3.1. Aspargon Gardiyanı

762 65 188
                                    

1426 Senesi - Yaz Mevsimi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

1426 Senesi - Yaz Mevsimi

ASPARGON HANLIĞI

Altınova Şehri - Hanedanlık Sarayı

Büyük Hanım Müge

Güneş doğmadan önce uyandım. Yaz sabahının tatlı esintisini balkonumda hissederek sarayın bahçesini izledim uzun uzun. Güneş tepelerin arasında göründüğünde Asya geldi yanıma. Beni yatakta göremeyince balkona çıkmıştı. Sabah selamlaşmamızın ardından birer kahve içmeye karar vermiştik. Asya raporları çalışma masama bırakarak yanıma geldi tekrar. Günün ilk ışıklarında rapor okumak istemiyordum.

Kahvelerimiz geldiğinde güneş tepeyi aşmıştı. Artık sıcaklığı hissediliyordu. Yirmi iki yıldır bu balkonda karşılamıştım güneşi. O da beni selamlıyordu hala bu balkonun sahibi olarak. Öncesi ve sonrasına baktığımda hayatımın büyük kısmının geçtiği topraklarda bu noktaya gelebileceğimi hiç düşünmemiştim. Evlatlarımın güvenliği benim için en önemli husustu. Onlara sapasağlam bir hanlık bırakmadan göçüp gitmemeye ant içmiştim. Belki de bu nedenle hala hayattaydım. Hanlığımız istediğim kadar güçlü değildi. Her şey pamuk ipliğine bağlı gibi hissediyordum. Bu da beni her an tedirgin ediyordu.

Özellikle son altı seneyi düşününce bu korkum daha da artıyordu. Gökben yerine İdil hanım olsaydı ve veliaht Balamir olsaydı içim daha rahat ederdi. Fakat Gökben'in bu saraya ne huzur ne de güç getirdiğini görmemiştim. İttifakımız başta güzel gitse de Gökben'in kendi bildiğini okuma huyu zaman zaman nüksediyordu. Onun yarattığı belirsizlikler ise hala sarayda kalmam gerektirdiğini hissettiriyordu.

Şimdiye kadar hanımlığın üstesinden geldi denilebilir miydi? Pek sanmıyorum. Ben olmasam pek çok şeyi kendi kafasına göre yapacak ve hanlığı çıkmaza sokacaktı. Hala kat etmesi gereken çok yol vardı. Kendini hanlığa adamadan hanımlık olmuyordu. Gördüğüm kadarıyla o kendini hala hanlıkla harmanlayamamıştı. Bir şeyler eksik kalıyordu. Bunca seneye rağmen hala ona karşı içimde bir şeyler rahatsız ediyordu. Çözemiyordum.

Asya'ya döndüm. "Hazırlıklar ne durumda?"diye sordum.

Asya, "Dünden başlamıştık zaten. Bugüne pek bir şey kalmadı."

"Hediyemizin son durumu nedir?"

"Her şey hazır hanımım. Handan Kayra hediyenizi çok sevecek."

"Gerçeği için tutturacak. Ama daha yaşı çok küçük."dedim gülümseyerek. Kayra en küçük torunumdu. Haremdeki yangından sonra Gökben düşük yapmıştı. Birkaç ay sonra ise yeni bir gebelik haberi vermişti. Yaz vakti aramıza katılmıştı Kayra. Şimdi ise beşinci yaş gününü kutlayacaktık. Torunlarım arasında en hareketlisi oydu. Ele avuca sığmaz bir kızdı. Bu halleri bana Toygar'ın çocukluğunu hatırlatıyordu. Biraz da Elçin'i görüyordum onda.

"Handan Kayra doğum günü için bayağı heyecanlıydı."

"Sabahı zor etmiştir. Hediyeleri düşüne düşüne uyuyamamıştır. Küçük hediyelerimize memnun olacaktır fakat asıl hediyeyi görünce ne yapacağını merak ediyorum." Gökben ve Korkut'la ortak bir hediye üstünde çalışmış Kayra'ya minik bir gemi ev yaptırmıştık. Tekerlekleri sayesinde yerde hareket ettirilebilirdi. Yaklaşık beş çocuk içinde çok rahat oynardı. Devasa bir şey değildi fakat Kayra'nın gemi sevdasını uzun bir süre yatıştırırdı. Kahvemin son yudumunu içtikten sonra derin bir iç çektim. "Zaman ne çabuk geçiyor Asya. Daha dün buraya yeni gelmiştik. Belirsizlikler içinde iktidar savaşına düşmüştük. Şimdi karşımızda olan neredeyse herkes mezarda. Biz ise doğum günü hazırlığı yapmanın keyfini çıkarıyoruz."

Aynadaki KanWhere stories live. Discover now