11, miş gibi yapmak

4.5K 648 247
                                    


"anlayamadım?" sırıtarak bana bakan minho'ya baktım dik dik. ağlamaktan yorgun düşmüş ve bayılmış olabilir miydim odamda acaba? tüm gün zaten gerçeküstü geldiği yetmiyormuşcasına şimdi bir de karşıma gelmiş sevgili olalım diyordu. aklıyla zoru falan mı vardı ki? zamanında akıl ve ruh sağlığı derslerini dikkatli dinlemediğim için küfrediyorum kendime şu an.

"anlamayacak ne var?" arabaya binmeyeceğimi anladığında kapıyı geri kapattı ve arabanın kaputuna yaslandı. "sevgili olacağız diyorum, yabancı bir dilde mi konuşuyorum?"

"hayır, hyung!" kaşlarımı çattım ama boynumdan yukarısının kızardığını hissediyordum. "yani sence de ilişkilerin iddia üzerine değil de karşılıklı duygular üzerine inşaa edilmesi gerekmez mi?"

"alık mısın jisung, gerçek bir ilişkiden mi söz ediyorum?" gözlerini devirdi minho. kaşlarımı daha çok çattım. "bir süreliğine sevgiliymiş gibi davranacağız yani. yoksa annem beni en yakın arkadaşının oğluyla evlendirmeye kararlı, başka çarem kalmadı."

"öyle desene o zaman hyung" sinirlenmiştim. derin bir nefes verdim. az önce yaşadığım paniği uzun zamandır yaşamıyordum galiba. minhoyla gerçekten sevgili olma düşüncesi bile kalbimi şaha kaldırmıştı, iyi değilim.

"ikna edene kadar caymak yok ama. ona göre."

"ne kadar sürer ki?" soruma cevap olarak bilmiyorum der gibi omuz silkti. "annem biraz uyanık bir kadın. bir süre rol yapmamız gerekebilir."

"tamam canım, nolcak sanki her gün anneni mi görüyoruz?" dedim gülerek. minho gülmedi ama.

"annem gimpo'dan seul'e birkaç haftalığına bizimle kalmaya geliyor jisung" ciddi misin der gibi baktım hyung'a. bu şimdi mi söylenirdi? hayır her şeyi geçtim insan bir haber bari verirdi. "hatta akşam evde olur herhalde"

"eeeee?" dedim kafamı iki yana sallayarak. "bizim odalar ayrı kadın demeyecek mi bunlar nasıl sevgili ayrı odalarda kalıyorlar?"

"benimle aynı odada kalmaya bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum" minho'nun koluna vurduğumda gülerek yumruk yaptığım elimi tuttu. "şaka yapıyorum şaka kızma hemen. kilitleriz senin odanı orası tadilatta deriz artık"

"niye senin odanı değil de benim odamı kilitliyoruz?"

"pasaklısın çünkü. o odayı görürse annem seni damatlıktan reddeder."

"zaten gerçekten evlenecek halimiz yok ya" dedim bağırarak. sesimin desibelini ayarlayamadığım için etraftaki birkaç kişi bize doğru döndü. minho benim yerime eğilerek özür diledi.

"benim yatağım iki kişilik?" oflayarak kollarımı kavuşturdum. savunmasız olduğum bir yerden vurmuştu beni. "tamam ama kıyafetlerimi dolabına sen yerleştirirsin"

"ha senin derdin oydu zaten" dedi minho kafasını sallayarak. gözlerimi devirip arabaya bindiğimde o da arabanın etrafında dolaştı ve arabaya bindi.

eve girdiğimizde oda taşımanın heyecanıyla saati akşam etmiştik. zil çaldığında endişeli bir şekilde yerimde dört dönüyordum. sanki kadın beni beğenmese ne yazardı, buna rağmen üstümdeki kıyafetleri daha resmi bir şeylerle değiştirmiştim ve makyajımı tazelemiştim.

"tamam sakin ol, halledeceğiz bir şekilde" diyen minho'ya baktım ters ters. bir saattir kafayı yemiş gibi oradan oraya koşturuyordu evin içinde annesi gelecek diye şimdi de gelmiş bana sakin ol diyordu.

kapıya doğru ilerlediğinde peşinden gittim. derin bir nefes alıp kapının yanındaki aynadan kendine ve bana baktıktan sonra kapıyı açtı. karşımda gördüğüm kadını kalabalıkta görsem de bu kadın minho'nun annesi derdim. çok benziyorlardı ve annesi minho'yu klonlamış desem yalan söylemiş sayılmazdım. özellikle gülüşleri... aynılardı resmen.

treat you better | minsung (✓)Where stories live. Discover now