49

6.2K 436 64
                                    

Gunaydiiiin 

Ders çalışasim yoktu dedim oturup yb yazayım... Tam 1 saatim var hemen yazıp atmam gerekiyo

Biri küfür etmiş bana yb yazamicagim icin... kancik orospu sevdim seni 

Bu bölümü deftere yazmıştım aşırı depresifimtim... Bölüm depresif olacak bilginize 

Muharrem'den.

Karşımdaki grimsi duvara izliyordum. Sessizce nefes alıp veriyorum sadece... Koridorda sesler vardı; çocukların koşturduğu, insanların konuşma sesleri ve bolca bebek ağlaması.

Tam karşımda izlediğim duvarın üstünde iki tane büyüklü küçüklü yuvarlaklar vardı. Duvarı soymuşlardı duvarın altındaki beyaz duvar grincisi duvarı eskimişliğini gün yüzüne çıkarmıştı.

Burda böylece oturmuşken zihnimdeki düşünceleri ittirmeye çalışıyordum. Duvarı izleyerek insanları izleyerek ve önümden arada hızlı adımlarla geçen hemşireler veya koşan çocukları izliyordum.

Saatin kaç olduğundan haberim bile yoktu. Randevu saatimden üç saat önce gelmiştim ve burada sadece oturuyordum. Dışarıya bakan bir penceresi bile yoktu,koridoru aydınlatan tek şey karşındaki duvardan farksız gri tavanlardaki florasanlardı. Parmaklarımı birbirine geçirmiş kucağımda tutuyordum ve arada birbirine bastırarak sıkıyordum... böylece stresimi yok ediyordum.

Sonra yine aynı sandalyede aynı soğuk koridorda aynı seslerin olduğu hiç değişmeyen o duvardaki sökük...

Koridorda aniden tekerlek sesleri gelirken bakışlarım o tarafa kaydı. Ameliyattan çıkmış odasına götürlen hastaya bakınıp iç çektim. Hangi akıl tutulması yaşayan insan bu hastaneyi tasarlamıştı? Koridorlar ışık almıyor, psikiyatri katında kardiyoloji vardı mesela. Kardiyolojiye gelen yaşlı hastalar ve bize deli gözüyle bakılarak geçirilen saatler. Amcalar oturmamız için bize yer veriyordu hatta... 

Psikiyatristimin odasının kapısı açılınca doktorumla göz göze geldik. İlk tanımaya çalıştı ardından gülümsedi. "Bende tam seni sesleyecektim. Saatin geldi Muharrem içeriye gel." Dedi. 

Acelem yokmuş gibi ayağa kalktım. Gitmek istemiyordum ama artık özgür nefes almak istiyorsam gitmek zorundaydım. Üzerimdeki tişörtü düzelttikten sonra içeriye girdim. 

Doktor çoktan sandalyesine oturmuştu. Masanın önündeki rahat koltuğa otururken "Seni tekrar görmek çok güzel. Nasılsın, nasıl gidiyor?" Dedi. 

Sesi her zamanki gibi sahtelik barındırıyordu. Mutlu olmadığını hissediyordum. Zoraki bir gülümseme ile bana baktığını biliyordum. Fakat beni anlayabilen tek insan da oymuş gibi... 

"Gitmiyor hocam." Dedim sadece. Saatlerdir kimseyle konuşmadığım için sesim çatallı çıkmıştı. "Yine her şeyi kaybediyorum." 

Daha fazla mahvetmeden kendime çeki düzen vermek istiyordum. Kimseyi üzmeden, Serkan'ı korkutmadan. Annemi üzmeden..

"Sorun ne tam olarak? Hilal mi?" Dedi. Bakışlarımı aniden kaldırıp yüzüne bakınca sahici olmayan gülüşünü tekrar yerleştirdi dudaklarına. Hatırlıyor oluşuna şaşırmıştım. "Hatırlıyorsun?" 

Başını salladı usul usul. "Hafızam kuvvetlidir ne yazık ki." Dediğinde başımı salladım. Her şeyi unutmak bu kadar zorken bir de bu kadar güçlü bir hafızam olsaydı katlanılmaz olurdu. 

"Serkan ile sevgiliyiz. Yani öyleydik. Bitirdim." 

"İşte buna şaşırdım. Bunun ne denli imkansız olduğundan bahsederdin." 

Evet, geçen seneye kadar Serkan ile konuşmak bile imkansızdı benim için. Bana o mesajı atmasaydı eğer mezara kadar gelirdi bu sevda benimle. 

"Nasıl oldu anlatmak ister misin?" Dediğinde başımı sağa sola ağır ağır salladım. "Çok mutlu bir çocuk, kafasına göre yaşıyor. Hiçbir şeyi takmıyor. Bozmak istemedim." Sonlara doğru sesimi ben bile duyamamıştım. 

Her şeyi fazla düşünen ben, yaşayamayan ben, geçmişiyle beraber yürüyen ben... 

"Korkuyorum kanım çekiliyor sanki, nefes alamıyorum. Gitmesin-" Kelimeler dudağıma dizilirken aniden durdum. Başımı kaldırıp doktora baktım. Dikkatle beni dinliyordu. "Bunları da anlayabiliyor musun, doktor? Hissettiklerimi alıyor musun?" 

"Korkunun farkındayım, anneni kaybetmek seni çok yaralamıştı. Ama eminim ki kimse kimseden durup dururken gitmez." 

Onu sıkarsam gidebilirdi. 

"O çok mutlu, genç. Beni sevip sevmediğinden emin olamıyorum. Nasıl hissedeceğimi bile bilmiyorum. Sanki bu yaşıma kadar kimse beni sevmemiş gibi hissediyorum." Omuzlarım düştü. Başımı eğip bacaklarıma baktım. "Sende gençsin Muharrem. Yirmili yaşlar hayatın en güzel dönemlerdir." 

Neden öyle hissetmiyorum? 

Cevap vermeyip başımı karşımdaki pencereye diktim. Hava günlük güneşlikti. Havalar iyice ısınmıştı. 

"Sevmekten bahsedelim o zaman? Üvey annen mesela o seni çok seviyor, öyle değil mi?" 

Başımı salladım. 

"Oktay seni öz kardeşinden ayırmıyırdu?" 

"Okan." Diye düzelttim. 

Odada doktorun ince sesiyle attığı kahkaha yankı yapınca istemsizce yüzünü ekşittim. "Pardon, Okan'dı. Unutmuşum." 

Aslında unutmadığını biliyordum, sadece kafamın dağılıp dağıldığını kontrol ediyordu. Düşüncelerden sık sık kaçtığımdan dolayı anda tutmaya çalışıyordu.  

"Ben bu korkuları aştığımı zannediyordum. Neden beni bırakmıyorlar?" Dedim çaresizlik dolu sesimle. 

Neden babamın günahı omuzlarımdaydı, Hilal neden çocuk olamıyordu? Annem neden her gece rüyalarımda ağlıyordu? Abilerim nasıl bu kadar hızlı hayata dönmüşlerdi? Neden ben bir türlü hayata dönemiyordum? 

"Biz onları bırakalım? Hepsiyle tek tek yüzleşirsen bırakmak çok daha kolay olmaz mı?" İkna etmek için nazik ve içten konuşmaya çalışıyordu ama beceremiyordu. Sinirle kaşlarımı çattım. 

"Biz aylarca bununla uğraşmadık mı zaten? Bir sürü ilaç kullandım, ağlamaktan sesim kısıldı. Artık iyi olacaksın dedin, olamadım. Serkan tüm devrelerimi yaktı. Tekrar aynı duygulara itti beni. O zaman nasıl iyileşme bu?" 

"Muharrem hiç kimse tam olarak iyileşmez. Yaşadıklarının sadece senin elinde olmadan geliştiğini kabul et." İşte bu samimi bir cümleydi. Bu yüzden bu doktoru seviyordum. Gerçekleri söylemekten çekinmiyordu fakat sahteydi. 

"Ben bunları kabul etsem bile duygularım kabul etmiyor. Zihnim düşünürken benden izin istemiyor." 

Doktor önündeki kağıda bir şeyler yazmak için hareketlendiğinde hızla yerimden kalktım. "Sakın ilaç yazıp gönderme beni." 

"Ama onlar seni iyi yapacak. Sadece bir hafta... İlaçlardan sonra tekrar konuşalım?" 

Gülümseyerek başımı salladım. "Tamam." Reçeteyi alırken "Düzelemeyeceğimi anladım. Her şey için teşekkürler." Dedim. Parmaklarımın arasındaki kağıt parçasını yırtıp odanın ortasına atıp çıktım. 

Psikiyatriste giden ilk watty karakteri diyebilir miyiz??? Neyse ağalar benim PC den kalkmam gerekiyo yazabilirsem yb atacağım... Opuom 

KEKO BEY -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin