11

14.8K 1.1K 285
                                    

gencler oy siniri koymim bosu bosuna siz oylayin keyfimiz kacmasin...

"Yoruldum ben." bilmem kaçıncı söylenişimdi. Artık Muharrem beni duymazdan geliyordu. Başlarda 'az kaldı.' diye beni geçiştirse de artık sessizce işini yapıyordu.

Omzumu silkip elimdeki havluyu yere serip üstüne oturdum. Her yer motor yağıydı üzerime giymem için mavi tulum vermişlerdi ama yine de dikkatli olmam lazımdı. Muharrem yağladığı araba kapısını kapattığında göz göze geldik.

Gülümsediğinde istemsizce yerimde kıpırdanıp sağıma soluma bakındım. Bana mı gülümsüyordu? Etrafıma bakınmayı kesip Muharrem'in gülüşüne saçma sapan bir gülüş gönderdim.

"Yarın yine burada mıyız?" dedim ellerimi arkama yere yaslayıp ayaklarımı uzattım.

Muharrem kırmızı tulumunun cebine sıkıştırdığı siyah bezle ellerini silerken başını sağa sola salladı. "Yarın asıl işimize gideceğiz. Şu senin arkadaşı da getir yanında." dedi. Başımı salladım. "Anladık herhalde. Bir sen bir Okan abi dakika başı söylüyorsunuz zaten." dedikten hemen sonra gözlerimi devirdim.

Muharrem ayağıyla uzattığım ayağıma hafifçe vurup bezi suratıma fırlattı. "O gözlerini bana devirme. Kalk seni eve bırakayım." dediğinde yüzümdeki bez yavaş yavaş kayıp üstüme düşmüştü.

Yüzümün hepsi şimdi motor yağı olmuştu! Tulumumun üstüne düşen bezi iki parmağımın arasına sıkıştırıp yere koydum. "Muharrem napıyorsun ya?!" diye cırlamış olabilirim.

"Ne yapmışım?" dedi üstündeki tulumu çıkartıp sırıtan Muharrem'e gözlerimi devirdiğimde işaret parmağını kaldırdı.

"Bak devirme şu gözlerini!" dediğinde yerden kalkıp tuvalete doğru ilerledim. "Göz benim değil mi? Allah Allah ya!"

Arkamdan hâlâ söylendiğini duyuyordum ama bu pekte umrumda değildi. Hızlıca yüzümdeki yağları suyla yıkamaya koyuldum.

Elimi yüzümü kâğıt havluyla silerken içerideki konuşmaları dinlemeye başladım.

"Her şey için çok sağ olun çocuklar valla siz de olmasanız kime bırakırdım dükkanı..." Bu Ramiz abiydi.

"Olur mu öyle şey abi. Teşekküre gerek yok o elindekini de cebine sok." Bu da Okan abiydi.

O elindeki? Para?

Hızlıca kilitlediğim kapıyı açıp kendimi dışarıya attım. Ramiz abinin elindeki paraya bakarken bir el Ramiz abinin avcunda tuttuğu parayı alıp gerisin geri cebine sokuşturmuştu.

Muharrem "Ramiz abi sen bu parayı uzatmadın bizde görmedik. Hadi Sarkan gidelim." dedi çenesiyle kapıyı gösterirken gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Adam resmen para veriyor bizimkilerde almıyordu? Kabul edilemez.

Nerden bizimkiler oluyorsa..

Gülümsemeye çalışarak elimi çıkardığım tuluma sürüp temizledim. "Ramiz abi ben alayım o parayı." diyerek yürüdüğümde Okan abi aniden ellerini omzuma koyup sıktı. İstemsiz olarak inleyip kendimi geriye çektim. "Hadi abi sana kolay gelsin biz çıkıyoruz." dedi ve beni önünden itekledi.

Dengemi sağlayamasaydım Muharrem'in sırtına çarpacaktım. Oflayarak Muharrem'in arkasından yürümeye başladım. Okan abinin de adım seslerini duyuyordum. Sakince ototamirden çıkıp sokağa doğru yürümeye başladık.

Şimdi yan yanaydık. Hepberaber yürüyorduk ama sesimiz soluğumuz çıkmıyordu. Okan abi sessizliği bozarak "Aga ben eve geçiyorum direkt." dedi Muharrem'e bakarken "Tamam kardeşim. Allah'a emanetsin." dedi. Okan abi yanımızdan ayrılınca bizde yavaştan ikimizinde oturduğu sokağa yaklaşıyorduk.

Dudaklarımı büküp Okan abinin sıktığı omuzlarımın üstüne ellerimi koydum. Muharrem göz ucuyla bana baktığında kollarımı çözüp normal yürümeye devam ettim. "Canını mı yaktı?" dediğinde başımı sağa sola salladım. "Yooo,ne alaka?" Uzun zamandır konuşmadığım ve ergenliğin verdiği acemilikle sesim tizleşti aniden. Öksürerek sesimi düzelttim. "Acımadı." dedim.

Muharrem başını sallayıp ellerini ceplerine yerleştirdi. "Ramiz abinin eşi kanser. Hastaneye gidip gelmesi gerekiyor. İlaçlar da çok para." derken bir yandan tepkimi ölçmek istercesine yüzüme bakıyordu. Omuz silktim. "Ee?"

"Ee'si Sarkan.. Biz bu tür günler için varız. İnsanlar birbirleri için yaratılmıştır. Ramiz abiye yardım etmemiz gerekiyordu. Bizde üzerimize düşeni yaptık." dediğinde sokağın başına gelmiştik. Adımlarımız yavaşladı.

"Herkese yardım edersek nasıl para kazanacağız Muharrem? Tamamıyla enayilik bu farkında mısın? Çok kullanırlar seni böyle." dedim Ramiz abinin olayını umursamadan.

Hayat böyle değil miydi? Kimse için kolay bir yaşam sunulmuyordu. Bazıları açlıktan bazıları hastalıktan ölüyordu işte. Sürekli insanların yardımına koşarsan sen nasıl hayatta kalırsın ki? Çok saçma!

Muharrem yürümeyi kesince bende birkaç adım sonrasında durup arkamda yürüyen Muharrem'e baktım. "Enayilik değil. İyilik, insanlık bunlar. Yakında öğreneceksin zaten." dedi.

Dudaklarım öne doğru kıvrıldı. Dalga geçercesine gülüp başımı salladım. Aynen anlardım. Umarım bu ceza sürem boyunca bana enayiliği öğretmezdi Muharrem.

Apartmanlarımız karşı karşıya olduğu için tam yolun ortasında durup birbirimize baktık. Vedalaşacaktık ama ben bir kıroyla nasıl vedalaşılınır bilmiyordum ki. Elini sıkıp kafa mı tokuşturmalıydım yoksa el mi sallamalıydım. Hiç olmayacak bir olasılıkla sarılmalı mıydık?

Muharrem ile boş boş bakışmamızı kendisi kesti. "Allah'a emanet ol. Güzelce dinlen yarın okuldan sonra mesaj at sana konum atarım." dedi.

Başımı salladım ve okul çantamı tek omzuma aldım. "Tamam. İyi geceler."

Muharrem başını sallayıp hafiften tebessüm etti. "İyi geceler Sarkan."

KEKO BEY -GAYDär berättelser lever. Upptäck nu