3.8. Savaşa Doğru

700 40 85
                                    

1426 Senesi - Güz Mevsimi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

1426 Senesi - Güz Mevsimi

ASPARGON HANLIĞI

Altınova Şehri- Hanedanlık Sarayı

Korkut Han

Koridorlar boyunca yürürken düşünceliydim. Aldığım karar canımı acıtmıştı. Lakin pişmanlık hissetmiyordum. Bu kararı almazsam yaşayacaklarımız asıl pişmanlığım olurdu. Mührü fermana basana kadar yaşadığım kıvranmalarım mühür erimiş muma değdiği an son bulmuştu. Bu kararı verebilmenin rahatlığı üzerimdeydi. Kardeşin kardeşe düşman kesildiği bu devirde kan bağının kutsallığından bahsedilemezdi. Kardeşçe geçinme devrimiz kapanalı çok olmuştu. Uzun zamandır bana baş kaldıracağı anı bekleyen bir haindi Toygar. Yine de bunu sinsice yapmadığı için onu takdir edebilirdim. Tarih boyunca yaşanan entrikaları göz önünde bulundurunca Toygar'ın isyanı şerefli sayılabilirdi.

Hanım annemin odasının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Şimdi sıra ona bu haberi vermekteydi. Nasıl karşılayacağını bilmiyordum. Esip gürleyecek miydi, keder dolu bir sükunetle mi karşılayacaktı kestiremiyordum. Son yıllarda birbirimizden o kadar uzaklaşmıştık ki artık ne beklemem gerektiğinden emin olamıyordum.

Geldiğim haber verildi ve kapılar açıldı. İçeri girer girmez, "Beni hanım annemle yalnız bırakın."dedim. Kızlar dışarı çıkarken hanım annem sedirinden kalkmadı. Mor elbisesi üstündeydi. Sevdiği ametist taç siyah saçlarındaydı. Parmağından hiç çıkarmadığı inci yüzükle oynuyordu.

"Han oğlum. Mühim bir mesele mi var?"diye sordu. Başımı aşağı yukarı salladım ve koyu gözlerim onun orman gözlerini buldu. Tedirginliği kalbime işledi. Sanki ne diyeceğimi biliyormuş da belki demem diye umuyormuş gibi bakıyordu. Göz bebeklerine doğru ağır ağır ilerleyen gözyaşı pırıltıları bunu gösteriyordu.

"Hanzade Toygar hakkında hükmümü verdim."dediğimde duruşunu dikleştirdi. Duyacağı karar karşısında yıkılmak istemeyen bir Büyük Hanım vardı karşımda. "Bozyurt meydanında idam edilecek."dedim tek seferde. Gözlerini kapattı. Dudaklarını birbirine bastırdı. İnci yüzüğüyle oynayan eli sımsıkı kapandı. "Birgül Hatun bugün buraya ailesinin ihanetini açık etmek niyetiyle gelmiş. Elinde babasının mühürlediği ihanetin delili mektuplar var. Baş Zadesen Simay'ın mühürlü mektubunu da getirmiş. Hanım olduğunda babasını Baş Danışman yapacağını yazmış. Bütün bunlar ihanetin yazılı delilidir."

Gözleri dalgınca yerdeydi. "Bunları Gökben'e getirmek için gelmiş demek."dedi sessizce. "Önce benimle konuşmasını beklerdim." Sonra gözleri beni buldu. "İdamdan ziyade kuleye kapatılmasına karar vermeni umuyordum."dedi açıkça.

"Bu şartlarda kule söz konusu olamaz. Sen de biliyorsun."

"Maalesef."dedi sesi kısılarak. Yukarı bakarak gözlerini kırpıştırarak yaşları dağıttı. Derin bir nefes aldı. Boğazını temizledi ve gözleri beni buldu. "Biliyorum elbet. Yine de bir anne olarak ihanet içinde bile olsa canımdan bir parça olan oğlumun ömür boyu bir yerde yaşamaya devam ettiğini bilmek daha rahatlatıcı olurdu."

Aynadaki KanWhere stories live. Discover now