2.4

2.4K 195 9
                                    

Amber ardı ardına shot bardaklarını kafaya dikerken kendimi ona göz kulak olmaya adamıştım. Ona yaklaşanları süzüyor, iyi bir niyeti olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Çoğunluğu kendisi sertçe reddediyor olsa da üzüldüğünde kendini içkiye verenler takımında, hem de ön sıralardaydı. Bana içki bardağını kaldırırken gevşekçe gülümsedi. Gülüşüne karşılık vererek bir yudum aldığım biramı Ren'in birasına eşlik ettirerek havaya kaldırdım.

Ren kulağıma yaklaştı "Dans edelim mi?" diye sordu.

"Kuzenime göz kulak olmalıyım," dedim.

Amber shot bardağını kafaya gözleri kocaman oldu ve ağzındaki alkolü dışarıya püskürmemek için eliyle ağzını kapatıp öne doğru eğildi. Ağzındaki tekilayı yuttuktan sonra buruşan yüzüyle masanın üzerine dirseklerini dayadı.

Bağırarak "O deyyus geldi," dedi ve masanın üzerinde yarım tur atarak beni kalçasıyla itip Ren'in koluna girdi. Ona takılıyormuş gibi görünmeleri takında ne yapması gerektiğini anlatırken Ren'in bakışları bana kaydı. Baş parmağımı havaya kaldırarak onayladım. Ren başını salladı ve Amber ile dans eden kalabalığın içinde adını hatırlayamadığım eski sevgiliye doğru yürüdüler.

Çalan telefonumu cebimde hissettiğimde hızlıca davranıp ekrana baktım. Tanımadığım ABD kodu olan numara arıyordu. Koşar adımlarla dışarıya çıkıp telefonu açtım ve kulağıma götürdüm. Yanlış numaraydı. Adamın suratına kapattıktan sonra neredeyse yere diz çöküp ağlama evresine girecektim. 

Keşke arkadaşlarımın numarasını aklımda tutabilecek kadar zeki olsaydım, diye geçirdim içimden. Buraya geldiğimden beri onları görmemiştim. Sosyal medya hesaplarım yoktu, açmaya gerek duymamıştım. Sadece okulun verdiği e-posta adresinin dışında Brandon ile konuşmak için kullandığım hesap vardı. Belki de kendime Facebook ya da Instagram açmalıydım... En azından arkadaşlarımla bağlantı kurabilirdim.

İçeri döndüğümde Ren ve Amber, onun eski sevgilisiyle aynı masada kadeh tokuşturuyorlardı. Telefonumu cebime atarak onlara katıldım. İkinci bardağı havaya kaldırmışlardı. Araya sıkıştım ve gülümsedim. Amber'ın eski sevgilisi bana rahatsızlık verecek derecede uzun bakınca ona kin dolu bakışlarımı savurdum. Önüne döndü.

Amber önüme shot bardağını iterek "Sadece bir tane," dedi.

Başımı iki yana salladım.

Ellerini dua eder gibi önünde birleştirerek dudaklarını büzüp başını eğdi.

Başımı iki yana salladım.

Gözleriyle bardağı işaret edip "Sadece bir tane," anlamına gelen o el işaretini yaptı. Nefesimi dışarı üfledim ve onu taklit ederek kenarları tuza batırılmış shot bardağını havaya kaldırdım. Kıkırdayarak olduğu yerde zıpladı. Ren ve adını hatırlayamadığım eski sevgili bardaklarını kaldırdı.

"Şerefe," sesleri arasında kadehleri tokuşturduk. Bardağın kenarındaki limon dilimini alıp bardağı dudaklarıma dayadım ve tek seferde içtim. Doğru mu yapmıştım bilinmez ama ağzım ve boğazım yanmıştı. Limonu emerken ekşi his bunu biraz bastırsa da yakıcılık oradaydı.

Zihnimde üzeri toprakla, betonla örtülmüş bir anıyı usta bir arkeolog edasıyla ortaya çıkardı. Unutturmuyordu. Acılarımı kazıyordu.

Masada tek başına dolu duran bardak içmem için bana sessiz bir davetiye gönderiyordu. Kendime çektiğimde Amber "Ooo," diye nida tutturdu. Amber'ı işaret ederek kafaya diktim ve limon dilimin dişlerimin arasına sıkıştırıp emdim.

"Devam?" diye sordu eski sevgili. Adını hiç ama hiç merak etmiyordum.

Amber kollarını havaya kaldırarak "Evet en iyi arkadaşım," diye bağırdı. Anlaşılan dost kalma anlaşması imzalamışlardı.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Where stories live. Discover now