43

6.8K 514 187
                                    

dincinin oğluna profilimden baktığınızı okuduğunuzu yorumlar yaptiginizi varsayarak yeni bölüme geciyoruz :)

serkandan

Sınavlar bitmişti. Yaz başlamıştı. Eray işe girmişti. Onca tempolu çalışmasının ardından yaz tatilini de çalışarak harcayacak olması benim bile canımı sıkmıştı.

Şimdi benimde iş aramam gerekiyordu. Mahallenin marketine uğrayacaktım ilk iş olarak ardından mahallede iş arayacaktım elbet bulurdum. Ne kadar zor olabilirdi ki? Babama biraz yardımcı olsam fena olmazdı. Annem çalışmaya alışık olmadığı için hem Serhat hem iş onu da çok yoruyordu. Serhat'ta annemi arıyordu gün boyu. Serhat'ın gelişiminde yanında olsaydı daha iyi olurdu.

Evden çıktığımda boynuma astığım bel çantamı düzelttim. Markete girip kasiyere doğru ilerledim direkt. Mini bir marketti. Tek çalışanı vardı ama iki tane kasa vardı sorsam belki işe yarardı.

"Selam, kasiyere ihtiyacınız var mı?" diye kasiyere sordum. Bu işler nasıl ilerliyor bilmiyordum. "Evet, arıyoruz. Bana numaranı bırak. Yarın mesai saatleri içerisinde cv için meaaj atılacak." Önüme kağıt kalem bıraktığında takındığı tavıra gözümü devirdim.

Başta gülümseyen adam iş aradığımı duyunca somurtmaya ardından emrederek konuşmaya başlamıştı. İş başvuru kağıdına adımı soyadımı ve numaramı yazıp kalemi üstüne bıraktıktan sonra doğruldum. "Kolay gelsin"

Cevap vermeyip kağıdımı katladı ve kasanın altındaki bir bölmeye kaldırdı. Marketten çıktım. Umarım bu salakla aynı yerde çalışmak zorunda kalmazdım.

Eve geri dönesim hiç yoktu. Birkaç yere daha bakabilirdim. Caddeye çıkıp dükkanların camlarına bakarken bir tane züccaciyenin camında bay bayan eleman aranıyor yazısını görünce oraya yöneldim.

İçeriye girdiğimde kasada oturan abla ayağa kalktı. "Hoşgeldiniz."

"Hoşbuldum. Ben iş ilanı için gelmiştim." dediğimde abla gülümsedi. "Allah mı gönderdi seni? Elemana o kadar ihtiyacımız vardı ki... Haftalardır çalışan arıyoruz."

Bende gülümseyerek başımı salladım. "Güzel o zaman." dedim.

Abla direkt "Ben sana ne yapacağını anlatayım sen de kararını ver. Olur mu?" dedi. "Tabi."

"Sabah 9'da dükkanı açarsın, öğle saattinde yarım saat aran olacak. Yemek paran 9 lira. Saat tam birde ara, bir buçukta geri dükkanda kasada olman gerekiyor. Ay başında ve sonunda mal geliyor onları dizersin. Haftalık sayımlarımız oluyor. Tek olacağın için yardıma gelirim ben. Maaşında 3 buçuk olur."

3 buçuk mu?

Koskoca bir ay çalışacak ve üç buçuk bin lira maaş mı alacaktım?

"Yani böyle bakma bana. Tüm gün sadece oturacaksın oğlum. Zaten aman aman bir şey kazanmıyorum. Sen düşün istediğin zaman gel başla." dedi.

Başımı salladım. Omuzlarım düşmüştü hemen. "Kolay gelsin." diyerek dükkandan çıktım.

Yemek parası da 9 liraydı. Şaka gibi! 9 liraya hiçbir şey alınmazdı. Belki bir poğaça ve ayran. Onunla da doyulmazdı.

Dalgın dalgın yürürken aklıma aniden Muharrem geldi. Bir anda!

Onunlayken böyle bir sıkıntım yoktu. İşim bile çok hafifti. Yemeğim ben okuldan geldiğim gibi hazır oluyordu. Bana lastik sökmeyi bile öğretmişti.

Sınavdan sonra anlamsız gelen duygusallık depar atarak üstüme gelince anlık olarak duraksadım. Başımı kaldırıp etrafıma bakındım. Kalabalık caddede herkes bir yere gidiyordu. Çoğunluğun yabancı uyruklu olduğu bu semtte aniden yadırgadım.

KEKO BEY -GAYWhere stories live. Discover now