Kabus

12K 799 250
                                    

Herm'den

Yatakta dönüp dururken bugün olanları düşünüyordum. Zamanının en tehlikeli ölüm yiyenlerinden Dolohov bu sefer farklı bir yolla bana zarar vermeye çalışmıştı. Bir buçuk sene önce sihir bakanlığında bana yolladığı laneti sanki yeniden göğsümde hissetmiştim. Ama o iğrenç ellerini vücudumda hissetmek yerine yeniden lanetine hedef olmayı tercih ederdim. O anı düşündüğümde yüzümü tiksintiyle buruşturdum.

Birde Riddle vardı. Kurtarıcım. Bu cümleyi onun için kullanmak bile kendimi kötü hissettiriyordu. Ama olan gerçektende buydu. Tom Riddle; geleceğin Karanlık Lord'u, ailemin ve sayısız insanın katili beni kurtarmıştı. Kendimi ona borçlu hissetmek çok kötü bir histi. Ama o gelmeseydi neler olabileceğini düşünmek bile istemiyordum.

Sonra ona sarılışım aklıma geldi. O aşırı tanıdık kokusunu içime çekişim. Beni rahatlatmaya çalışması. Beklediğim gibi biri değildi. Ben buraya geldiğimizde onun katıksız bir şeytan olmasını bekliyordum. Okulda terör estiren, herkesin korktuğu bir şeytan. Ama o herkese rol icabıda olsa son derece nazik davranan ve okuldaki hemen hemen bütün kızların aşık olduğu biriydi. Merlin aşkına. Keşke insanlara gerçek yüzünü gösterse. Böylece her şey daha kolay olur.

***

Sıçrayarak uyandığımda sabah olduğunu fark ettim. İçinde Harry ve Riddle'ın olduğu korkunç bir kabus görmüştüm. Harry'nin bana suçlayarak bakan yeşil gözleri ağlamama sebep oldu. Yataktan kalkıp üstümü değiştirdim ve ne kadar erken olduğuna aldırmadan şatodan dışarı çıktım. Gölün kenarına ulaştığımda ağlamam dahada şiddetlenmişti. Gerçekten bana neler oluyordu? O saçma sapan kabusu neden görmüştüm?

"Bu kadar fazla ağlayan birine göre oldukça güçlüsün" arkamdan gelen sesle irkildim. Ona bakmadan konuşanın Riddle olduğunu anlamıştım. Sesi her zaman olduğu gibi derinden geliyordu.

"Fazla ağlamıyorum. Sadece ne zaman ağlasam beni görüyorsun" dedim ona dönerek. Mükemmel taranmış saçları ve üstüne tam oturan formasıyla kusursuz görünüyordu.

"Hımmm. İşte bu ilginç. Neden ağladığını sorabilir miyim?" Yanıma otururken ilgisiz bir ses tonuyla sordu.

"Bu saatte neden uyanıksın?" Dedim sorusunu duymazdan gelerek.

"Ben her zaman erken kalkarım. "

"Sanırım uyumak senin için zaman kaybı" yüzünden geçen tuhaf ifadeye baktım. Daha önce Lord Voldemort'un yüzünde kimsenin görmediğine emin olduğum o ifadeye.

"Peki sen neden bu kadar erkencisin?" Sesi bu sefer daha farklıydı. Sanki kırılgan çıkmıştı.

"Aslına bakarsan kabus gördüm" ona neden doğruyu söylediğimi bilmiyordum ama kendime engel olamamıştım. Yeşil gözlerini bana çevirdi. Sanki kabusumu görmek istermiş gibi bakıyordu

"Seni ağlatan şeyde gördüğün kabus sanırım. Neyle ilgiliydi peki?"

"Buraya gelmeden önceki hayatımla" dedim yine kendime engel olamayarak. Yumuşak ses tonu ve anlayış dolu bakan gözleri kendimi durdurmamı engelliyordu.

"Anlıyorum. Zor bir hayattı herhalde" diye tahmin yürüttü.

Konuşma sırasında bana gittikçe yaklaşmıştı ve ben yeniden o çok tanıdık kokusunu hissedebiliyordum. Merlin aşkına bu kokuyu nereden tanıyorum?

"Zor gerçekten hafif kalan bir sözcük" ona acıyla gülümserken o ise sadece bana bakıyordu

"Bana anlatabilirsin. Bu okulda kimse benden iyi sır tutamaz" davetkarca gülümseyen yüzüne baktım.

değişim~tomioneWhere stories live. Discover now