2.14

2.3K 166 13
                                    

Telefonu cebime attım. Brandon ve bebek tabiri yerindeyse mışıl mışıl uyuyorlardı. Brandon bir elini bebeğin karnına koymuş, ona iyice sokulmuştu. Bebek ise inip kalkan karnı dışında hareketsizce başı sola dönük uyuyor, arada emziğini emiyordu.

Brandon'a hoş bir sürpriz yapmak adına koşar adımlarla alt kata indim. Belki bir omlet, Waffle ya da ne bileyim internette bulabileceğim birkaç basit tarifle bir masa hazırlayabilirim. Tabi bunları yapabilmem için buzdolabının kapağını açtığımda yemek listesinin altın kuralı olan "Dolu bir buzdolabı bul" maddesini uygulamam gerekti.

Bahçe kapısından dışarı çıktım. Bir saate yakın etrafta Selly ve Tamara'nınsıkça bahsettiği serayı aradım ancak bulamadım. Süklüm püklüm eve döndüm.

Açık bahçe kapısından dışarı taşan tiz ağlama sesleriyle adımlarımı hızlandırarak eve girdim. Brandon kanepeye oturmuş, bebeğin ilgisini çekmeye çalışarak yüzünü farklı şekillere sokuyor bir yandan da susması için sallıyordu.

"Andrea, iyi ki geldin!" derken ayağa kalkmıştı. Elimdeki kabı sehpanın üzerine bıraktım ve bana uzattığı bebeği kollarımın arasına aldım. Kokusu daha kollarıma almadan burnumu ve ciğerlerimi işgal etmişti. "Bir türlü susturamadım." dedi. Yüzümü buruşturarak ciddi olup olmadığını sorgularcasına Brandon'ın yüzüne baktım. Hiçbir şeyden habersiz bana bakıyordu.

"Altına pislettiği için olmasın,"

Sanki bebekler altına pisletmezmiş ama bu bebek bir istisnaymış gibi gözlerini bebeğe dikti "O kokuya sebep olan şeyi gazı olduğunu düşünmüştüm." diyerek kendini savundu.

"On dokuz yaşındaki Brandon sabahları çok mu aptal oluyor?" diye sordum alayla. Bana gözlerini kıstı. Mümkün olduğunca bez kısmına temas etmemeye çalışarak alt kattaki banyoya girdim. Mermer lavabonun üzerine yatırıp altlığını çıkardım ve zıbınını açtım. Korkarak ve biraz da iğrenerek bezi çözerken Brandon sanki deney yapıyormuşum gibi odaklanarak beni izliyordu. Yataktan kalktığı gibiydi, saçları daha dağınık ve gözleri uykuluydu.

"Oha! Erkek miymiş?" Elimi ağzıma götürmek üzereyken biraz önce dokunduğu bezleri hatırlayarak son anda durdum.

"Kızıl saçlı Andrea, sabahları çok mu aptal oluyor?" diyerek abartılı bir kinayeyle beni taklit etti.. Yüzündeki gülümsemeden keyif aldığı belli oluyordu. Çocuk gibi davranmayı keserek tuvalet kâğıdından bir tomar aldım ve bezi altından çektikten sonra pisliği sildim. Ama o nasıl bir... Pislikse sildikçe daha fazla bulaştı. Bebek ağlamayı kesmiş beni izliyordu.

"Normal bir erkek çükünü gördüğünde ne tepki verdiğini cidden merak ediyorum," dedi. Omzumun üzerinden ona bakarken devam etti "Bir bebeğin çükünü gördüğünde bu kadar kızarıyor ve aşırı tepki veriyorsan..."

Devam etmesine aman vermeden elini tuttup pis bezi avcuna koydum ve abartıyla gülümseyerek "Çöpe atarak yardımcı olsan fena olmaz," dedim. Lavaboda bebeğin poposunu yıkarken Brandon bezi çöpe salladı, havluya bebeğin poposunu sardım. Ve ikinci soru... "Evde bebek bezi yoktur değil mi?"

İşaret parmağıyla bebeği işaret ederek "Markete kadar dayanabilir mi?"

Omuz silktim "İlk defa altını değiştirdik, yani ortalama üç saatimiz daha olsa gerek,"

"Harika, o zaman ne duruyoruz!"

Bebeğin üzerinden çıkardığım şeyleri tekrar giydirip odama çıktım. Yıpranmış hoş bir kot şort ve yine bol bir beyaz tişört giydim, saçlarımı toplayıp siyah kepli şapkayı başıma geçirdim ve yatağın üzerinde ayaklarıyla oynayan bebeği kucağım aldım.

Sana Ait | Vincent Serisi 2Where stories live. Discover now