38

7.6K 539 179
                                    

Uyku tutmayınca bir saat kadar dinlendim ve apar topar evden çıkıp iş yerine gitme kararı almıştım.

Sokakları hızlı hızlı geçerken damarlarımdaki kanın kaynadığını hissediyordum.

İçim hiç rahat değildi. Hiç hemde

İş yerine yaklaşınca ilk başta karşıma Muhammed abi çıktı. Elindeki eldivenleri çıkartıyordu beni görünce önüme geçti. "Serkan?"

"Efendim Muhammed abi?"

Muhammed abi eldivenlerini arkasındaki kutuya atıp bana döndü. "Abisi ne işin var burda. Git eve." dedi. Baya baya kovar gibi.

"Neden? Ne var bugünde?"

"Oğlum bugün ağır işler gelecekti. Siz küçüksünüz diye gelmeyin dedik. Şimdi gidersen diğer çalışanlar seninde çalışmanı ister. Sen çalışmayınca da gevşeklik yaparlar iş yapmazlar. Sonra biz sinirleniriz. Ne gerek var şimdi?" dedi saçma sapalak ağzında geveleye geveleye, bomboş konuştu.

"Muhammed abi ben zaten geldiğimden beri onlar kadar ağır çalışmadım."

Bu doğruydu. Muharrem'in ofisine giren ilk çalışandım belki de. "Şimdi çekilir misin? Muharrem'in yanına gideceğim."

"Yok Muharrem." Dedi aklına ilk gelen şeyi söyler gibi "Gitti. Evde değil miydi?"

"Yoo değildi."

"Aaaa inanılır gibi değil. Nerede ki bu?" dedi. Geçici olarak aldığım eski akıllı telefonumu cebimden çıkartıp Muharrem'i aradım. "Şimdi öğreniriz."

Bir elim belimde diğer elim kulağımda tek bacağıma yüklenmiş diğer ayağımla ritim tutuyordum.

Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı.

"Gülüm?" Sesi gayet sakindi ama samimi değildi. "Nerdesin sen?"

Muhammed abi gözlerini büyüterek bana baktı. Tabi sevgili olduğumuzdan bir haber... Muharremciğiyle nasıl böyle konuştuğumu düşünüyordu.

"Gülüm şu an hiç müsait değilim. Ben se-" Hemen sağımda kalan küçük bir depo kapısı açılınca gürültüden dolayı o tarafa döndüm.

Elinde telefonla dışarı çıkan bir Muharrem beklemiyordum.

Muhammed abiye ters ters bakıp Muharrem'e doğru ilerledim. Kulağımdaki telefonu kapatıp cebime koydum. Bana yazıyordu sonra.

Deponun kapısını ardından kapatıp çatık kaşlarıyla bana döndü. "Ben sana gelme demedim mi?" dedi sertçe.

Kaşlarım havalandı. Olduğum yerde durdum. "Ne oluyor ya?! Sabahtan beri bu havaların ne? Bir azarlamadığın kalmıştı o da oluyor sağ ol." Dedim kinayeli kinayeli.

Muharrem arkasını kontrol edip elimi tuttu. Bakışları yumuşarken anbe an şahit oluyordum. Boşta kalan eliyle yanağımı sevmeye başlayınca dudaklarım büzüldü. Ağlayabilirdim.

İlgi hastası ettikten sonra ilgiyi kesince delirmiştim sanırım.

"Bak güzelim şu an hiç yeri değil." dedi.

O an tüylerim diken diken oldu. Muharrem'in ses tonu, güzelim diyişi ve daha önemlisi yanağımdaki eli hiç samimi gelmemişti. Güzelim demezdi ki ayrıca.

Muharrem'den uzaklaşırken başımı sağa sola salladım. "Bu sen değilsin." dedim dehşete düşmüş gibi. Ne olmuştu nasıl olmuştu bilmiyorum ama bu o değildi.

Bakışları aynıydı sadece. Yine aynı şekilde bakıyordu. Göz bebekleri titriyordu bana bakarken şayet görmüştüm diğerlerine nasıl dolu ve tok baktığını.

Arkasında kalan depoya baktım sinirle. Bir şey saklıyordu.

Koşarak deponun kapısına sarıldığımda Muharrem "Dur!" diye bağırdı. Sesi yankılanmıştı koca arazide.

Ağır kapıyı açıp içeriye girdiğimde Muharrem kolumu çekmeye çalışıyordu fakat içeriye girdiğim de kendiliğinden kaydı elleri kolumdan.

Deponun ortasında iki tane adam başında Okan abi gülerek bir şeyler anlatıyordu ama sikik küçücük depoda duyulmuyordu.

Adamlar yerde dizlerinin üzerlerinde duruyor başları kaldırılı şekilde Okan abiyi pür dikkat dinliyorlardı.

Yutkunup içeriye adımladım. Muharrem tekrar koluma atılıp beni çekti. İstese çok rahat çıkarırdı beni.

"Okan kes." dedi Muharrem.

Muharrem'in bağırışıyla adamların yüzleri de buraya döndü.

Dudaklarımdan kaçan çığlığı tutamamıştım. Hemen ellerimle ağzımın üstünü kapatıp arkamdaki bedene yaslandım.

Yutkunmam zorlaşıyor nefesim sıklaşıyordu.

Adamların birinin gözü yoktu. Diğeri de tamamıyla kan ve yara içerisindeydi.

Muharrem hemen önüme geçip kolları arasına aldı beni. Depodan çıkarken her şeyin saniyeler içerisinde geliştiğinin farkındaydım ama sanki saatler sürmüştü.

İçeriye girmem sesleri duyamam, adamların buraya döner dönmez Muharrem'in önüme geçmesi. Hepsi bir anda olmuştu.

Depodan çıktığımıda temiz ve açık havayı alınca içerisinin ne kadar havasız olduğunu fark etmiştim.

Muharrem benden uzaklaşıp ellerini omzuma koydu. "Serkan! Serkan bak bana." Dedi. Ellerimi yavaşça aşağıya indirip yanaklarımdaki yaşları sildi.

Ağlıyormuşum.

Muhammed abinin "Gördü mü?" dediğini Muharrem'in başını benden çevirip esip gürlediğini hatırlıyordum.

Sesler buğulaşırken yutkundum büyükçe. Nefes almak için ağzımı açıp sesli bir nefes aldım. Dizlerimin üstüne eğilip nefes almaya çalıştım.

Muharrem beni yere oturtup yüzümü elleri arasına aldı. "Gülüm, bak bana. Gözlerime bak. Sakin ol."

Gözlerimi gözlerine çıkardığımda onunda benim gibi derin nefesler aldığını gördüm. Belki ben daha zorlanıyordum ama...

Eşofmanın fermuarına elimi atıp "Nefes alamıyorum." dedim zorlanarak. Fermuarı bir türlü kavrayamıyordum. Parmaklarımda güç yok gibiydi.

Muharrem hızla önümdeki fermuarı açtı. Tekrar gözlerime baktı. Aynı yangın günü olduğumu gibi endişeyle bakıyordu. "Benimle birlikte nefes al ver. Gülüm, hadi." dedi.

Başımı sağa sola sallayıp arkama doğru ellerimden destek alıp sürükledim kendimi. "Bırak dokunma bana."

Muharrem'in elleri gözümğn önüne düşünce dikkat edebilmiştim. Ellerindeki eklemlerin soyulup kanlandığını...

Adamların o ifadesiz yüzleri. Okan'ın güler yüzle konuşması ve gözü olmayan adam. Sanki bir film sahnesi gibi gerçeklik dışı gelirken saçlarımı çekiştirdim. Daha az önce görmüştüm gerçek olmama ihtimali yoktu.

Muharrem bana tekrar yaklaşınca çığlık atmıştım. Boğazımın acıdığını hissetsem de durmamıştım. Ne yapacağımı bilemiyordum.

Çok korkuyordum. Ölümle burun buruna geldiğimde bu kadar korkmamıştım.

Muharrem ayağa kalkıp uzaklaştı. Ellerini havaya kaldırıp bir şeyler söylese de duymuyordum.

Ayaklarımı yere vurup saçlarımı çekiştiriyordum. Midem de bulanıyordu.

Gözlerimi kapatınca adamların ifadesiz ama acı dolu yüz ifadeleri geliyordu. Direkt bana bakıyorlardı.

Nefesim kesilmeye başlarken çığlığım kesik kesik oldu ve tamamen sustum.

Sırt üstü yere yatarken kollarımı iki yana açtım. Göğüs kafesim hızla inip kalkarken ağlamaya başladım.

kaos :)

yorumlar ve okumalar neden azaldı yine lan

KEKO BEY -GAYWhere stories live. Discover now