35, senden önce senden sonra

3.5K 423 333
                                    

iyi okumalarr!!

☆☆☆

ayaklarımı öne doğru uzatmış, yüzümde aptal bir sırıtmayla geleceği düşünüyordum. minho ile olan geleceğimizi. gerçekten, hayatımda ilk defa bu kadar mutlu olduğum bir dönemin içerisindeydim. belki ilişkimizin daha baharında olmamızdan sebepti bilemem. ama minhoyla sanki daha önce hiç kanlı bıçaklı olmamış da her zaman böyleymişiz gibi hissediyordum. sanırım insan ruh eşini bulunca böyle hissediyordu. uzun zamandır birlikteymiş gibi mutlu ve huzurlu.

felix ve hyunjin'in salonunda ortada dönen muhabbete katılmadan oturuyordum, tatilimizden planladığımızdan erken dönmek zorunda kalmıştık. benim yüzümdendi evet, hastaneden acil bir ameliyat için beni çağırmışlardı. bazen neden bu mesleği seçtiğimi sorguluyor; acaba mesleği mi bıraksam diye düşünüyordum ama sonra insanlara yardımcı olma isteği ağır basıyor, onların gözlerinde gördüğüm minnetle birlikte gelen yaşadığım iç huzur devam etmemi sağlıyordu işte.

biz dönmek zorunda kalınca diğerleri de soğuktan sıkıldığı için bizimle birlikte dönmüşlerdi. açıkçası tatilin ilk bir haftası güzeldi evet, her yerde kar vardı. istediğimiz gibi takılıyorduk. ama teker teker hasta olmaya başlayınca işin tadı kaçmıştı. orada kalsak bile evden çıkmıyorduk zaten, pek bir şey değişmemişti yani.

seungmin kolumu cimciklediğinde cırlayarak koluna vurdum. "geldiğinden beri sus pus oturuyorsun, iki kelime konuş da güzel sesini duyalım bari."

"ne konuşayım?" kafamı iki yana salladım, gözlerini devirerek kollarını göğsünde kavuşturdu. "söylediklerimizin hiçbirini dinlemedin değil mi?" dudağımı dişledim.

dinlememiştim gerçekten. yani çoğunu dinlememiştim, hiç dinlememiş değildim de. of.

"ya bulaşma hyunguma, yoruluyordur. balayına çıktı orada bile rahat vermedi hastane zırt pırt arayıp"

"tabii bir de kocası yoruyordur" dedi seungmin pıs pıs gülerek. kafasını kolumla sıkıştırıp ağzını kapattım.

kıskacımdan kurtulabildiğinde debelendiği için dağılan ve birbirine karışan açık kahverengi saçlarını düzeltip gözlerini büyüterek kendini karşı koltuktaki jeongin'in yanına attı. "deli gücü var bunda yemin ederim. her defasında şaşırıyorum."

"diyene bak" felix gülerek seungmin'e bir kırlent fırlattı. "çıplak elle diş çekebiliyor"

"farklı şeyler tamam mı?" seungmin ellerini kaldırdı. "ona bakılırsa jisung da kemik kırabiliyor"

"tıpçılar beni korkutuyor" jeongin dehşete kapılmış bir ifadeyle kendini seungmin'den kurtardı ve aynı ifadeyle bana baktı. güldüm. sonra aklına yeni geliyormuş gibi seungmin'e baktı ve işaret parmağıyla sanki çok uzağındaymışcasına onu işaret etti. "geçen gün eğer odasının ışığını kapatmazsam uykumda çektirmeye korktuğum yirmilik dişimi çekmekle tehdit etti beni biliyor musunuz?"

"yok artık seungmin!" felix, hyunjin ve ben aynı anda sesimizi yükselttiğimizde seungmin yerinde doğrularak kendini savunmaya geçti. "ışığımı açık bırakıp giden oydu tamam mı? bunları hiç söylemiyor, seni küçük tilki."

"yine de yok artık" dedim gözlerimi büyüterek. bana alaycı bir bakış atıp tek kaşını kaldırdı. "senin kirli çamaşırlarını da ortaya çıkarmayalım burada istersen jisung"

"aşkım ben çekirdek koymaya gidiyorum sen de ister misin?" dedi hyunjin yerinde doğrularak. felix gülerek onu durdurdu. normalde olsa ben de gülerdim ama ortam müsait değildi tamam mı?

"ne diyorsun açık açık söylesene?" dudak büzüp kollarımı kavuşturdum.

kendimden emin duruşum sadece bir aldatmacaydı. söyleyeceği şeyden hayvan gibi korkuyordum şu an.

treat you better | minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin