Eski Bir Tanıdık

12.2K 773 294
                                    

Tom'dan

Hala yeni keşfime gülümsüyordum. Ölümsüzlük. Benim gibi güçlü birinin ulaşması gereken bir şey. Hogwartsa başladığım ilk yıl bunu biliyordum. Eğer bir büyücüysen ölemezsin. Gerçi aile arayışlarım bana tam aksini kanıtlar nitelikteydi. Hala kabul edemesemde hogwarts tarihinde okula kayıtlı bir Tom Riddle yoktu. Buda beni babam olacak adamın muggle olması konusunda endişelendiriyor. Bunun düşüncesi bile mide bulandırıcı. Diğer yandan Marvolo ismine rastlamıştım. İlk Hogsmade gezisinde Little Hanglintone'ye bir ziyarette bulunup haklılığımı araştırmalıydım.

Önümdeki kitaplara tekrar göz attım. Koskoca hogwarts kütüphanesinde hortkuluk ile ilgili hiçbir kitabın olmaması sinirimi bozmuştu. Bulduğum bilgi yeterli açıklamayı yapmıyordu. Birini öldürdükten sonra ruh nasıl parçalanır? Bunu kitap açıklamıyordu. Birini öldürmek fikri ise kafa karıştırıcıydı. Daha önce hiç öldüren lanet kullanmamıştım. Myrtle'ı öldürmüştüm ama onuda basilisk halletmişti. Basilisk, sırlar odası... Odayı buluşumu hatırladığımda yüzüme bir gülümseme yayıldı. Sadece ben asil atam Salazar Syltherin'in verdiği görevi tamamlayabilirdim. Tabi o bunak olmasaydı. Biçim değiştirme profesörünü düşündüğümde kara büyünün içimde yükseldiğini fark ettim. Adeta öldürmek için yalvarıyordu. Ama onunda sırası gelecek. Önümdeki kitapları kapattım ve istemeye istemeye o lanet sınıfa doğru adımladım.


Herm'den


Elimdeki düzelen yaraya baktım. Anlaşılan Riddle'ın hayranları onun kadar güçlü lanetler kullanmıyordu. Omzumda hala kanayan yarayı hatırladığımda Riddle'a lanetler yağdırdım. İnsanların nasıl onun iç yüzünü göremediğini anlamıyorum. Kötülüğü o kadar bariz ki. Kızlar ona baktığında yakışıklı bir yüz, erkekler güçlü bir büyücü, profesörlerse örnek bir öğrenci görüyordu. Oysa o gerçekte karanlığa tam anlamıyla batmış acınası bir zorbadan başka bir şey değil.

Malfoy eşyalarını almak için ortak salona giderken bende yavaş adımlarla sınıfa yürümeye başladım. Bu tanıdık koridorların bana bu kadar yabancı gelmesi çok tuhaftı. Derse girdiğimde Harry'i göremeyecek olmak... Onu gerçekten çok özlediğimi fark ettim. Özellikle burada onun ailesinin katiliyle birlikte okumaya çalışırken bu daha da zordu. Sınıfa girdiğimde syltherin tarafı dışında tek boş yerin pencere kenarında ve maalesef ki Riddle'ın önünde olduğunu gördüm. İfadesiz yüzü ve yapmacık gülüşüyle adeta bana meydan okuyordu. Cesur görünmeye çalışarak sıraya ilerledim. Oturup eşyalarımı çıkarmaya başladığımda arkamda hareket ettiğini hissedebiliyordum.

"Bakıyorum elin düzelmiş Granger" soğuk ama eğlendiği her halinden belli olan o sesi duydum. Bana o kadar yakındı ki ürpermeme engel olamadım. Yüzüme boş bir ifade yerleştirip ona döndüm.

"Hayranların senin kadar başarılı değil. Onlara asla iyileşmeyen lanetleri öğretmelisin" dedim nefretimi gizlemeye çalışmayarak.

"Ama beni üzüyorsun. Ben sana hiç kaburgalarımı kırdın diye kızdım mı?" Ahhh bu çocuk nasıl bu kadar sinir bozucu olabiliyor? Ona bakıp gözlerimi devirdim.

"Kara büyü kullandığını anladıklarında alacağın cezayı sabırsızlıkla bekliyorum" cümlemi bitirdiğimde yeşil gözleri koyulaştı. Şuan yakışıklı yüzüne rağmen Voldemort'a o kadar benziyordu ki.

O bana cevap veremeden içeri biri girdi ve ben şaşkınlığımı gizleyemedim. Karşımda korkunç renkteki cübbesi ve gri sakallarıyla elli yaş genç bir Dumbledore duruyordu. Onun biçim değiştirme dersine gireceğime inanamıyorum. Sınıfını kibar bir tonda selamlayıp kürsüye ilerledi.

"Evet arkadaşlar bugün dönemin ilk dersine başlıyoruz. Öncelikle SBD'lerinizi verdiğiniz için sizi tebrik ederim. Şimdi önünüzde daha zorlu FYBS'ler var. İlk dersimizde transfer büyülerini çalışacağız" dedikten sonra sınıfa kertenkele dağıtmaya başladı.

Heyecanımı gizleyemiyordum. Daha önce bu dersleri elbette almıştım ama Dumbledore'dan almak tamamen farklı bir şeydi. Gerekli talimatları verdikten sonra denememiz için bize zaman tanıdı.

Bu büyüyü ilk yapışım aklıma geldi. Gerçekten zor bir büyüydü ve ilk denemede başaran kimse olmamıştı. Konsantre olup önümdeki kertenkeleye baktım ve büyüyü mırıldandım. Kertenkele kaybolup Dumbledore'nin masasında yeniden belirdiğinde memnuniyetle gülümsedim.

"Harika bayan Granger. Sanırım gerçekten güçlü bir cadıyla karşı karşıyayız" bana yarım ay gözlüğünün ardında kalan mavi gözleriyle gülümsedi. "Gryffindor'a 20 puan" sevinçle ona bakarken sınıfı incelemeye başladım.

İnsanlar deniyor ama başaramıyordu Malfoy bile odaklanma sorunu yaşıyor gibiydi. Birden bu sınıfta çok güçlü bir büyücü olduğunu hatırladım ve kafamı arkaya çevirdim. Riddle görünüşe göre kertenkelesini çoktan kaybetmiş sandalyesine yaslanmış şekilde oturuyordu. Sinir ise gözlerini yakıyordu. Yayılan kara büyüsünü havada hissedebiliyordum. Gözleri beni bulduğunda sinirli ifadesini hala koruyordu. Ne olduğunu merak etmiştim. Dumbledore onun yaptığını görmemiş olamaz. Peki neden onu tebrik edip puan vermedi? Ya da yaptığını söylemedi? Sanki onu görmezden geliyor gibiydi. Ama Dumbledore böyle bir şey yapmaz ki. Aklıma Harry'nin sözleri hücum etti.

Dumbledore onun kim olduğunu görmüştü ve ona hiç bir zaman güvenmedi.

Demekki Riddle'ın gerçekte nasıl bir pislik olduğunu gören birileri vardı. Ama yine de onu görmezden gelmesi bana ister istemez Harry-Snape ilişkisini hatırlattı. Dersin bitimine kadar başka birisi başaramadığından iki parşomen ödev verildi. Ben eşyalarımı yavaşça toplamaya başlamışken Riddle'ın çoktan toplanıp çıkışa yürüdüğünü gördüm. Gerçekten de o bu sınıfta örnek öğrenci imajını korumaya çalışmıyordu. Kafam karışık halde sınıftan çıktım. Koridorda ilerlerken bir  el sertçe kolumu tutup beni boş bir sınıfa çekti. Beni çeken kişiye baktığımda gözlerim o muhteşem yeşil gözlerdeki korkunç kırmızılıklarla karşılaştı.

"Sen az önce beni tehdit mi ettin?" Sesi kanımın çekilmesine sebep oldu

"Tehdit etmek senin işin unuttun mu?"

"Yanlış kişiyi karşına alıyorsun Granger. Bu senin için iyi olmayacak" gözlerini bana sabitlediğinde hala sinirli olduğunu gördüm

"Ben seni karşıma almadım Riddle. Sen bana saldırdın" o Voldemort'tu tabiki herkesten nefret edecekti ama okuldaki imajını korumasına rağmen neden bana karşı bu kadar agresif?

"Dumbledore sonunda kendine bir öğrenci buldu sanırım"

"Bu sonsuz sevginin karşılıklı olduğunu görmek güzel. En azından Dumbledore senin nasıl bir pislik olduğunu görebiliyor"

Sözlerim bitirdiğimde elini asasına uzattığını fark ettim. Refleks olarak bende asamı elime aldım. Bana saldırmasını istemiyordum çünkü onu durduracak gücüm yoktu. Birden kapı açıldı ve içeri Dumbledore girdi. Yaydığı sıcaklık bütün vücuduma yayıldı ve yeniden rahatlamış hissettim. Riddle'a baktığımda asasını çoktan kaldırmış nefretle karşısındaki adama bakıyordu.

"Her şey yolunda mı bayan Granger?"

"Evet profesör bizde Riddle'la ders hakkında konuşuyorduk" şüpheli gözlerle bakmaya devam etti

"Eminim öyledir"

"İzninizle sonraki dersime geç kalacağım"

Riddle kaçar adımlarla sınıftan ayrıldı. Ayrılırken de nefret dolu bakışlarını Dumbledore ve bana atmayı ihmal etmedi. İhtiyar profesöre gülümserken ne kadar ucuz kurtulduğumu biliyordum. Diğer yandan ondan korkarak yaşamaya devam edemezdim. Bana zaten saldıracaktı o zaman bu oyunu çift taraflı oynayabilirdik. Aklımdaki planla yüzüme bir gülümseme yayıldı ve sınıfı terk ettim.





Fark ettiniz mi bilmiyorum ama Herm burada Harry'e aşık. Her zaman olması gerektiği gibi. Tabi şuan Harry olmadığına göre işler değişir

değişim~tomioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin