18

11.4K 849 213
                                    

insta aasliikim

Muharrem'den

Hava kararmaya başladığında kolumdaki saate bakındım. 17.34

Başımı kaldırıp ofise baktım. Penceresi kapalıydı şimdi içerisi karanlık olmalıydı ama ışık yanmıyordu.

Acaba ışığın yerini mi bulamamıştı. Bulamasa şimdiye bağırmıştı. 'Muharrem burda ışık yok mu?' veya şu sıralar taktığı 'Mağrem kocacım koş ışığı bulamıyorum.' diyecekti.

Kocacım diyince içim gidiyordu. Kocacım diyen ağzını yerim senin.

İçim sevgiyle dolup taşarken ofisin kapısını açıp içeriye girdim.

Buzdolabının yanındaki ışığı açtığım an odanın her yanı aydınlandı. Masanın üzerine başını kollarının üstüns koymuş uyuyan Serkan beklemiyordum.

Işığı geri kapatıp yanına ilerledim.

Saçı alnına dökülmüş, düzenli nefes alıp veriyordu az da olsa terlemişti. Odanın ısıtıcısı çalışıyordu saatlerdir içeriden çıkmadığını var sayarsak terlemesi normaldi.

Aslında mayıs ayında ısıtıcıları açmazdık ama Serkan üşüyor gibi duruyordu.

Tereddüt etsem de parmağımla saçlarını geriye ittirip alnında biriken teri sildim. Kıpırdanmaya başlayınca elimi geriye çektim.

Dizlerimi kırıp yüzünün hizasına eğildiğimde dudağımın kenarı kıvrıldı.

Ne güzel uyuyorsun sen öyle?

Öne doğru kıvrılmış dudaklarını yanaklarını sıka sıka öpmek istiyordum.

Kollarımın arasına alıp sıkı sıkı sarılmak istiyordum.

Yanaklarından boynundan kokusunu içime çeke çek öpmek istiyordum.

İstiyordum da...

Sadece istiyordum icraat sıfırdı aga

Serkan gözlerini kırpıştırmaya başladığında boğazımı temizleyip ayağa kalktım.

Elimi yumruk yapıp dudağımın önüne getirdim ve daha büyükçe öksürdüm.

"Muharrem?" Uyku mahmuru çıkan sesine gözlerimi kapattım. Okan diyordu eriyor gibi hissediyorum. Kalbim eriyor...

"Hea?"

Serkan kaşlarını çatıp masadan başını kaldırdı. "He ne ya? Hayvan mısı- yani hayvan derken güzel olan hayvan. -Sandalyeden kalktı aniden.- Hem niye karanlık bu oda. Bak bana daral geldi aniden. Terlemişim hep."

Yeni fark ettiğim bu yanı vardı bir de. Sıçtığını hissettiği zaman böyle saçmalayarak toparlamaya çalışıyordu. Başımı sağa sola sallayarak odanın ışığını açmaya gittim.

"Saat kaç oldu. Annem kıllanmaya başladı." dediğinde arkama döndüm. Işığa alışmak için gözlerini kısmıştı. "Annemden korkmuyor olabilirsin ama seni pençeleri arasına alırsa görürsün." dedi.

Dolabın içindeki ceketimi çıkarırken başımı salladım.

Annenden senden daha fazla korkuyorum be gülüm.

Kadın beni gördüğü an gözleriyld dövüyor, sövüyor, paramparça ediyordu.

Hiçbir zararım olmamasına rağmen.

Ceketi Serkan'a doğru fırlattım fakat tutma eyleminde bulunmadığı için yüzüne çarpıp yere düştü. "Ya Muharrem uyku sersemiyim böyle ani hareketler yapma." derken ceketi yerden aldı. Havaya kaldırıp "Bunu napmalıyım? Birde uşaklığını mı yapacağım? Üzerine ceket meket giydirmem." sonlara doğru sesini yükseltince gülümser gibi oldum.

"Sen giy. Terlemişsin ya ondan." Dediğimde gülümseyerek ceketi giyindi. "Sağ ol canım." dedi.

Dün gece o mesajlaşmalar aklıma gelince Serkan'a doğru yaklaştım. Biraz köşeye sıkıştırmak şarttı. O delikanlılığını şimdi de görmek istiyordum.

Mimiklerini ve hareketlerini görmeyince sinirleniyordum ne yazık ki...

"Ne geliyorsun öyle üstüme sırıta sırıta?" Ceketi tamamıyla giymiş fermuarı kapatmaya çalışırken gözlerini benden ayırmıyordu.

Ellerinin üstüne elimi koyup fermuarı çekmesine yardım ettim ardından elini elimden çekmesine izin vermeden sıkıca tuttum.

"Önceden olan konuşmalarımız hakkında hiç hesap sormadım. Kapandı gitti sanıyosan yanılıyosun Sarkan."

Sarkan... Küçükken ailemden dolayı ağzım sürekli Adana ağzına kayıyordu. Bir keresinde yanlışlıkla sarkan demiştim. Tamamıyla dil sürtmesiydi ama Serkan'ın ilk defa bana o gün tepki vermesi bende inanılmaz bir etki bırakmıştı.

'Benim adım Serkan yalnız.' dediği günü hâlâ hatırlıyorum. Mahalledeki kızların yanında otururdu genelde. Annesi bizimle oyun oynamasına izin vermedi. Kızlar da oyuncak bebek gibi her şeyi Serkan da denerdi.

O gün tırnaklarına pembe ve siyah ojeler sürmüşlerdi. Parmaklarını açmış havada tutarken bana bağırması hepimizi güldürmüştü.

Tekrar gözlerini devirip ellerini çekti. "Adım Serkan,Muharrem. Sarkan değil. Yani ne sarkıyor anlatsana. Yarrak mı bu sarksın? Söyle ben yarrak mıyım?" dediğinde kendimi tutamayarak gülmeye başladım. Büyük büyük kahkahalar atmasam da gülmüştüm.

"Nasıl istiyorsan öyle ol." dedim.

Ağzı fazlasıyla bozuktu bu çocuğun. Annesi nasıl izin veriyordu böyle küfür etmesine?

"Neyse ne. Elimi bırakır mısın?" dediğinde ellerini bıraktım. "Konuyu dağıtma. O mesajları konuşacağız." dedim.

Serkan dudaklarını birbirine bastırıp bir müddet düşündü sonra aklına bir şey gelmiş gibi aniden gözlerini gözlerime dikti. "Ne zaman öğrendin ben olduğumu? Çünkü bir ara soğuk yapmaya başladın. O sıralar şüphelenmiştim ama çaktırmak istemedim" dediğinde dalga geçer gibi güldüm.

Birde çaktırmak istememiş.

"Sana gelip bulmanı istediğimizde numaranın sahte olduğunu söylemiştin. Sonra bizde başka birine ilettik hemen buldu kim olduğunu." dedim.

Kaşlarını havaya kaldırıp arkasına döndü. "İnanmıyorum. Rezil olduk ya! Niye söylemiyorsun Muharrem ya?" dedi sonradan bana dönerek.

"Suçlu ben miyim Sarkan?"

Bir adım ona yaklaştım. "Yani değilsin dee... Ne bileyim hepsi tamamıyla şakaydı ama sen benim yazdığımı bilerek okudun.." Elini yüzüne kapatıp ağlar gibi sesler çıkardı. "Homofobik bile olabilirsin." dedi.

Homofobik...

Ben?

Homofobik?

"Değilim korkma."

Bu cevabı beklemiyormuş gibi elini yüzünden yavaş yavaş çekti. "Nasıl yani? Gerçekten değil misin? Mesela sama şu anda biseksüel olduğumu söylesem sinirlenmez misin? Ne bileyim tiksinmez misin? Defol lan buradan ibne! Diyip esip gürlemez misin? He eğer yapmazsan sen nasıl keko bir abisin inanamıyorum sana!" dedi.

Dedi ama tek takıldığım nokta biseksüel olduğunu söylemesiydi. "Gerçekten biseksüel misin?" dedim.

Başını sallayıp attığım o bir adımı geriye çıkarak geri açtı. Gerçekten o şekilde bir tepki vermemden korkuyordu.

"Homofobik değilim Sarkan. Korkma benden." dedim. Acı çekiyordum anasını satayım. Sevinmem gereken durumda acı çekiyordum!

İnsanların gözündeki imajımdan nefret ediyordum. Sadece dış görünüşüm ve konuşma tarzımdan dolayı yargılanmak... hem de sevdiğim çocuk tarafından...

"Sahiden mi mağrem?" dedi şakaya vurarak. Sanırım yüzümdeki üzüntüyü görmüştü. Başımı sallayıp kapıyı gösterdim konuyu kesip atmak için.

"Hadi eve geçelim. Yine konuyu dağıttın hadi bakalım." dedim.

Bu konuyu yüz yüze konuşamayacaktık anlaşılan. Klavye delikanlısıyla klavyede konuşalım o zaman...

KEKO BEY -GAYWhere stories live. Discover now