Çatal Boynuzlu Geyik

11.4K 796 230
                                    

Oy ve yorumlarla hikayeye destek olmayı  unutmayın

Tom'dan

Büyük salona girdiğimde insanların hayranlıkla dekorasyonu incelediğini fark ettim. Yaptığım işten gurur duyar şekilde yürümeye başladım. Ben yanlarından geçerken kızların hayranlıkla bana baktığını gördüm. Gerçekten bu aptallar onlara değer vermediğimi ne zaman anlayacaklardı? Biraz daha ilerlediğimde bu kadar kalabalığın arasında bile ciğerlerime dolmayı başaran taze yağmur kokusunu soludum.

Granger her zaman ki kahverengilerinin aksine sarı ve hafif dalgalı saçları ve son derece kısa elbisesiyle sarı kafanın yanında duruyordu. Bir süre onu incelemeye karar verdim. Beni bu derece etkileyen özelliği neydi? Bana bunu nasıl yapıyordu? Diğer kızlardan herhangibir farkı yoktu. Sıradan görünüşlü sıradan bir kızdı işte. Peki gözümde onu bu kadar farklı kılan neydi? Zekası mı yoksa bir türlü aydınlatamadığım gizemli geçmişi mi ?

Ben kendi düşüncelerime dalmışken sarı kafa bir kızla uzaklaştı ve Granger tek başına kaldı. Ona yaklaşıp konuşmaya başladım. Ses tonundaki gerginlik yüzüne yansıyordu. Fark etmese de konuşurken parmaklarıyla oynuyordu. Onu bu kadar etkilediğimi bilmek hoşuma gidiyordu. Sinirlenip arkasını döndüğünde onu bileğinden yakaladım ve olduğu yerde çevirdim. Hareketime şaşırsada o da anı bozmak istemiyor gibiydi. Ellerini ensemde birleştirdikten sonra dans etmeye başladığımızda kalp atımımın hızlandığını fark ettim. Benim yakınlığımın onu etkilediği gibi onun yakınlığıda beni etkiliyordu. Bu karşılıklı olay beni rahatsız etsede şimdilik akışına bırakmaya karar verdim.

Başını göğsüme dayadığında kokusu tam anlamıyla ciğerlerimi dolduruyordu. Sıcak nefesinin göğsüme çarpması vücuduma yeniden elektrik dalgası yaymaya başladı.
Daha önce duyguların varlığına bile inanmayan ben nasıl böyle şeyler hissedebiliyordum? Neden bu kıza karşı? Cevaplandıramadığım sorular beni iyice gererken Granger beni çekiştirmeye başladı.

"Nereye gidiyoruz?" Kalabalığın içinden hızlı adımlarla ilerlerken beni duyup duymadığını bilmeden bağırdım.

"Gidince görürsün" bir süre sonra cevap vermişti.

Ana kapılardan dışarıya çıktığımızda dondurucu kasım soğuğu titrememe sebep oldu. Granger'a baktığımda onunda titrediğini fark ettim. Sanırım dışarı çıkarken bunu hesaplamamıştı. Elini bırakıp ceketimi çıkarttım. Bu yaptığım saçma gelsede çıplak omuzlarıyla dışarda durmasını istemiyordum.

"Hiç gerek yok" diye itiraz etmeye başlasada onu susturdum. Ceketimi omzuna yerleştirdikten sonra üzerimize bir ısınma tılsımı yaptım.

"Böylesi ikimiz içinde daha iyi"
Tılsım sayesinde ısınmaya başlamıştım. Granger'ın düzenli nefesinden onunda ısındığını anlayabiliyordum.

"Artık nereye gittiğimizi söyleyecek misin?" Kara göle doğru yürüsekte oraya gittiğimizden emin olamıyordum.

"Yaptığını görmek istiyorum" dedi mutlu bir şekilde bana dönerek. Gülümsemesi yaptığım tılsımdan daha çok içimi ısıtıyordu.

"Neyi yaptığımı?" Anlamaz gözlerle ona bakıyordum

"Patronus büyüsünü tabi ki" dedi bilmiş bir tavırla. Sözleri bu sefer titrememe sebep olmuştu.

"Nereden çıktı şimdi bu?" Engel olamadan bağırmaya başlamıştım

"Çekindiğini biliyorum Riddle ama bence başaracaksın" emin gözlerle bana bakıyordu.

"Düşüncelerini kendine sakla Granger" arkamı dönüp şatoya yürümeye başladım.

"Sadece dene lütfen" bileğimden tutup beni durdurdu.

değişim~tomioneWhere stories live. Discover now