32, snowman

3.1K 412 381
                                    

bolumu yazarken yanlislikla yayinladim ve normalde bildirim gondermemek icin debelenen watty saniyesinde bildirim gonderdi inanamiyorum gercekten😭😭😭😭✋🏻✋🏻✋🏻

beklettigim icin ozur diliyorum, anca yazabildim

iyi okumalarr!!!

☆☆☆

"acıkmışım"

önündeki eti yiyen minho'ya baktım gülümseyerek. saatlerce kaydıktan sonra söylediğimiz gibi arabaların olduğu yerde buluşmuştuk ve herkes yemek yapamayacak kadar yorgun olduğundan biz de yol üstünde bir et restoranında durmaya karar vermiştik. şimdi hep birlikte akşam yemeği yiyorduk.

"ben uzun süredir böyle eğlendiğimi hatırlamıyorum" jeongin gülerek chan hyung'a baktı, chan hyung bunun üstüne dudaklarına küçük bir öpücük vermişti.

sevimlilerdi.

"hâlâ yaptığımız kardan adamın fotoğrafını çekmeyi nasıl unuturuz onu düşünüyorum. çok güzel olmuştu" felix üzgün bir şekilde mırıldanınca hyunjin ona dönüp kolunu omzuna attı. "daha güzelini yaparız meleğim. üzülme." felix kafasını onun göğsüne yasladı.

"neden yemiyorsun?" kaşlarını hafifçe çatan minho'ya baktım. aslında aç olduğumu hissediyordum ama midem bulanıyordu. inceden üşütüyordum sanırım. "canım pek istemiyor"

çubuklarına sardığı eti dudaklarıma doğru uzattı. "aç ağzını" karşı koyamayacağımı bildiğimden dudaklarımı araladım. kendisi yemek yemeyi bırakıp küçük bir çocukmuşum gibi bana yemek yedirmeye başladı.

"yeter bu kadar" etin yağı bulaşmış dudaklarımı yalayıp minho'nun yanağına uzun bir öpücük bıraktım. içini çekti. "iştahım yok yiyemiyorum, kızma bana"

"hasta mı oluyorsun?" sorusuna karşı dudağımı sarkıttım bilmiyorum dercesine. soğuktan çabuk etkilenen bir bünyem vardı. hasta oluyor olmam muhtemeldi.

tüm yemek boyunca çıtını çıkarmayan seungminle göz göze geldik. changbin hyung'un kaslı kollarının arasında öylece dinleniyordu. gülümsedi, keyfi yerindeydi.

"herkes yemeğini yediyse kalkalım mı?" chan hyung boşalan tabaklara baktı. hepimiz onu onayladık, saat de epey geç olmaya başlamıştı zaten. kar yolu kaparsa kolay kolay gidemezdik evlere.

herkesle kavga edip hesabı ödemeyi başardığımda kendimi çok havalı hissediyordum. minho ve chan hyung karşı çıkmışlardı ama bir şekilde halletmiştim.

şimdi yolcu koltuğunda sıkışan kemerimi bağlamaya çalışıyordum. felix ve hyunjin changbin hyungla seungmin'in arabasına gitmişlerdi biraz onlarla uğraşmak için.

"of ya, aşkım sıkıştı bu. çekemiyorum" arabayı çalıştırmak üzere olan minho dönüp parlayan gözleriyle baktı bana. diğerlerinin arabaları çoktan gözden kaybolmuştu.

"aşkın yesin seni" kendi kemerini çözüp üstüme doğru eğildi ve dudaklarıma yumuşak bir öpücük bıraktı. kıkırdadım. defalarca kez sevişsek de böyle vanilya kokan şeylerde kızarıp bozarıyordum.

"olmuyorsa arkaya geçeyim" zorladığı kemere baktım. cıklayıp torpidoyu açtı ve orada ne gezdiğini bilmediğim bir tornavidayla kemeri yokladı. odaklanmış ifadesine bakıp bir öpücük de ben kondurdum pembe dudaklarına. güldü.

"hallettim" kemeri nihayet çekebildiğinde elindeki tornavidayı tekrar torpidoya gönderdi ve kendi kemerini de takıp arabayı çalıştırdı.

yüzümde aptal bir sırıtışla direksiyonu döndürüşünü izliyordum. dümdüz dururken bile çok yakışıklı geliyordu gözüme. koluma kalp içinde canım kocam dövmesi yapacaktım bu gidişle.

treat you better | minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin