2.18. Hediye

1K 88 232
                                    

1416 Senesi - Bahar Mevsimi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1416 Senesi - Bahar Mevsimi

ASPARGON HANLIĞI

Altınova Şehri - Hanedanlık Sarayı

Zadesen Gökben

Altınova Hanedanlık Sarayı'nda katıldığım ilk ve son bahar kutlamasının üzerinden tam dört yıl geçmişti. İlk gidişimde sarayın ihtişamının gözümü nasıl kamaştırdığını hatırlıyordum. Yıllarca bana anlatılan Hanedanlık Sarayı'na ilk girişimde bir masal diyarında olduğumu sanmıştım. Duvarlardaki resimler, sütunlardaki ince işlemeler, kubbelerdeki şekiller beni kendine hayran bırakmıştı. Yaman Han ve Müge Hanım ulaşılmaz kimseler gibi gözükmüştü gözüme. Koridorlarda kaybolup kendimi Korkut'un odasında bulduğumda gümüş kaplı bir aynanın ilgimi çektiğini hatırlıyordum. Suna'nın hep anlattığı hikayem önümdeymiş gibi hissetmiştim. Korkut'un odaya girmesiyle elim ayağım birbirine dolaşmış, korkudan bayılacağımı sanmıştım.

Şimdi ise her şey bambaşkaydı. Ne Hanedanlık Sarayı masal diyarı, ne Yaman Han ve Müge Hanım ulaşılmaz kimseler ne de Korkut beni korkudan bayıltacak biriydi. Hepsi benim kadar insandı. O zamanki heyecanlarım çoktan geçmişe karışmıştı. Şu an için gerilmeme sebep olan tek şey orada Suna'yı görme ihtimalimdi. Onu görmek kendimi kaybetmeme sebep olur muydu kestiremiyordum. Herkesin içinde geri dönüşü olmayan bir krizin eşiğine gelmek istemezdim. Onunla hesaplaşmam ayrı olacaktı. Bu sebeple kendime hakim olmayı başarmak zorundaydım. Yine de içimde bir yan onu görmemeyi diliyordu. Onu düşünmek bile öfkemi kabartırken onu görmek beni ne hale getirirdi bilemiyordum.

Altınova sınırına yaklaştığımızda üç at arabasının sonuncusunda tek başıma oturuyordum. İlk araba İdil ve Korkut içindi. Balamir de onlarla birlikteydi. İkinci arabada Şevval ve kızı Aydan vardı. Ben de son arabadaydım. Rütbelere göre sıralama buydu. Evlatlarım olsa bile Şevval'in gerisinde olacaktım. Beni hepsinin önüne geçirecek tek şey hanım nikahıydı. Bu ise öyle kolayca elde edebiledeğim bir şey değildi. Korkut şu an İdil'in yanındaydı ve onu tek seferde çiğneyip geçmeyeceğini çok güzel anlatmıştı. Fakat ben de gecelerini doldurmak için kullanacağı bir hatun olmak için gelmemiştim buraya. Zaman sonra ilk arabada ben, Korkut ve evlatlarımız olacaktık. O vakte kadar sabırlı olacak, kendimi kanıtlayan işler yapacaktım. Herkes taşralı kızın olabildiği Hanımı görecekti.

Hatalarım olacaktı fakat bunu en azda tutmak için elimden geleni yapacaktım. İdil gibi bir eğitimim olmadığının farkındaydım. Müge onu hanım olmak için yetiştirmişti, Suna ise beni şımarık bir handanın bakışıyla yetiştirmişti. Sıfırdan yükselen biriyle, her şeye sahip olarak doğan birinin hayata bakışı asla aynı olamazdı. Bu keskin ayrımı zamanla daha iyi görebiliyordum. Suna'nın bana tek katkısı aldırdığı derslerdi. Bunun dışında hiçbir şey yoktu.

Eğer handanlar sarayda böyle yetiştiriliyorsa kendi kızlarımda buna asla izin vermeyecektim. Her istedikleri hemen olmayacaktı. Kendilerini ispatlamak için çalışacaklardı. Sevgim her zaman onlarla olacaktı fakat mesele eğitime gelince şımarık birer saray kızı olmalarını istemiyordum. Oğullarım da güçlü birer adam olacak şekilde yetişecekti. Hanzade şımarıklığında onlara da iznim olmayacaktı. Çocuk yaşta oynayacaklar, yaşları ilerledikçe sorumluluklarının bilincinde olacaklardı.

Aynadaki KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin