9, çilli tavuk

4.7K 651 169
                                    

arkadaşlar

bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen

iyi okumalar😽😽😽

~~~

felixle anaokulundan beri arkadaşız. bu zamana kadar yediğimiz içtiğimiz birbirinden ayrı gitmedi desem yanlış olmaz sanırım. aklınıza gelebilecek her boku birlikte yemişizdir. sonra aramıza seungmin katıldı. ortaokul birdeydik; hiç unutmam, kırmızı tükenmez kalemimi yazması için sallarken kalem doğrudan seungmin'in formasının üstüne patlamıştı ve ceza alacağım korkusu ile ağlamıştım. benim aksime seungmin çok sakin tepki vermişti ve ona pirinç keki alırsam arkadaş bile olabileceğimizi söylemişti. hyunjin aramıza biraz daha sonra katıldı. onunla tanışma hikayemiz biraz kaotikti. özellikle benim hyunjinle tanışma hikayem biraz kaotikti ama bunu daha sonra anlatacağım. jeonginle ise üzücü bir şekilde çok geç, üniversitede tanıştık. geç tanıdığıma üzüldüğüm nadir insanlardan, hatta tek insan diyebilirim. hayatımdaki insanların çoğu zaman yanlış zamanda hayatıma girdiklerini düşünürüm de. her neyse, bunlar başka bir zamanın konusu.

şimdi en baştan alıyorum.

felixle anaokulundan beri arkadaşız. anksiyetik kişiliğim ta o zamanlardan kendini gösteriyor, okulun ilk günü hüngür hüngür ağlıyorum. öğretmenimin çabaları nafile, halbuki çok da tatlı bir kadındı kendisi ki zaten beni susturamamak onun suçu değil. sadece bana bütünüyle yabancı olan ortam beni korkutuyor, çocukların gürültülerinden korkuyorum biraz da.  ben ağlarken yanıma açık kahverengi saçları ve yüzünü kaplayan çilleriyle büyükannemin beslediği çilli tavuğu andıran bir çocuk yaklaşıyor. tabii bu benim şimdiki zaman betimlemem, o zamanlar yüzündeki benekler eşsiz geldiği ve hiç böyle bir yüz görmediğim için felix görüş alanıma girdiği anda susuyorum. ellerindeki boya kalemlerini gösteriyor bana. "birlikte boyama ister misin?" diyor bozuk korecesiyle. benimki de yaşımdan kaynaklı çok iyi değil, iyi anlaşıyoruz. küçük süt dişleriyle gülümsüyor bana. o gün de şimdiki gibi içimi ısıtıyor felix'in gülüşü. utangaç bir şekilde kafamı sallıyorum, birlikte öğretmenimizi ve kendimizi çiziyoruz. o gün çizdiğimiz ve rengarenk boyadığımız çöp adamlar annemlerin evinde hâlâ çatı katında bir yerlerde duruyor.

ta o günden başladı işte arkadaşlığımız. elbette diğerleriyle de çok yakınım fakat felixle aramızdaki bağ daha farklı. daha uzun yıllar arkadaş olmanın getirdiği bir şey mi bilmiyorum ama üstünü örtmeye çalışsa da kötü hissettiğini anlayabiliyorum, anlayamasam da kalbinin duvarlarındaki çatlaklardan sızan yalnızca benim duyabildiğim sessiz çığlıkları duyabiliyorum.

ve yine yine yeniden başa dönüyoruz. ama bu sefer mecazen. karşımda iyiymiş numarası yapan felix'ten gözlerimi ayırmıyorum. bilerek bakmıyor gözlerimin içine, eğer bakarsa yakalanacak çünkü. hiçbir şey olmasa bile bir şey olmuş belli. bu konuşmayı belki defalarca yaptık bilmiyorum ama yine anlatmıyor bana. böyle zamanlarda farkında değil ama beni kötü hissettiriyor. çok mu güvenilmeyecek biriyim acaba diyorum, ya da anlatmaktan korktuğu şey ne? ben bir şey yaptım desem böyle şeyleri yüz yüze konuşmaktan çekinmek için biraz yaşlandık artık. birbirimizle bir sorunumuz olduğunda pat diye yüzleşebiliyoruz yani konu ben değilim. hyunjin olabilir mi? olabilir. ortalıkta da yok zaten saatlerdir. seungmin ve jeongin diyeceğim onlar anca birbirlerini yesinler. kedi köpek gibiler, bazen ben ve minho hyungu görüyorum ikisinde ama onlar birbirinin düşmanı değil de en yakın arkadaşları.

çok garip arkadaşlarım olduğunu daha önce söylemiş miydim? bunu sık sık dillendireceğim eğer daha önce dediysem de. seungmin, jeongin'in kafasını ısırıyor mesela şu an. bunun neden yaşandığı hakkında en ufak bir fikrim yok.

treat you better | minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin