Böcürt

11.2K 728 311
                                    

Tom'dan

Bilmek güçtür. Güçlü olmak için karşındakinin zaafını bilmeli ve zamanı geldiğinde kullanmalısın. Ben bugüne kadar bu avantajı hep kullandım. Gerek insanları korkutmak için gerekse işlerimi yaptırtmak için.

Ama bu kız her şeyi altüst etti. Sadece kendiyle ilgili değersiz sırları benden saklamasıyla değil. Aynı zamanda benim hayatıma ait önemli ve kimsenin bilmediği şeyleri de biliyordu. Ve bu durum beni onun karşısında güçsüz kılıyordu. Benim hakkımda başka neler bildiğini öğrenmeliydim. Şiddet işe yaramadığına göre başka bir yaklaşım geliştirmeliydim.

Karşımda korkulu gözlerle bana bakan kıza baktım. Korktuğu her halinden belliydi. Ama aynı zamanda cesur görünmeye çalışıyordu. Tıpkı ilk karşılaşmamızdaki gibi. Bu kızı diğer herkesten ayıran özelliği neydi ki?

"İlk karşılaşmamızda sana bir şey yapmamıştım" diye cevapladım sorusunu. Herkese sevgi dolu baktığı gözlerine bakarak. O gözler bana bakarken içi boşalıyor sanki nefretle doluyordu.

Kendimi ona yaklaşırken buldum. Nefesi yüzüme çarpıyordu. Nefesinde yağmur kokusunu hissediyordum. Kapattığı göz kapakları titremeye başladı. Ona daha fazla yaklaştım. Dudaklarımız arasında birkaç santim kalmıştı.

"Hermione!!!" Başımı Granger'dan uzaklaştırıp sesin geldiği yöne bakmaya başladım. Potter karışık bir yüz ifadesiyle bize doğru yaklaşıyordu.

"Ahhh Charlus" Granger'ın kekeleyen sesini duyunca bakışlarımı ona çevirdim. Sesi sanki maraton koşmuş gibi nefes nefeseydi. Kızaran yüzüne son kez bakıp ne konuşacaklarını önemsemeden oradan uzaklaştım.

Bana ne olmuştu böyle? Potter gelmeseydi Granger'ı öpecek miydim? Kendi dudaklarımı onun yumuşak, pembe dudakları üzerinde düşündüm. Daha önce hiç tecrübe etmediğim bir şeydi. Ve bunu yapmayı istediğimi de sanmıyordum. Okuldaki bir çok kızla birlikte olmuştum ama bunların arasına Granger'ı katmayı hiç düşünmemiştim. Kafamdaki saçma düşünceleri uzaklaştırıp yoluma devam ettim.

Herm'den

Duyduğum ses ve Riddle'ın uzaklaşan nefesiyle gözlerimi açtım. Yeşil gözleri öfke ve kararsızlıkla parlıyordu. Tek kelime etmeden uzaklaştığında olduğum yerde kalakaldım. Bana seslenen kişinin konuşmaya başladığını duyuyordum. Ama ne konuştuğuna odaklanamıyordum. Beynim az önceki olayın etkisinden kurtulamıyordu

"Özür dilerim gitsem daha iyi olacak sanırım" deyip uzaklaştım. Başka ne diyebilirdim ki? Konuşanın ne diyeceğini beklemeden yürümeye başladım.

Az önce ne olmuştu? Riddle niye bu şekilde davranmıştı? Peki kalbim neden ona olan nefretime rağmen yakınlığıyla bu kadar hızlanıyordu? Kendime lanet ediyordum. Bana ve çevreme verdiği onca zarara rağmen nasıl böyle davranmasına izin verebilirdim? Nasıl bana yaklaşmasına izin vermiştim?

Derse doğru isteksiz adımlarla yürümeye başladım. Derste onu göreceğimi biliyordum ve bu beni çıldırtıyordu.

***

İster korkaklık deyin ister başka bir şey o gün hiçbir derse girmedim. Yemeğede inmedim. Çünkü kendimi sakinleştirene kadar Riddle'ı göremezdim. Vereceğim tepkiyi bilmemek beni korkutuyordu. Şu ansa ilk ders olan KSKS sınıfına doğru ürkek adımlarla yürüyorum.

"Hey Granger dün nereye kayboldun?" Karşı taraftan bana doğru yürüyen Draco'yu gördüm. Endişeli bir hali vardı.

"Biraz kafamı dinlemeye ihtiyacım vardı" yalan olmayan cevabımı verdiğimde yüzünden inanmazlık okunuyordu.

"Riddle sana bir şey mi yaptı?"

"Sürekli bu soruyu sormayı bırakmalısın Malfoy. Artık sıkmaya başladı" onu kırmak istemiyordum ama bu kadar üzerime düşmeside beni deli ediyordu.

"Öyle olsun" deyip sinirli bir şekilde yürümeye başladı.

"Özür dilerim Draco. Sadece biraz gerginim" bana cevap vermeyip başıyla onayladı. Nefes alıp verişinden sinirli olduğunu anlıyordum ama bunu değiştirmek için yapabileceğim bir şey yoktu.

Sınıfın kapısından girdiğimizde neredeyse herkesin geldiğini gördüm. Gözlerim istemsizce Riddle'ın yeşilleriyle buluştuğunda başımı sallayıp onun tam aksi yönüne ilerledim. Ona yakın olabileceğimden emin değildim. Bizim içeri girmemizin hemen ardından Merrythought sınıfa girdi.

"Evet çocuklar bugünü biraz ilginç kılmak istedim" bu sırada yanındaki sandık şiddetle titremeye başladı." Bunu nasıl yapacağımı düşünürken aklıma bu fikir geldi. Sandığın içinde ne olduğunu tahmin edebilecek olan var mı?" Sınıfa yönelttiği soruyla sadece üç el havaya kalktı. Benim, Draco'nun ve tabiki Riddle'ın.
"Evet bay Malfoy" profesör bakışlarını Draco'ya yönlendirdi

"Bir böcürt"

"Peki böcürt nedir?" Yine aynı üçlü el kaldırmıştık." Evet bayan Granger"

"Karşısındaki kişinin en büyük korkusunu taklit eden bir çeşit büyülü yaratıktır"

"Harika. Peki bu böcürtleri nasıl savuştururuz. Bay Riddle?" El kaldıran Riddle'a söz hakkını verirken bir yandan da asasıyla sınıfın ortasında boşluk oluşturuyordu.

"Riddiculus"

"Gerekli her şeyi öğrendiğimize göre hadi sıraya geçin"

Profesör mutlu bir sesle şakırken insanlar aniden sıralarından kalkmaya başladı. İtiş kakışın arasında kendimi Malfoy'un arkasında ve Riddle'ın önünde buldum. Yerimi değiştirmek istesemde çok dikkat çekeceğini bildiğim için yapamıyordum.

"Dün hiçbir derse girmedin" arkamdan gelen melodik sesle içim ürperdi.

"Bu seni neden ilgilendiriyor?" Diye sordum tutabileceğim en soğuk sesimle. Ona bakmaya cesaret edemiyordum.

"İlgilendirmiyor. Hadi bunun adına merak diyelim" yüzünü görmesem de sinirlendiğini hissedebiliyordum.

"Merak etme Riddle benimle ilgili hiçbir şeyi merak etme. Sen sadece benden uzak dur"

Biz bu konuşmaları yaparken insanlar böcürtün karşısına çıkıyordu. Sıra Draco'ya geldiğinde bir adım öne çıktı. Böcürt bir süre hareketsiz kalsada sonunda korkunç bir kurtadama dönüştü. Malfoy'un en büyük korkusunun bir kurtadam olduğunu bilmiyordum. Tereddüt etsede asasını salladı ve böcürt kırmızı pelerin giymiş bir kurda dönüştü.

Sınıfın kahkaha sesleri yankılanırken kendimi böcürtün önünde buldum. Şuan çok komik gözüken kurt bana bakıyordu.
Peki benim en büyük korkum neydi? Böcürtün beynimi yokladığını hissedebiliyordum ve gelecek sonucu tahmin edebiliyordum. Bir süre sonra kurt şekil değiştirdi.

Yere kadar uzanan siyah pelerini, örümceği andıran parmakları, hastalıklı gri teni, burnunun yerinde olması gereken yarık ve kan kırmızısı gözleriyle Lord Voldemort karşımda duruyordu. Karşımdaki bedeni korku ve tiksintiyle inceledim. Asamın elimde güçsüzce durduğunu hissediyordum. Böcürt Voldemort asasını kaldırdı. Örümceğimsi parmakları kusursuz beyaz asasını büyük bir zarafetle kavramıştı. İnce bir çizgi halindeki dudakları korkunç bir gülümseme şeklini aldı ve asasını salladı.

Avada Kedav

Riddiculus

Böcürtün büyüsünü bir başkası durdurdu ve Voldemort kayboldu. Beni böcürt Voldemort'tan kurtaransa hayatın bir oyunu olarak genç Voldemort'tu. Riddle'ın şaşkınlıkla büyümüş yeşil gözlerine bakıp kendimi karanlığa teslim ettim.

değişim~tomioneWhere stories live. Discover now