29, ben mi kahvaltı mı

3.8K 454 202
                                    

yeni bolumm🥳🥳

iyi okumalarr!!!

☆☆☆

lee minho

mışıl mışıl uyuyan jisung'u izliyordum. bir insanın bu kadar huzurlu ve güzel uyuyabileceğini düşünmezdim. jisung'u tanıyana kadar.

ilk kez izlemiyordum jisung'u uyurken. daha önce sevgili olmadığımız zamanlarda, nöbet dönüşü koltuğun üstünde sızdığı zamanlarda da izlerdim onu böyle. sonra kendime kızardım, bilmiyorum. her gün kedi köpek gibi kavga ettiğimiz çocuk uyuduğunda dakikalarca onu izlemek normal gelmiyordu.

jisung'un sinirli halini görmeyi sevdiğimi fark ettiğimde her şey için çok geçti. çoktan abayı yakmıştım çünkü ona. ortada hiçbir şey yokken durup durup jisung'a sataşmamın sebebi sinirlendiğinde ne kadar tatlı olduğunu fark edişimdi.

pembiş yanakları her şiştiğinde, kaşları hafifçe çatıldığında ve sürekli dişlediği için kızarık olan dudakları her öne doğru büzüldüğünde kendime doğru çekip öpmek istiyordum jisung'u mesela. tabii aramızdaki o gerginliğin onu öpmek istememden kaynaklandığını da biraz geç anlamıştım, anladıktan sonra da aklım başıma gelmişti zaten. aramızda bir şeyler yaşanabilmesi için bir çabaya girmiştim bu sefer.

evden jeju'ya gideceğim diye ayrılıp annemin yanına gittiğim gün ne yapsam aklıma jisungla olan bir diyaloğumuz geliyordu. annemin pembe begonvillerini sularken jisung'un küçükken nasıl bir evcil tırtılının olduğunu düşünüp aptal aptal sırıtıyordum. annemin köpeği vegas ortalıkta koşturdukça bbama ile olan resimleri geliyordu aklıma. sürekli kavga etsek de arada normal konuştuğumuz zamanlar da olmuyor değildi tabii, her bozuk saat günde iki defa doğruyu gösterir misali biz de eşref saatlerimizde oturup iki insan gibi konuşabiliyorduk.

annem benimle oturup boylu boyunca konuşunca evlenmek için aklıma gelen ilk kişi neden jisung'du mesela? yaklaşık bir ay boyunca her gün yatakta sıkıntılı bir şekilde dönerek bunu düşündüm ben. aslında cevap açık ve netti. yine de bir süre daha onu gerçekten sevdiğime ihtimal vermek istemedim, çünkü ben ki lee minho. otuz yaşına merdiven dayamış hatta basmış bir adam olarak bugüne kadarki en uzun ilişkim altı ay bile sürmemişti ama kedi köpek gibi olduğum ev arkadaşımla sevgili bile olmamamıza rağmen onunla evlenmeyi düşünmüştüm.

hayat sürprizlerle doluydu.

sadece yaptığı şeylerin değil hareketlerinin de beni etkilediğini anlamam daha kısa sürmüştü. bilirsiniz; yas tutmanın beş evresi vardır derler -yas tutmak diyorum çünkü aptallığım beni öldürdü ve kalbim zihnimi ele geçirdi- reddediş, öfke, uyuşma, depresyon ve kabul ediş. ben çoktan ilk dört evreyi geçmiş, kabulleniş aşamasına doğru küçük adımlarla yürümeye başlamıştım. ne diyordum? evet, jisung'un hareketleri. onu o kadar sinirlendirmeme rağmen günün sonunda gerektiğinde özür dilemesini seviyordum mesela. veya kinci olmayışını. hasta olduğum gün sabaha kadar sabırla başımda beklemesiyse son damlaydı, o gün gerçekten kabul etmiştim jisung'a aşık olmaya başladığımı.

yine de bir süre daha aynı şekilde sinir etmeye devam ettim onu. ta ki evden markete gideceğim diye çıkıp da yanındaki yeonjunla kıkırdaya kıkırdaya gelene kadar. o zamanlar bilmiyordum tabii yeonjun'un arkadaşı olduğunu ama o çocuğa öyle kıkır kıkır gülüp de yanıma geldiğinde suratının mahkeme duvarı gibi olması içimde kesinlikle bir şeyleri paramparça etmişti. orası kesindi.

uzun bir süre jisung'u evliliğe nasıl ikna edeceğimi düşündüm o günden sonra. çünkü jisung'um o kadar güzel ki her an elimden kayıp gidebilecek olması ihtimali beni yedi bitirdi. ikna edemezsem ne yapacağımı düşündüm. dizlerine kapanıp ağlardım belki de. gerçekten aşık olduğumu söylerdim. ama annemin durumunu öğrenince kendiliğinden kabul etmişti o zaten. o gün bir kez daha anladım doğru insanı bulduğumu. kalbi çok güzeldi bir kere.

treat you better | minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin