37, lanet olası hormonlar

3.1K 366 225
                                    

iyi okumalarr!!!

☆☆☆

"prensesimin canı ne istiyorsa dayısı ona ondan alacak"

kıkırdayarak karnıma sarılan hyunjin'in omzuna vurdum.

tam altı aylık olmuştu bebeğim. karnım artık önden de yandan da gözle görülür şekilde kendini belli ediyordu. ve evet, hyunjin'in de söylediği gibi bir kızım olacaktı.

dizi filmlerde gösterildiği gibi bir hamilelik yaşamamıştım hiç. sadece uyumam gerektiğinden fazla uyuyordum. doktorun tuzlu yersen ödemden şişersin demesine rağmen de tuzlu yiyerek şişmeye devam ediyordum ama mutlu ve vücudumla barışıktım.

sonuç olarak iki canlıydım, elbette getirileri olacaktı bunun. kilo dediğin verilirdi, zaten işe döndüğümde koşuşturmadan eskisinden de zayıf olacağıma emindim. biraz riskli bir hamilelik geçirdiğimden kendi doktorum rapor hazırlamıştı. ben zaten kızım büyüyüp kendini ifade edebileceği ve benim onu kreşe verebileceğim bir zaman gelene kadar işe geri dönmeyi düşünmüyordum. yeterince yorulmuştum, bir süre ara vermek benim için her yönden iyi olacak ve bana iyi gelecekti.

"minho'yu özledim" dudak büzerek mırıldandığımda seungmin sevinçle bağırarak oturduğu yerde yükseldi. irkilerek ona baktım, ödümü kopartmıştı manyak. az kalsın çocuğu doğuracaktım.

"demedim mi ben? bak, yarım saat bile olmadı. alayım paramı canım" neşeyle konuştuğunda felix homurdanarak koltuğun diğer ucundaki çantasına uzandı.

"neyden bahsediyorsunuz?"

"iddiaya girmiştik" felix cüzdanını açarak içinden birkaç banknot çıkardı ve seungmin'e uzattı. seungmin paraları çenesine sürerek sırıttı. "yarım saat olmadan bir kez daha 'minho'yu özledim' dersen seungmin'e para verecektim. dedin harbiden."

"ciğerini bilirim ben senin" seungmin kafasını salladı.

amma da abartıyorlardı. bu sadece gün içinde onuncu söyleyişim? falandı.

halbuki ben minho'yu iş yerinde olduğu zamanlarda çok özlüyordum. yani az bile dillendiriyordum.

"size bir şey söyleyeceğim" nereye kaybolduğunu bilmediğim jeongin, salona geri döndü. "galiba chan bana evlenme teklifi edecek"

"ney?" dördümüz de aynı anda bağırdığımızda jeongin kendini yüzünde kocaman bir sırıtışla halımın ortasına attı.

"ya konuşsana! ortaya bir şey atıp susmuyor mu bir de" felix ayağıyla jeongin'i dürttüğünde jeongin onun ayağını tutup ısırmaya çalıştı. ben jeongin'e dehşete kapılmış şekilde bakarken felix çığlık atarak yanında oturan hyunjin'in kucağına tırmanmaya çalışıyordu.

"aşkım bir şey söyle ya"

"bırak lan sevgilimin ayağını bebek ekmeği" tüm ciddiyetim kaçarken karnımı tutarak kahkaha atmaya başladım. jeongin de felix'i bırakmış bizimle birlikte gülmeye başlamıştı.

"harbiden vahiy mi indi sana nereden çıktı birden?" seungmin güldüğü için gözünden akan yaşları silerek jeongin'e baktı. jeongin omuz silkti.

"bu akşam şık bir restoranda randevu ayarlamış ikimiz için. geçenlerde ufak bir çıtlatmıştı anladım ben oradan."

hiçbir şey bilmiyormuş gibi kafamı salladım.

şayet az önceki oyunculuğumun gayet başarılı olduğunu düşünüyordum. çünkü chan hyung'un jeongin'e alacağı yüzüğü ben seçmiştim. her şeyden haberim vardı yani. chan hyung'un restoranda teklif etmeyip ters köşe yapacağından da haberim vardı.

treat you better | minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin