insanlar ve cadılar bir çok güç iç içe girdi. Masallar masal olmalarına rağmen komik bir fıkra olarak kaldılar.
"Bir cadı süpürgesi ile uçmuş ahahahah!"
"Adam cadı olduğunu söyleyen güzel karısından boşanmış neden? Çünkü yalan söylediğini düşünmüş! Hahahah. Masallarda Cadılar çirkin sivri burunlu ve et beni olur. !"

Gibi çok sevilen espriler olmaya başlamıştı. Daha sonra tabi herşey alışa gelmiş olunca bu espriler " Bir adam dalmış burnu yaprak" gibi  basit soğuk esprilere dönmüştü.

Eilese ne yazık ki odun ile seyehat etmeyi düklüğün topraklarından çıkana kadar sürdürebildi.
Acıyan poposunu okşayıp eski yönteme döndü.
Kendisini uçurmak.
Neden bir cadı uçma büyüsü varken bunu kendine değil de bir süpürgeye yapar?
Yada yedi cüce ile yaşayan prenses neden cücelerin birini sevmez de prens onu sapık gibi uyurken öptüğü halde ilk görüşte aşık olur? Gelen neden bir Prens de oduncu yada avcı olmadı?
Bu dünyada çözülemeyen Mantık dışı düşünce tarzlarını anlamaktan zorlandığında dikkatini başka yöne verdi.
İnsanları binlerce yıl geçmesine rağmen tam anlamıyla anlamış değildi.

Dar sokaklardan kenar mahallelerde transfer büyüsü ile sonsuz uzun çöllere gitmek hareket etti.

Bu ülke şuan bu uzaklıkta bir transfer büyüsüne şahit olsa çıldırırdı.

Eilese yumuşak kumların arasında Prens Reizel'in en son bulunduğu yere yöneldi.

İblis lordu'un prensin bedenini nasıl elde ettiğini merak ediyordu.
Kendisi gibi ruh difizyonu ile olabilir miydi?

Yada sahte yarı tanrı aşamasında olduğu için geride bıraktığı bedende kalan ruh kalıntılarından bulunduğu dünyayı bulup Prens Reizel'in bedenini zora ki ele mi geçirmişti?

Bilmediği şeyler kontrolünü kaybetmesine neden oluyordu.

***

"Lütfen biraz su verin"

"Su "

"Çocuğum ölecek lütfen biraz su "

İki ülke arasında bir sınır olarak görev gören bu yoksunluk bölgesi çölde kalan diğer bölümlerden farklıydı.

Geniş çölün içinde beş vaha vardı.  Krallık en büyük vahada kuruluydu.

Bu vahalar dışında zamanında krallığa en uzak ancak ticarette zengin küçük bir şehrin olduğu Çölün ince kumları içinde serap şehri andıran bir yer vardı.
Eskiden su kuyusu bulunduğu için refah içinde yaşarlardı.
Bir vaha üstünde kurulmuştu.

Nitekim bir  gün hiç bir sebep yokken kuyu suyu kurudu.
Ardından vaha yavaş yavaş yok olmaya başladı.
Ekinler kızgın güneş altında yandı.
Üstüne haydutlar musallat oldu.
İnsanlar birbirini soymaya katletmeye ve göç etmeye başladı.

Serap şehrinin bağlı olduğu kral bile onları terk etmeyi seçti.
Sonuçta Bu çöl de yaşam yoktu.

Kral'ın bulunduğu yer ile diğer komşu krallık arasında sınır olarak kaldı.

"Lütfen su!"

Pelerinin eteklerinden tutunan bir deri bir kemik kalmış yaşlı adamı kenara itti.

Hiç bir şey vermeye niyeti yoktu.

Eilese yokluk içinde acı çeken insanlara göz gezdirdi.

Alan yüzüğünde su vardı ancak... Vermemeyi tercih etti.

Onunla birlikte geldiği kervana ait bir kaç kişi acıyarak suyu Eilese'in yere ittiği adama verdi.

"Artık gençler çok kalpsiz"

Di verirken de Eilese'in davranışını Eleştirmeyi ihmal etmedi.

Evet canlar sizce neden Eilese su vermedi?

KADİM CADI (Revize edilip düzenleniyor.)Where stories live. Discover now