Oyun Zamanı

12K 855 175
                                    

Tom'dan

Koridorlarda hızlıca ilerlerken kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Yanımdan geçen salakların bana attıkları korku dolu bakışları önemseyemeyecek kadar sinirliydim. O kız nasıl beni tehdit eder? Bu cesareti kendisinde nereden buluyor? Peki ya Dumbledore'ye söylerse? Böyle bir şey olduğu anda ihtiyar beni kapının önüne koymak için her şeyi yapar. Bunun olmasını engellemeliyim. O korkunç yere geri dönemezdim hemde asasız. Başımı sallayarak kafamdaki düşünceleri dağıtmaya çalıştım. Ama hiç faydası olmuyordu.

"Hey Riddle" birinin bana seslendiğini duyduğumda istemsizce yavaşladım. Şuan son isteyeceğim şey koridorun ortasında dikilip örnek öğrenci rolü yapmaktı

"Ne var?" Bana seslenen kişinin Dolohov olduğunu gördüğümde iyice sinirlenmiştim. Bu gerizekalı ne istiyor olabilir?

"Şey biz bir daha ki toplantının saatini merak etmiştik" sesindeki korkuyu gizlemeyi başaramamıştı.

"Ben ne zaman istersem o zaman olur. Şimdi seni lanetlememi istemiyorsan çekil yolumdan" arkamı dönüp hızlı adımlarla yürümeye devam ettim.

Belkide sinirimi atmak için bir toplantı iyi olabilirdi. O aptalları lanetlemek şimdi gözüme daha mantıklı göründü. Ama hayır, kendimi toplamalı ve Granger sorununa odaklanmalıyım. Eğer Dumbledore'ye söylediyse beni bu aptallar bile kurtaramazdı. Düşüncelerimden sıyrılmaya çalışırken karşımdan gelen sarı kafayı fark ettim. Oldukça gergin görünüyordu.

"Malfoy" yanımdan geçeceği sırada onu durdurdum. Gerginliğini saklamaya çalışarak bana bakmaya başladı. Çenesinin kasıldığını fark edebiliyordum. Ama bunu da sadece ben fark edebilirdim o da bütün hayatım insanlara numara yapmakla geçtiği için. "Granger'ın durumunu merak etmiştim. Daha iyi mi?" Ahh ses tonumdaki tiksintiyi zor saklamıştım.

"Daha iyi günleri olmuştu" dedi bana inanmadığı her halinden belli olan ses tonuyla

"Onu benden önce görürsen özürlerimi ilet"

Bana hiçbir cevap vermeden arkasını dönüp yürümeye devam etti. Onu lanetlememek için kendimi zor tutarak bende yoluma devam ettim


Herm'den


"Bilemiyorum Herm. Bana pek mantıklı görünmedi" güvensizliği her halinden anlaşılan Malfoy'a baktım

"Hadi ama zaten mantıklı olmasına ihtiyacımız yok ki. Burada ki günlerimi bu şekilde geçiremem Draco. Beni sürekli lanetlemeye çalışan kızları görmüyor musun?" Ona masumca bakmaya çalıştım.

"Seni lanetlemeye çalışan kızlar sana gerçekten zarar veremez ama Karanlık Lord'u kızdırırsan o bunu seve seve yapar"

"O şu an Lord Voldemort değil Draco. Sadece bir altıncı sınıf öğrencisi"
"Korkunç lanetler bilen ve şimdiden insanları öldürmeye başlamış sıradan bir altıncı sınıf" dalga geçen ses tonuyla bana bakmayı sürdürdü

"Sen olsanda olmasanda bunu yapacağım Draco. Ama yardımın olursa bunu daha rahat halledebilirim" ona son bir bakış atıp yürümeye başladım. Bir süre sonra gelen ayak seslerinden beni takip ettiğini anlamıştım

"Tamam ama eğer işler yolunda gitmezse bu işte tek başınasın unutma. O kaçıkla başımı belaya sokmak istemiyorum" sevinçle ona sarıldım. Burada bu zaman diliminde tıkılı kalmak isteyeceğim son kişi olmasına rağmen Draco burada yanımda olduğu için mutluydum. En azından beni anlıyordu

Planı uygulamak için sınıfa ilerlediğimizde Riddle'ı sıraların birinde tek başına otururken buldum. Tamamen önündeki kitaba odaklanmıştı ve inanılmaz yakışıklı gözüküyordu. Kendime onun sevdiğim herkese zarar veren bir katil olduğunu hatırlatıp yanına ilerledim

"Oturmamın sakıncası var mı?" Masum tutmaya çalıştığım sesimle sordum

"Hayır oturabilirsin" yüzündeki ifade o kadar boştu ki şuan ne düşündüğünü anlamam imkansızdı.

"Draco bana konuşmanızdan bahsetti" yüzünden geçen gergin ifadeye baktım. Neden gerilmişti? Hatta neden Draco'ya özür dileyeceğini söylemişti?

"Evet ben o konuda" lafını bitiremeden konuşmaya başladım

"Dinle Riddle ben senden çok özür dilerim ama beni dinlersen anlayacağını biliyorum" tüm sınıfın beni duyduğundan emin olmak için yüksek sesle konuşuyordum. Riddle bir gariplik olduğunu anlasada neler döndüğünü henüz anlayamamıştı.

"Benimle sevgili olman için seni zorlamam çok yanlıştı biliyorum ama çok çaresizdim. Buraya arkamda birçok şey bırakıp geldim ve seni gördüğümde beynimden vurulmuşa döndüm. Ona o kadar çok benziyordun ki" derin bir iç çektim ve kendimi zorlayarak gözümden bir damla yaş akmasını sağladım. Bana hala anlamaz gözlerle bakan Riddle'a en masum halimle bakıp konuşmamı sürdürdüm.
"Saçların ve gözlerin ona o kadar benziyordu ki. Bir an ona yeniden sarılabilirim zannettim. Onu o kadar çok özlemiştim ki. Sende onu gördüm Riddle. Ölen nişanlımı" son sözlerimle sınıftan bir kaç kızın iç çektiğini duydum. Riddle artık her şeyi anlamış şekilde bana bakıyordu. Gözlerinde sinirden başka eğlencede görüyordum. Ne yani oyunum onu eğlendiriyor mu?
"Ben, ben bunun için seni zorladım sana yakın olmak istedim ama bunun yanlış olduğunu görüyorum. Sana o şekilde davranmamalıydım. Lütfen beni affettiğini söyle" kızarmış gözlerle ona bakmaya başladım. Ne diyeceğini kestirmeye çalışıyordum ama bu tabiki imkansızdı.

"Seni anlıyorum Granger" bizi dinleyen insanlara kısa bir bakış atıp yeşil gözlerini üzerimde sabitledi.
"Zor şeyler yaşamışsın ama seninde dediğin gibi ben ölen nişanlın değilim" ölen kısmına vurgu yaparak konuşurken gülmemek için kendimi zor tutuyordum.
"Ama yinede seni beni tehdit ettiğin için affedeceğim" bana yapmacık bir gülüş gönderdiğinde ona baktım. Her hareketinin sahte olduğunu bilsemde çok çekici olduğunu inkar edemezdim.

"Çok teşekkür ederim Riddle beni anlayacağını biliyordum. Senin gibi kibar birinden de başka bir davranış beklemezdim zaten" kibar bölümüne vurgu yapmıştım. Ona gülümserken oda bana gülüyordu. İkimizde o kadar yapmacıktık ki insanların bunu nasıl fark etmediğini anlayamıyordum.

Profesörün sınıfa girmesiyle ders başladı. Sadece Riddle'la daha fazla vakit geçirmek için Dumbladore'un beni bu aptal derse soktuğuna inanamıyorum. Kehanet kesinlikle en nefret ettiğim ders. Böcek suratlı 'T' gözümün önüne gelince yüzümü buruşturdum. O sahtekarı hala okulda tuttuklarına inanamıyordum. Şuansa karşımda altın sarısı kuyruğuyla açık tenli bir at adam duruyordu. Dersi Trelawney'den daha iyi işlesede hala koca bir saçmalıktı.

Ders bitiminde eşyalarımı hızlıca toplayıp sınıftan çıkacakken bileğimi sıkan elle oturmaya devam ettim. Başımı çevirdiğimde Riddle'ın soğuk gözleriyle karşılaştım. Beni sıradan kaldırıp çekiştirmeye başladığında korktuğumu hissediyordum. Elim asamda onu takip etmeye devam ettim. En sonunda kullanılmayan sınıflardan birinin içine girip kapıyı kapattı

"Az önceki numara gerçekten beklenmedikti" yumuşak ses tonu beni şaşırtmıştı

"Eğlenmediğini söyleyemezsin" yumuşak sesinden cesaret alıp ona şaka yapsamda bundan anında pişman oldum. Şimdi sert şekilde bana bakıyordu. Ellerini iki yanıma dayayıp beni kapıyla arasına sıkıştırdığında zorlukla nefes alıyordum. Bana çok yakındı. Yavaşla saçlarımı kulağımın arkasına attığında değdiği yerin yandığını hissettim. Kulağıma fısıldadığında tenime değen sıcak nefesi terlememe sebep oldu.

"Bir daha beni istemediğim bir şeye zorlarsan bu kadar şanslı olmazsın"

Yavaşça geri çekildiğinde yüz yüze geldik. Gözlerinin yeşili o kadar güzeldi ki insan içinde kaybolabilirdi. Bir kez daha bana yaklaştığında kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atıyordu.

"Artık kızlar seni rahat bırakacağına göre bir süre okulun keyfini çıkar" dudakları yanağıma değerken konuşmuştu. Her ağzını oynatışında tenime sürtünen dudakları kalbimi daha da hızlandırıyordu. Hızla geri çekilip dışarı çıktığında bense arkasında bakakalmıştım.





Ama bu tom çok tatlı oldu bence
Unutmayın ne kadar oy gelirse bölüm o kadar hızlı gelir

değişim~tomioneWhere stories live. Discover now