ÇARESİZ

9.1K 665 215
                                    


Tom'dan

Herm'e ulaştığımda Grindelwald'ın son hamlesini yaptığını gördüm. Fazla geç kalmamak için yalvarırken bize doğru yaklaşan öldüren laneti görüyordum. Sonrasındaysa tek hissettiğim cisimlenmenin verdiği kaybolmuşluk ve sonsuz karanlıktı. 

Soğuk hava yüzüme çarpıp beni kendime getirdiğinde başardığıma inanamadım. O yerden gerçekten de kurtulmuştuk. Grindelwald'ın lanetinin vurduğu yer hala kanıyordu ama yaşamamın yanında bu hiç bir şey sayılırdı. Kurtulmanın verdiği sarhoşluktan bir inlemeyle ayıldım. Sesin geldiği yere baktığımdaysa korku bütün bedenimi bir kez daha ele geçirdi.

"Lanet olsun" Hemen Herm'in yanına koştum. "Özür dilerim hepsi benim hatam"

"Tom, orada ölmeme izin vermediğin için teşekkür ederim" dedi zorlukla duyulan sesiyle. Sağlam olan elini kaldırıp bana uzattı. Gözlerim ise sağ elinin olması gereken yerde takılmıştı. Septirmiştim. Dünyanın en güçlü büyücüsü olduğumu düşünen ben basit bir cisimlenme büyüsünü bile doğru yapamamıştım. Şimdiyse karşımda kan kaybından gittikçe soluklaşan kıza çaresiz gözlerle bakıyordum. Ne yapmam gerekiyordu? Bizi o evden çıkarmaya o kadar odaklanmıştım ki nasıl çıkacağımızı hiç düşünmemiştim bile. Şimdiyse bütün sorunlar beynime hücum ediyordu

"Ölmene izin vermeyeceğim. Beni anladın mı? Ölemezsin, beni burada bırakıp gidemezsin. Buna asla izin vermem" Kızın beni duyup duymadığını bile bilmiyordum. Ama umrumda da değildi. Kendimi rahatlatmak istiyordum. Söylediğim sözlere inanmak istiyordum. Nerede olduğumuzu anlamak için çevreye bakındım ama görebildiğim tek şey uçsuz bucaksız yeşildi. Hogwartsa dönmemiz gerekiyordu ama cisimlenmek için çok uzak olduğunu biliyordum. Gerçi cisimlenme mesafesinde olsak bile az önceki faciadan sonra bir daha deneyeceğimden şüpheliydim. Parmağımdaki yüzüğü çıkardım ve çaldığım asayı ona doğrulttum. Büyüyü tamamladığımda yüzükten mavi dumanlar çıkmaya başladı. 

"Herm seni  geri götürüyorum. Sadece benimle kalmaya çalış olur mu?" Cevap vermemesi beni korkutuyordu. Bir elimle onu sıkıca tutarken diğeriyle anahtara tutundum ve zamanın gelmesini bekledim. Karnımdaki o tanıdık hissi hissettiğimde gözlerimi açtım ve hogwartsın tanıdık silüetiyle karşılaştım. Herm'i kucağıma alıp koşmaya başladığımda meraklı gözleri yok sayıyordum. Kimseye açıklama yapacak durumda değildim. Okulun içine girdiğimde ne olduğunu anlayabilecek tek kişiyi gördüm

"Dumbledore'yi bul ve hastane kanadına gelmesini söyle" Malfoy'un söylediklerimi ne kadar anladığından emin değildim ama tepki vermesini bekleyerek kaybedecek vaktim yoktu. Herm zaten oldukça ciddi yaralanmıştı ve şimdide neredeyse bütün kanını kaybediyordu. Kendimi ona bir şey olmayacağı konusunda ikna edip hastane kanadına ulaştım. Kapıdan içeri adımımı atar atmaz çığlıklar kulağımda yankılanmaya başladı

"Ne oldu?" Herm'i boş bir yatağa yatırıp kadına bakmadan açıklamaya başladım

"Grindelwald bize saldırdı. Oradan kurtulmak için cisimlendiğimdeyse septirdim. O zamandan beri hiç tepki vermiyor ve solunumu gittikçe yavaşladı" kadın beni dinlerken bir yandan da ne olduğunu bilmediğim iksir şişelerini getiriyordu.

Herm'i ilk defa inceleme fırsatı kazanmıştım. Güzel yüzü ve kolları kesiklerle kaplıydı ve yaralarından kan sızıyordu. Vücudundaki morluklar ne kadar acı çektiğinin göstergesiydi. Ve eli... Bunu yaptığıma inanamıyorum. Ona en büyük zararı ben vermiştim. Kesikler ve morluklar iyileşecekti peki ya eli. İksirler yeniden bir el oluşmasını sağlayabilir miydi?

"Tom" kapının açılması ve Dumbledore'nin sesiyle yeniden kendime geldim. Şu an ihtiyacım olan tek kişi oydu.

"Yardım et. Ona yardım et lütfen. Ölmesine izin verme" Bana ne olduğunu bilmiyordum ama ben daha kendimi durduramadan gözümden yaşlar akmaya başladı. Dumbledore anladığını belli edercesine arkamdaki yatağa yürümeye başladı. Bense orada öylece duruyordum. Çaresizliği yeniden bütün hücrelerimde hissettim. Bir daha asla kendimi çaresiz hissetmeyeceğime yemin ettikten beş yıl sonra yeniden hissediyordum. O bilindik güçsüzlük bedenimi ele geçirirken kendime lanet ettim. Hayatta her şey olabilirdim ama güçsüz asla. Kendimi toplamam gerekiyordu. Şu an anılara teslim olmak ve kabuslarımı yaşamak için uygun bir zaman değildi. Yatağa doğru yaklaştım.

"Onu iyileştirebilir misin?" sesimin ne kadar kırılgan çıktığını umursamadım bile

"O iyi olacak Tom. Ama ne yazık ki elini geri getiremeyiz" duyduklarımla birlikte yeniden yıkıldığımı hissettim. Gücü kazandığımda yanımda durmasını istediğim kusursuz kraliçem asla eskisi gibi olmayacaktı. Ve bundan tamamen ben sorumluydum. Ya gözlerini açtığında benden tamamen nefret ederse? Ya her şey için beni suçlarsa? Bütün bunlar için onu suçlayamazdım. Kimsenin beni durdurmasına izin vermeden kütüphaneye doğru yürümeye başladım. Mutlaka bir yolu olmalıydı. Kendime bir gizleme büyüsü yapıp yasak bölüme girdim. Buradaki kitaplardan birinde işime yarar bir büyü olduğundan emindim. Bir kitabı elime aldım ve masalara doğru ilerledim. Yaramdan çok fazla kan kaybettiğimi biliyordum ve gittikçe acımaya başlaması durumuma hiç yardımcı olmuyordu. Asayı gövdeme doğru sallayıp bir kaç büyü yaptım. Bunlar en azından bir süre daha ayakta kalmamı sağlardı. 

Önümdeki kitapların sayısı gittikçe artarken hala işime yarayacak bir şey bulamamıştım. Kan kaybım bilincimi gittikçe bulanıklaştırıyordu ve kendimden geçmeme çok az kaldığını biliyordum. İnferius büyüsünü okuduğumda artık ümidimi kaybetmek üzereydim. Bu lanet kitaplarda gerekli büyü yoktu. Ama bu büyünün işime yarayabileceğini biliyordum. Eğer ölüleri geri getirebiliyorsa bir elde yapabilirdi. Sadece bazı değişiklikler yapmalıydım. En ufak bir hatamda Herm'i beyinsiz bir ceste çevirebilirdim. Bu durumsa kesinlikle seçeneklerim arasında değildi. Kitabı kapayıp yeniden hastane kanadına ilerlemeye başladım. Eğer bu büyüyü yapacaksam Herm'in bedenine ihtiyacım olacaktı. İçeri girdiğimde bütün gözler bana döndü. Bense şimdi daha canlı gözüken Herm'e bakıyordum

"Tom o yaşayacak. Şimdi senin yarana bakmamız lazım. " bunağı dinlemeden Herm'e yaklaşmayı sürdürdüm. Bu kadar kişinin önünde böyle karanlık bir büyüyü yaparsam beni direk azkabana yollarlardı. 

"Bize biraz zaman ver. Sadece bir kaç dakika"  İhtiyarın gözlerinden bunu onaylamadığını görebiliyordum. Ama umrumda değildi. Herm benim yüzümden bu haldeydi ve bunu sadece ben düzeltebilirdim.

"Tom o yara çok kötü gözüküyor ve Grindelwald'ı tanıyorsam ona hemen bakmamız gerek. Bayan Granger bir süre daha bekleyebilir"

"Beni onunla yalnız bırakmazsanız bana bakmanıza izin vermem" dedim gücümün el verdiği ölçüde bağırarak. Kendimi zorlamamam gerektiğini biliyordum. 

"Tamam istediğin gibi olsun ama sadece beş dakika" 

"Bu benim için yeterli" hepsi dışarı çıktığında asamı baygın yatan kıza doğrulttum. Gücümü elimden geldiğince toplayıp büyüyü yapmaya başladım. Ben sözleri söyledikçe gümüşi bir el belirmeye başladı. Büyüyü tamamladığımda kendimden geçmek üzere olduğumdan emindim. Kapı açıldığında son kez gümüşi ele baktım ve gelen kişilere döndüm.

Kendimi karanlığa teslim etmeden önce duyduğum tek şeyse Dumbledore'yi gördüğümde zihnimde beliren sesti

Onu öldüreceksin Tom bunu ikimizde biliyoruz. Sadece an meselesi



Yepyeni bir bölümle karşınızdayım. Hikayede gerek oylarıyla gerek yorumlarıyla bana destek olan herkese teşekkür ederim

değişim~tomioneNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ