2.16. İhanet

1K 70 122
                                    

1415 Senesi - Kış Mevsimi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

1415 Senesi - Kış Mevsimi

ASPARGON HANLIĞI

Altınova Şehri - Hanedanlık Sarayı

Suna Hatun

Zifiri karanlıkta kıpırtısız halde yatıyordum. Boğucu bir sessizlik hakimdi. Keskin yosun kokuları burnumu dolduruyordu. Ellerim kucağımda birleşmişti. Saçlarım etrafa dağılmış hafif bir rüzgar esiyordu üzerimden. Saçlarımın kıpırtısı boynumu gıdıklıyordu. Su sesi geliyordu. Suyun üzerinde tahta bir şey yüzüyordu. Ellerimi serbestçe iki yana bıraktığımda parmaklarımın buz gibi suya değmesiyle ürpererek geri çektim. Gözlerimi açtım. Zifiri karanlık gitmiş, soğuk bir kış akşamı gelmişti. Koyu gri bulutlar gökyüzündeydi. Doğrulduğumda gölün ortasında tahtadan bir mezar yatağında bulunduğumu fark ettim. Bu beni suyun soğuğundan daha çok ürpertti.

Kıyıya baktım. Bir kalabalık vardı. Beni izliyorlardı. Yüzlerinde hiçbir ifade olmayan tanıdık yüzlerde gezindi gözlerim. Yaman, Müge, Korkut, Toygar, Burçin, Teoman... Korkut öne çıktı. Elinde ok ve yay tutuyordu. Okun ucunu kıyıda yanan ateşe tuttu bir müddet. Alev alan oku yayına yerleştirdi ve iyice gerdi. Gözlerim dehşetle açılırken parmakları arasındaki ok serbest kaldı. Koyu gri gökyüzünü bir anka kuşu gibi yardı. Ayaklarımın dibine düştü. Hayır diye haykırmak istedim. Sesim çıkmadı. Samanlar tutuşurken ayaklarımı kendime çekmeye çalıştım, hareket etmediler. Bir an sonra tahtanın üzerinde kaskatı yatar halde buldum kendimi.

Bacaklarım gittikçe ısınıyor, korkunç bir acı bedenime doğru ilerliyordu. Gözlerim dehşetle açılmış bir şekilde gökyüzüne bakıyordum. Hiçbir kasım oynamıyordu fakat bu acıyı derimin en derininde, kemiklerimde hissediyordum. Bedenim, kollarım, yüzüm korkunç bir ateşle sarıldığında gözlerimden yaşlar bile akmıyordu. Beynimi patlatacak kadar kuvvetli bir acıydı hissettiğim. Derim kuruyor, etlerim kavruluyor, kemiklerim alevin sıcaklığından çatırdıyordu. Alevler yüzüme ulaştığında bu acının bitmesini, binlerce kez ölmeyi diliyordum.

Yataktan fırlayarak uyandığımda boynumdan aşağı ter su içindeydim. Hızla nefes alıp veriyordum. Boğazım kurumuştu. Odanın küçük penceresinden giren loş ışıkta sürahiyi aradım. Bir bardak doldurdum ve kana kana içtim. Bedenim sırılsıklamdı. Tenimin hala yandığını hissediyordum. Koridordan gelen ayak sesleriyle dikkat kesildim. Kısa adımlarla koşan birinin sesini duyuyordum. Ardından çocuk kahkahası duyar gibi oldum. Kapımın altından yansıyan ışığın önünden geçip giderken kahkaha da uzaklaştı. Saraydaki konuklardan birinin çocuğu olmalıydı. Fakat bu koridorda ne işi vardı?

Elimdeki bardağı sehpaya bıraktım. Yataktan çıktım. Pencereyi sonuna kadar açtım. Burnuma hala yanık kokusu geliyordu. Sarayın en ücra köşesinde, güneş görmeyen bu odada oda hapsindeydim aylardır. Fakat artık sabrımın sonuna gelmiştim. Bozok, Boztepe ve Yeşiltepe'ye isyanları için onay vermiştim. Bugün yarın bir ayaklanma haberi sarayda patlak verirdi. Bundan sonrasını onlar düşünecekti. Ben aylar önce uyarımı yapmıştım.

Aynadaki KanWhere stories live. Discover now