17, hana ve luna

4.5K 680 511
                                    

slm

sınav haftam geldi ya bana bi ilham geliyo bi ilham geliyo ders calismayim diye anlatamam

odevleri de yapmadim kasiniyom gercekten

iyi okumalar asklarim!!!!

☆☆☆

"jisung"

minho'nun sesiyle uykumdan uyanırken vücudumu ona doğru döndürdüm. gökyüzü yeni yeni aydınlanıyordu ve minho kötü bir rüya görüyormuşa benziyordu. terlemişti ve hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. bir kez daha ismimi seslendiğinde titreyen ellerimi korkarak terden ıslanmış alnına götürdüm. ateşi de çıkmıştı birazcık.

"hyung" dedim uyanması için sarsarak. koluna koyduğum elimi tutup sıçrayarak uyandığında beni de korkutmuştu. beni görünce derin bir nefes alıp gözlerini tekrar kapadı ve kendini yatağa geri bıraktı. eli hâlâ elimi tutuyordu.

"kabus mu görüyordun, ismimi sayıklayıp durdun?" ben de kendimi yatağa geri bıraktım. gözlerini aralayıp yüzüme baktı ve kafasını salladı.

"çok garip bir rüya gördüm. kabus doğrusu."

"anlatmak ister misin?" omuz silkti ilk önce. ben anlatmayacağını düşünüp tekrar gözlerimi kaparken anlatmaya başladı.

"savcıydım rüyamda. kaybolmuştun ve ben her yerde seni arıyordum."

"kaybolmuşum?" kaşlarımı kaldırıp güldüm. "nasıl yani yolumu mu kaybetmişim?"

"hayır, senelerdir kayıptın. chan hyung jeongin ve seungmin senin arkadaşlarındı. felix benim kardeşimdi. hyunjin stajyerimdi falan. of ya çok garipti." yüzünü ovuşturdu minho hyung.

"rüyaların paralel evrendeki hallerimizin yansıması olduğunu söylerler."

"gerçekten mi?" tek kaşını kaldırdığında kafamı salladım ama daha sonra güldüm. "tabii bilimsel değil bu. bilimsel olanı bilinçaltımızın beynimizdeki her şeyi karman çorman bir çorba olarak bize sunması. zaten ne felix'in senin kardeşin olduğu ne de ben kayıpken senin beni yana yakıla aradığın bir paralel evren olduğunu düşünmüyorum."

"neden? kaybolsan aramayacak mıyım seni?" kaşlarını çattığında omuz silktim.

"arar mısın?"

"ararım tabii ki, saçmalama" kollarını birleştirdi. "kim olsa arardı."

elbette kim olsa arardı. zaten senin de görevlerinden biri bu.

konuyu kapatıp telefonumu elime aldım. saat daha yedi buçuktu ve bu saatte ayakta olmam bana hiçbir şey kazandırmazdı. ben de geri uyudum.

tekrar uyandığımda minho yanımda yoktu. ben bir saat falan uyuduğumu düşünürken telefonumun ekranından gördüğüm on iki buçuk rakamıyla ayağa fırladım.

bugün herhangi bir nöbetim yoktu ama bu kadar uyumam iyi değildi.

yatağı güzelce topladıktan sonra elimi yüzümü yıkadım ve aşağıya indim. üstünde hamster desenleri olan pijamalarımı değiştirmeye üşenmiştim.

"günaydın, uykucu" dedi eun teyze bana gülerek. ben de ona gülüp yanına gittim ve koltukta uzanarak kafamı dizlerine yasladım. itiraf etmem gerekirse eun teyzeyi minho'dan bir tık fazla seviyordum. annemin bana hiçbir zaman yapmadığı anneliği bana karşı yapan herkese çabuk bağlanırdım zaten.

"iyi uyudun mu bari?"

"mışıl mışıl uyumuşum" dedim saçlarımı okşayan eun teyzeye gülerek. karşımızda oturan minho da güldü. beni annesinden hiç kıskanmaması garip geliyordu.

treat you better | minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin