43, lütfen güzelliğinizi bahşedin

3K 311 294
                                    


günün ikinci update'i, bi önceki bölümü okumadan gelmeyin

tekrar iyi okumalarr!!

ayrıca lütfen yorum yapın🧍‍♀️

☆☆☆

duyduğum ağlama sesiyle gözlerimi aralayıp yatakta doğrulmaya çalıştım. sakura doğalı neredeyse iki hafta oluyordu ama dikişlerimin bir türlü iyileşememesi bir yana sanki ben doğurmamışım gibi evdeki bebek sesine alışamamıştım. yanımda minho'yu göremeyince dudak büzüp yatakta doğruldum. saat sabahın yedisiydi, izne ayrıldığımdan beri hamlamıştım. en son ne zaman erken kalktığımı hatırlamıyordum.

üstüme hırkamı geçirip ayağa kalktım. sakura'nın odası bizimkinin yanındaydı. ileride bu düzen değişir miydi bilmiyorum. aslında çoğunlukla odaya koyduğumuz diğer beşiğinin içinde uyuyordu ama daha yenidoğan olduğundan gününün çoğunluğunu uyumakla geçiriyordu zaten. biz konuşurken rahatsız olup uyanmasın diye diğer odaya koyduğumuz da oluyordu, bebek telsizine güveniyorduk.

odanın beyaz kapısını aralayıp sakura'yı kucağında pış pışlayan minho'ya baktım. doğruyu söylemek gerekirse yardım etmesini bekliyordum evet ama bu kadarını da beklemiyordum ondan. benden önce uyanıyor yine benden önce koşuyordu sakura'ya.

"günaydın" dedi beni gördüğünde gülümseyerek. "sen geri yat istersen. ben ilgileniyorum sakurayla."

"yorulmuşsundur" yanına yürüyüp parmak uçlarıma kalkarak yanağına yumuşak bir öpücük kondurdum. gülümseyip kafasını yana doğru yatırdı.

"tatlı bir yorgunluk ama. hissetmiyorum bile."

"yalancı" gülerek kızımızı kucağıma alıp siyah bebek saçlarının üstüne kokulu bir öpücük kondurdum. bu saçları hamileyken midemi az yakmamıştı. "git de uyu. gözlerin kapanıyor uykusuzluktan hâlâ hissetmiyorum diyorsun"

"hiç de bile" mızmızlanarak omuz silktiğinde gözüme fazla sevimli geldi. gülümsemekten yanaklarımın ağrıdığını fark ettim.

"sütünü sağıp dolaba koymuştum, acıkmış sanırım. ısıtıp getirir misin?"

"hemen getiriyorum" fırlayarak odadan çıktığında kıkırdadım.

"bebeğim" dudaklarımı sakura'nın tombullaşan yanaklarında gezdirdim yorgunca. hâlâ ilk gün düşündüğümün arkasındaydım, minho'yu doğurmuştum. belki, bir ihtimal, yanakları benimkilere benzerdi o kadar. ağladığı için yanaklarından süzülen kendisi gibi minik göz yaşlarını sildim. hiç kıyamıyordum.

"maması geldi" elindeki biberonla içeri girip bana uzattı minho. biberonu çevirip birkaç damla sütün elime dökülmesine izin verdim. emzirmektense sütü sağıp vermek daha kolay geliyordu doğruyu söylemek gerekirse.

"kontrol ettim ben sıcaklığını, iyi" dedi sütü kast ederek. kafamı sallayıp biberonu sakura'ya uzattım ama almak istemedi.

tabii her zaman biberonu istemiyordu.

biberonu kenara bırakıp sakura'yı emzirmek için tişörtümü sıyırdığımda minho karşımdaki lavanta rengi berjere oturup dirseğini koltuğa yasladı. ben sakura'yı emzirirken beni izliyordu.

"ne zaman benim sıram gelecek?"

"minho" azar ve alayla karışık söylendiğimde kıkırdadı. "ben de istiyorum"

"dikişlerim iyileşene kadar beklemek zorundasın" dedim kaşlarımı kaldırıp meydan okuyan bir bakış atarak. dudak büzüp omuz silkti. güldüm.

sakura karnını doyurup uyuklamaya başladığında ben de uyuklamaya başlamıştım. gözlerim uykusuzluktan yanıyordu. minho sakura'yı tekrardan beşiğine yatırıp bana döndü.

treat you better | minsung (✓)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora