4, melek yüzlü şeytan

5.3K 735 158
                                    


"Of ya, ne zaman gelecek bu çocuk çok merak ediyorum ben" salonun içinde karıştırmadığı şey kalmayan Chan'a 'ciddi misin' tarzında bir bakış attı Minho.

Changbin ve Chan'ın 'Bizi evine hiç davet etmiyorsun, ayıp olmuyor mu kaç senelik arkadaşlarız' muhabbetlerine dayanamamış nihayet ikisini evine misafir etmişti ama beyefendilerin niyetinin farklı olduğunu eve geldiklerinde anlamıştı. İkisi de Jisung'u görmek istiyorlardı aslında. Yoksa misafirlik falan değildi dertleri.

"Hayır, hiç fotoğrafı falan da yok ki" dedi Changbin kendini koltuğun üstüne atarak. Chan'ın peşinde dolanırken yorulmuştu. "Minho hyung da hiç göstermiyor. Sincap çocuk da sincap çocuk. Gerçek bir sincap çocuk olduğunu düşünmeye başlayacağım artık, kafadan sincap alttan insan falan. Bojack Horseman gibi."

"Düşünsene Bin," dedi Chan gülerek kendini Changbin'in yanına atıp. Ardından arkasındaki yastığı Minho'ya fırlattı. "Aslında Jisung diye biri yokmuş falan. Hepsini Minho kafasında kuruyormuş. Komik olmaz mıydı?"

"Ha ha" dedi Minho homurdanarak yakaladığı yastığı Chan'a geri fırlatıp. "Çok komikmiş. Bir daha olmasın."

Birden evin içinde kilit döndürme sesi yankılanınca Minho korkuyla salonun kapısına gitti. Halbuki Jisung'un her pazartesi olduğu gibi bu pazartesi de nöbete kalmasını bekliyordu ama anlaşılan durum öyle değildi. Minho'nun asıl korktuğu şey arkadaşlarının garip şeyler söyleyerek kendisini Jisung'a rezil etmeleriydi. Heyecanla koltukta zıplayan Chan ve Changbin'e dönüp kaşlarını kaldırarak durmalarını işaret etti.

Kapıdan içeri giren Jisung telefonla konuşuyordu. Bugünkü nöbetini dün geceye almıştı ve neredeyse kırk sekiz saattir nöbetteydi. Neyseki arada boş odalardan birinde uyuma fırsatı bulmuştu da çok yorgun değildi.

"Beni delirtme Seungmin" dedi telefonun arkasında gülen Seungmin'e bağırarak. Seungmin diş hekimi olduğundan aynı hastanede çalışıyorlardı, arkadaşı kendisiyle acilde yüzüne işeyen bebek yüzünden dalga geçiyordu.

"Ama yüz ifadeni görmen lazımdı" dedi Seungmin, kahkahalarının arasından nefeslenmeye çalışarak. Arkadan diğer arkadaşlarının sesi de gelmeye başlamıştı. "Gelin gelin ne anlatacağım." dedi Seungmin gülmeye devam ederek. Sıkıntıyla ofladı Jisung, maskara olmuştu yine ortama.

"Kapatıyorum Seungmin, arama beni bir süre" dedi Jisung salonun önünden geçerken. Daha sonra koltuklarında oturan yabancılarla duraksayıp kafasını salonun içine uzattıktan sonra sanki içeri girmesini bekliyormuş gibi kendisine bakan Minho'ya kafasını salladı.

"Ya dur kapama, daha dalga geçmem bitmedi"

"Baybay Seungmin" dedi Jisung telefonu arkadaşının yüzüne kapatarak. Daha sonra çatık kaşlarını düzeltmeye çalışarak misafirlere gülümsedi. Evet, Minho'yu sevmiyor olabilirdi ama misafirlerine kötü veya kaba davranmasını gerektirmiyordu bu.

"Merhaba, hoş geldiniz. Jisung ben, Minho'nun ev arkadaşıyım" dedi Jisung arkadaş kelimesinin absürtlüğü yüzünden kelimeye vurgu yaparak. İkisi de her gün kedi köpek gibi kavga ediyorlardı, ne arkadaşlıktı ama.

"Ben Chan, bu da Changbin. Memnun olduk Jisung" dedi Chan gülümseyerek. Jisung da gülümseyerek dudaklarını birbirine bastırdı. Minho kendine gitmesi için kaş göz yaparken kendini rahatsız hissediyordu.

"Geçerken görünce selam vermek istedim, rahatsızlık vermeyeyim odama geçiyorum ben. Memnun oldum."

"Aslında bizimle oturursan çok mutlu oluruz, biz de seninle tanışmak istiyorduk." dedi Changbin neşeyle. O sırada kendisine ateş saçan bakışlarla dönen Minho hyungu umrunda değildi. "Tabii yorgun değilsen. İstek var zorlama yok bizde."

treat you better | minsung (✓)Where stories live. Discover now